Medeni usul hukukunda kanun yolları

61
Medeni usul hukukunda kanun yolları
Medeni usul hukukunda kanun yolları

Medeni usul hukukunda kanun yolları

HMK Madde 168 (1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde görülmekte olan davalar yönünden verilen birleştirme ve ayırma hususundaki ilk derece mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna; bölge adliye mahkemesi kararları hakkında ise temyiz yoluna, ancak hükümle birlikte gidilebilir.

Şu kadar ki, bu husus tek başına, bölge adliye mahkemesinde hükmün kaldırılarak esastan incelenme; Yargıtayda ise bozma sebebi teşkil etmez.

Kanun yolları olağan kanun yolu ve olağanüstü kanun yolu olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Verilen karar henüz kesinleşmemiş ise başvurulacak yol olağan kanun yoludur. Buna karşılık, verilen karar kesinleşmiş ise başvurulacak yol olağanüstü kanun yoludur.

HMK Madde 168 Gerekçesi

Bu maddede, bölge adliye mahkemelerinin kuruluşu da dikkate alınarak, aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde görülmekte olan davalar yönünden verilen birleştirme ve ayırma kararlarına karşı istinaf yoluna; bölge adliye mahkemesi kararları hakkında ise temyiz yoluna ancak esas hükümle birlikte gidilebileceği vurgulanmıştır.

Ayırma ve birleştirme kararları bakımından tek başına istinaf yoluna başvurulması bölge adliye mahkemelerinde hükmün kaldırılarak esastan incelenmesi sonucunu doğurmaz. Keza, bu husus, Yargıtayda temyiz incelemesi bakımından bozma sebebi oluşturmaz.

Olağan kanun yolları

Henüz kesinleşmemiş olan kararlara karşı başvurulan kanun yoludur.

Kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmazın aynından kaynaklanan davalar bakımından kanun yoluna başvurulması o kararın hem kesinleşmesini hem de icrasını engellemektedir.

Olağan Kanun Yolları; İstinaf, Temyiz ve Karar Düzeltme Kanun Yollarıdır.

Karar Düzeltme Yolu, İstinaf kanun yolunun yürürlüğe girmesiyle birlikte ortadan kalkmıştır.

Olağanüstü kanun yolları

Olağanüstü kanun yolları, kesinleşmiş mahkeme kararlarına karşı gidilen bir yoldur.

Hukuk yargılamasında Olağanüstü Kanun Yolları; Yargılamanın yenilenmesi (Kanun yararına temyiz) yoludur.

Ceza yargılamasında Olağanüstü Kanun Yolları; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına itiraz, Kanun yararına bozma yoludur.

İtiraz yolu

HMK da kanun yolları arasında itiraz özel düzenlemesi yer almamaktadır. Bununla birlikte ilk derece mahkemesi tarafından verilen bir kısım kararlara karşı itiraz yolu açıktır.

İhtiyati Tedbir Kararına Karşı İtiraz

HMK Madde 394

(1) Karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edilebilir. Aksine karar verilmedikçe, itiraz icrayı durdurmaz.

(2) İhtiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı taraf hazır bulunuyorsa, tedbirin uygulanmasından itibaren; hazır bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren bir hafta içinde, ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak, kararı veren mahkemeye itiraz edebilir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/42 md.) Esas hakkında dava açıldıktan sonra, itiraz hakkında, bu davaya bakan mahkemece karar verilir.

(3) İhtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati tedbiri öğrenmelerinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına ve teminata itiraz edebilirler.

(4) İtiraz dilekçeyle yapılır. İtiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazının dayanağı olan tüm delilleri dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir.

(5) İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz.

İstinaf kanun yolu

İstinaf, ilk derece mahkemeleri tarafından verilen kararların hem olay yönünden hem de hukuki yönden üst dereceli mahkeme tarafından denetlenmesidir. İstinaf kanun yoluna başvurulduğunda hukuk davası üst dereceli İstinaf Mahkemesi tarafından ikinci kere incelenerek yerel mahkemenin kararı denetlenir. İstinaf, Yerel Mahkemenin verdiği hükmü, bir üst mahkemeye başvurup iptalini isteme anlamına gelmektedir.

İstinafta kural olarak, ilk derece mahkemesinden bağımsız bir yargılama yapılmayıp, mahkeme kararının hem maddi hem hukuki açıdan denetimi yapılmaktadır.

Ancak maddi vakıa veya delil değerlendirmesi yapılmamaktadır. İstinaf başvurusunu inceleyecek olan merci, kararı vermiş olan ilk derece mahkemesinin yargı çevresinde yer aldığı Bölge Adliye Mahkemesi olup burada kesin yetki söz konusudur.

İlk derece mahkemesinin tüm kararları için istinaf kanun yoluna başvurma imkanı bulunmamaktadır.

Mal varlığına ilişkin davalarda, istinafa başvurulabilmesi için kanunda belirtilen miktar ya da değerin dikkate alınması gerekecektir (Bu değer her yıl belirlenmektedir).

Ara kararlar kural olarak tek başına istinaf konusu yapılamazlar ancak asıl hükümle birlikte istinafı mümkündür.

İstinaf kanun yoluna başvuru süresi kural olarak 2 haftadır. Süre, ilk derece mahkemesi kararının taraflara tebliği ile başlar. 

İstinaf dilekçesi, kural olarak kararı veren ilk derece mahkemesine verilir. Bu başvuru Bölge Adliye Mahkemesi başvuru defterine kaydedilir. Başvuran taraf, başka bir mahkeme aracılığı ile de başvuru yapabilir, bu durumda, dilekçe kaydedilip kararı veren mahkemeye gönderilir.

Kararı veren ilk derece mahkemesinin istinaf başvurusu hakkında bir karar verme yetkisi yoktur. Ancak, başvurunun geçerli sayılması için temel ve şekli hususları ilk derece mahkemesi inceleyecektir.

Bu çerçevede; istinaf yoluna başvurulamayacak kesin bir karara karşı istinaf başvurusu yapılmışsa veya süresi geçtikten sonra istinaf başvurusu yapılmışsa ya da gerekli harç ve giderler eksik yatırılmışsa istinaf dilekçesi baştan kabul edilmeyecektir.

Bu durumlarda, eksikliğin tamamlanması için 7 günlük kesin süre verilerek bu eksikliğin giderilmesi aksi halde istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılacağı istinaf başvurusu yapana yazılı olarak ihtar edilir.

İstinaf başvurusunun reddine ilişkin kararın yanlış olduğunu düşünen istinaf başvurusu yapan taraf, bu kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde istinaf yoluna başvurabilir. Dosya, kararı veren mahkeme tarafından yetkili Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilir.

Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili dairesi, önce ilk derece mahkemesinin başvurunun reddine ilişkin kararını inceler. Eğer bu karar yerinde görülmezse, ilk istinaf dilekçesine göre istinaf başvurusunu incelemeye alır.

İstinaf Mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varırsa, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verecektir. İlk derece mahkemesi yargılamasında hatalar bulunmasına rağmen eksikliklerin giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmiyorsa, istinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar verecektir.

İstinaf Mahkemesi tarafından verilen karara konu davanın miktar veya değeri istinaf sınırının altında ise, İstinaf Mahkemesinin verdiği kararlar kesindir, temyiz kanun yoluna başvurulamaz. İstinaf Mahkemesinde karşı dava açılamayacak olup, davaya katılma, yeni delil ileri sürme, ıslah veya davanın birleştirilmesi gibi taleplerde bulunulması da söz konusu olmayacaktır.

İstinaf Mahkemesi bakımından yetki sözleşmesi yapılması da mümkün değildir. İstinaf dilekçesine karşı, diğer taraf, dilekçenin kendisine tebliğinden itibaren 15 gün içinde cevap dilekçesi verebilir. İstinaf dilekçesi tebliğ edilen taraf, kendisinin istinafa başvuru hakkı olmasa veya istinaf süresini geçirmiş olsa bile, verdiği cevap dilekçesi ile katılma yoluyla istinafta bulunabilir.

Sadece istinaf dilekçesine cevap verilmemiş, aynı zamanda katılma yoluyla istinafa da başvurulmuş olursa, ilk istinafa başvurana ayrıca 15 günlük cevap süresi tanınmaktadır. · İstinaf yoluna başvuran, bu başvurusundan feragat eder veya talebi Bölge Adliye Mahkemesi’nde ön inceleme aşamasında reddedilirse, katılma yoluyla istinaf talebi de asıl başvuruya bağlı bir talep olduğundan reddedilir.

İstinaf yoluna başvurmak kural olarak hükmün icrasını durdurmaz. Kişiler, aile ve taşınmazın aynı ile ilgili hükümler dışında istinafa başvurulduğunda, bu başvurunun hükmün icrasını durdurması isteniyorsa, icranın geri bırakılması talep edilmelidir. İstinafa başvuran borçlu, Bölge Adliye Mahkemesi’nden icranın geri bırakılmasını da istemelidir. Öncelikle kararın istinaf yoluna taşındığına ilişkin şerhin alınıp daha sonra icra dairesinden süre istenmeli; bunun için gösterilecek teminatın kabulü hakkında da icra mahkemesinden karar alınarak, icra dairesine sunulmalıdır.

İcranın geri bırakılması için yatırılan teminatın iadesine, temyizde karar bozulursa, bozmanın mahiyetine göre mahkemece karar verilirken; istinafta, istinaf başvurusunu haklı bulan Bölge Adliye Mahkemesi tarafından teminatın geri verilip verilmeyeceğine karar verilecektir.

İstinaf İncelemesi: İstinaf İncelemesi 2 aşamadan oluşur: Ön inceleme ve Esastan inceleme.

Ön inceleme aşamasında;

  • İşin Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nin iş bölümüne girip girmediği,
  • Kararın istinafa başvurulacak nitelikte bir karar olup olmadığı,
  • Başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığı,
  • Dilekçenin asgari unsurlarının bulunup bulunmadığı,
  • Harcın yatırılıp yatırılmadığı,
  • Başvuru sebeplerinin gösterilip gösterilmediği

gibi hususlar incelenecektir.

Esastan incelemede ise; istinaf başvurusunun haklı olup olmadığı ve yeniden karar verilmesi gerekip gerekmediği incelenecektir. 

Esastan incelemede asıl olan duruşma yapılmasıdır. HMK 353.madde kapsamına girmeyen hallerde duruşma yapılmaması hukuki dinlenilme hakkı ve adil yargılanma hakkının ihlali anlamına geleceğinden, bu durum başlı başına bir temyiz sebebidir.

Bazı durumlarda Bölge Adliye Mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir. Bu durumlar;

  • Davaya bakması yasak olan hakimin karar vermiş olması, İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hakimin davaya bakmış olması,
  • Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veya BAM’ın yargı çevresi dışında kalması,
  • Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması,
  • Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri deliller toplanmadan karar verilmesi,
  • Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmesi,
  • İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddedilmesi,
  • Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi,
  • Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında karar verilmesi,

hallerinde duruşma yapılmadan karar verilir. Duruşma yapılması gereken durumlarda, duruşma gününün taraflara tebliği gerekir.

Taraflara çıkarılacak davetiyede, duruşmada bulunmadıkları takdirde tahkikatın yokluklarında yapılarak karar verileceği, ayrıca istinafa başvuran tarafa, tahkikatla ilgili BAM tarafından belirlenen gideri duruşma gününe kadar avans olarak yatırması da açıkça bildirilir. İstinaf yargılamasında, ilk derece yargılamasından farklı olarak, duruşmaya gelinmezse dosyanın işlemden kaldırılması hükümleri işletilmemektedir.

Duruma göre, ya doğrudan dosya üzerinden karar verilmekte veya başvuru reddedilmektedir.

İstinaf İncelemesi Sırasında Yapılamayacak İşler:

  • Yeni vakıalar ileri sürülemez (kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı dava ve işler hariç).
  • İlk derece ileri sürülen talep sonucu değiştirilip genişletilemez.
  • Talebin arttırılması söz konusu olmasa da azaltılması mümkündür.
  • Karşı dava açılamaz.
  • Davaya katılma isteminde bulunulamaz.
  • Davaların birleştirilmesi mümkün değildir.
  • Yeni delile dayanılamaz (mücbir sebeple daha önce gösterilmesine olanak bulunmayan delillere istinafta dayanılabilir.)

İstinaf Mahkemesinin İnceleme Sonucunda Vereceği Kararlar:

İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunun tespit edilmesi halinde istinaf başvuru talebinin reddine karar verilir.

Kararda, yargılamayı gerektirmeyen hataların bulunması halinde, istinaf mahkemesi, kararın düzeltilerek onanmasına karar verir.

Karara karşı temyiz kanun yolunun açık olması halinde, temyiz yoluna başvurulabilecektir.

Temyiz yolu açık olmaması veya açık olmasına rağmen süresi içinde temyiz kanun yoluna başvurulmaması halinde ilk derece mahkemesi kararı kesinleşmiş olur.

İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olmaması halinde, istinaf mahkemesi, duruşma yapılmasına gerek olmayan hallerde, kararı kaldırarak dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verecektir.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken konu, dosyayı karar veren mahkemeye gönderebileceği gibi istinaf mahkemesi, kendi yargı çerçevesinde bulunan başka görevli ve yetkili mahkemeye de dosyayı gönderebilecektir.

İlk derece mahkemesi kararını esastan inceleyen istinaf mahkemesi, kararın usul ve yasaya uygun olmadığına kanaat ederse, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak yeniden yargılama yapacak ve yeni bir karar verecektir. Bu karar, ilk derece mahkemesinde açılan davanın tamamen veya kısmen kabulü şeklinde olacaktır.

İstinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak davanın reddine de karar verebilir. Bu durumda istinaf mahkemesi tarafından esastan inceleme yapılmış olması şarttır.

İstinaf Mahkemesi Tarafından Verilen Karar, Temyiz Sınırı Üzerindeyse; alınan karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulabilir. Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun Bölge Adliye Mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise; BAM kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilir.

Bölge Adliye Mahkemesi tarafından düzelterek yeniden veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtay’ca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya; kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi veya uygun görülen diğer bir Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilir.

Bölge Adliye Mahkemesi, peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya çağırıp dinledikten sonra Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.

Yargıtay’ın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. İlk derece mahkemesi veya Bölge Adliye Mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.

Temyiz kanun yolu

Bölge Adliye Mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içinde temyiz kanun yoluna başvurulabilir.

Davada haklı çıkmış olan taraf da hukuki yararı bulunmak şartıyla temyiz yoluna başvurabilir.

Bölge Adliye Mahkemelerinin aşağıda sayılan kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz;

  • Miktar veya değeri 25.000 TL’sını geçmeyen davalara ilişkin kararlar, HMK m.4’te gösterilen davalar ile özel kanunlarda Sulh Hukuk Mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalara ilişkin kararlar,
  • Yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek için verilen kararlar ile merci tayinine ilişkin kararlar,
  • Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar, Soybağına ilişkin sonuçlar doğuran davalar hariç olmak üzere, nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalarla ilgili kararlar,
  • Yargı çevresi içindeki ilk derece mahkemeleri hakimlerinin davayı görmeye hukuki veya fiili engellerinin çıkması halinde, davanın o yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye nakline ilişkin kararlar,
  • Geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlara karşı,

Temyiz kanun yoluna başvurulamayacaktır.

Temyiz kanun yoluna başvuru süresi geçirilen veya istinaf mahkemesi tarafından verilen kararlara karşı temyiz kanun yolunun kapalı olması halinde; İlk derece mahkemelerinin ve BAM Hukuk Dairelerinin kesin olarak verdikleri kararlarla, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlara karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur. Temyiz talebi Yargıtay’ca yerinde görüldüğü takdirde, karar kanun yararına bozulur. Bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz.

Temyiz dilekçesinin süresinden sonra verilmesi veya temyiz yolu olmayan karara karşı temyiz kanun yoluna başvuru yapılmış olması halinde Yargıtay, başvurunun reddine karar verecektir. Eğer bu başvuru istinaf mahkemesi tarafından reddedilmişse, 1 hafta içerisinde bu ret kararına karşı temyiz kanun yoluna başvuru yapılabilecektir. Bu durumda dosya Yargıtay ilgili dairesine gönderilecektir.

Yargıtay, istinaf mahkemesi kararının doğru olmadığı sonucuna varırsa kararı esastan inceleyerek kararını verecektir. Temyiz dilekçesi, kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine veya Yargıtay’ın bozması üzerine hüküm verilen ilk derece mahkemesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilir.

Yargıtay, tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebilir. Yargıtay, temyiz incelemesini dosya üzerinden yapar.

Yargıtay, onama kararında, onadığı kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermek zorundadır. Temyiz olunan kararın, esas yönünden kanuna uygun olup da kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde Yargıtay, kararı düzelterek onayabilir.

Esas yönünden kanuna uygun olmayan kararlar ile hakimin takdir yetkisi kapsamında karara bağladığı edalar hakkında bu hüküm uygulanmaz. Yargıtay’ın temyiz olunan karar hakkında bozma kararı verebileceği haller;

  • Hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması,
  • Dava şartlarına aykırılık bulunması,
  • Taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi,
  • Karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikleri bulunması,

hallerinde Yargıtay, istinaf mahkemesi kararının bozulmasına karar verecektir.

Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun Bölge Adliye Mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise; Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğini de Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderir.

Bölge Adliye Mahkemesi’nin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtay’ca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi veya uygun görülen diğer bir Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilir. Bölge Adliye Mahkemesi, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.

Yargıtay’ın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. İlk derece mahkemesi veya Bölge Adliye Mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca yapılır.

Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her halde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır. Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur.

Kanun yolundan feragat

Tasarruf ilkesi sonucu taraflar, olağan kanun yoluna başvurma hakkından feragat edebilirler. Taraflar ilamın kendilerine tebliğinden önce istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edilemez. Çünkü tarafların feragat edilebilmesi için hakkın doğması gerekir.

Feragat beyanı kararı veren mahkemeye veya kanun yoluna başvurulmuş ise üst mahkemeye iletilebilir.

İlamın tebliğinden sonra ise, istinaf yolundan feragat henüz bu yola başvurmadan yapılabileceği gibi, kanun yoluna başvurma sırasında da yapılabilir.

Eğer kanun yoluna başvurulmadan feragat edilmiş ise, hükmü veren mahkemeye verilen bir dilekçe ile feragat edilebilir.

Eğer istinaf yoluna başvurudan sonra feragat edilmiş ise dosya istinaf mahkemesine gönderilmez.

Kararı veren ilk derece mahkemesi, doğrudan istinaf başvurusunun reddine karar verir. Dosya BAM gönderildikten sonra feragat dilekçesi verilmiş ise, başvuru BAM tarafından feragat nedeniyle reddedilir.

Kamu düzenini ilgilendiren davalarda, eğer savcı bu davaya müdahil olarak katılmış ise taraflar feragat etse bile savcı hükme karşı kanun yoluna başvurabilir.

Aleyhte karar verme ve aleyhte bozma yasağı

Tasarruf ilkesi, kanun yollarında da geçerli bir ilkedir. Taraflar başvurmadıkça kendiliğinden kanun yolu incelemesi yapılamaz.

Taraflardan birisi kanun yoluna başvuruşa, inceleme sadece onun lehine ve ileri sürdüğü sebeplerle sınırlı olarak yapılır.

Bu inceleme sonunda kanun yoluna başvuran tarafın aleyhine karar verilecek veya bozulacak hususlar tespit edilse bile başvuranın aleyhine hüküm bozulmaz. Bu duruma aleyhte bozma yasağı denir.

Diğer taraf da kanun yoluna başvurursa “aleyhte bozma yasağı” söz konusu olmaz. Çünkü iki tarafın da kanun yoluna başvurulması sonucunda her iki tarafın lehine olan hususlarda incelenebilecektir.

Aleyhte bozma yasağı, kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda ve kamu düzenini ilgilendiren hususlarda da geçerli değildir. Örneğin, dava şartları kamu düzenini ilgilendirdiğinden taraflardan birisi kanun yoluna başvursa bile başvuran aleyhine dava şartlarının mevcut olmadığı tespit edilirse, onun aleyhine karar verilir.

Eğer bir taraf kanun yoluna başvurmuş ve karar bozulmuşsa artık yeniden inceleme yapacak alt derece mahkemesi, kanun yoluna başvuran aleyhine önceki karara nazaran aleyhte hüküm veremez. Buna aleyhte hüküm verme yasağı denir.


HMK 168 (Kanun Yolları) Emsal Yargıtay Kararları

YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2018/7390 Karar : 2018/15196 Tarih : 4.09.2018

HMK 168. Madde Kanun Yolları Yerel mahkemece, dosyanın aralarında hukuki ve fiili irtibat olması nedeniyle mahkemenin 2017/255 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesinin birleştirme kararına karşı davalı avukatı istinaf başvurusunda bulunmuştur. İlk Derece Mahkemesi istinaf başvurusunun reddine ilişkin ek karar verdi ve bu karara karşıda istinaf yoluna başvurulmuştur. … Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi davalı avukatının istinaf başvurusunu usulden reddetmiştir. … Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi`nin kararı süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, … Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi davalı avukatının temyiz talebini 25/05/2018 tarihli ek kararla kesinlikten reddetmiştir. … Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi`nin 25/05/2018 tarihli ek kararı süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: 6100 Sayılı HMK`nun 168. maddesi, “Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde görülmekte olan davalar yönünden verilen birleştirme ve ayırma hususundaki ilk derece mahkemesi kararlarına karşı istinaf yoluna; bölge adliye mahkemesi kararları hakkında ise temyiz yoluna, ancak hükümle birlikte gidilebilir. Şu kadar ki, bu husus tek başına, bölge adliye mahkemesinde hükmün kaldırılarak esastan incelenme; Yargıtayda ise bozma sebebi teşkil etmez.” hükmünü içermektedir. … Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi`nin 08.02.2018 tarihli 2018/343 Esas, 2018/340 Karar sayılı kararı ile ilk derece mahkemesince verilen birleştirme kararının kaldırılması isteminin usulden reddine karar vermiştir. Davalının bu kararı temyiz etmesi üzerine 25.05.2018 tarihli Bölge Adliye Mahkemesinin Ek Kararı ile temyiz isteminin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulan Bölge Adliye Mahkemesinin temyiz talebinin reddi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE dair EK KARARIN ONANMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesi`ne, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 04/09/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/14319 Karar : 2017/1422 Tarih : 23.03.2017

HMK 168. Madde Kanun Yolları Davacılar miras bırakan kayden maliki olduğu 1579 ada 1, 2, 3 ve parsel, 1585 ada 1 parsel, 1568 ada 4 ve 6 parseller, 1569 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14 ve 15 parsel, 1570 ada 1, 2, 3, 4, 5, 8, 9, 10 ve 11 nolu parsel, 1571 ada 1 parsel, 1557 ada 9 ve 13 nolu parsel, 1556 ada 3 parsel, 1697 ada 4 parsel, 1556 ada 2 parsel sayılı taşınmazları düzenlenen 18.09.1950 tarih ve 6612 yevmiye sayılı bağış senedi ile İşçi Sigortaları Genel Müdürlüğüne bağışladığını, davacıların 20.06.2011 tarihinde kendilerine yapılan bir ihbar üzerine bu durumu öğrendiklerini ve yasal bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde eldeki davayı açtıklarını, hibe senedindeki koşulların oluşmadığını ve hibe mükellefiyetinin ifasının davalı tarafın kusuru ile imkansız hale geldiğini ileri sürerek davalı hazine adına olan tapu kayıtlarının iptali ile muris mirasçıları olan davacılar adına tescile karar verilmesini istemişlerdir. Davalı vekili, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/387 Esas sayılı dosyasında tarafından aleyhine aynı taşınmazlarla ilgili tapu iptal ve tescil davası açıldığını, davanın halen derdest olduğunu beyan etmiş ve davalı vekili de davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını beyan etmekle birlikte davalı idarenin bağış senedinde belirlenen esaslar dahilinde yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu gerekçesiyle eldeki davanın, Hukuk Mahkemesi’nin 2014/286 Esas sayılı davası ile birleştirilmesine karar verilmiştir Birleştirme kararının taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, mahkemece temyizi kabil olmadığı gerekçesiyle, temyiz talebinin reddine ilişkin olarak verilen karar taraflarca temyiz edilmiştir. Gerçekten de birleştirme kararının müstakilen temyize tabi olmadığı, asıl kararla birlikte temyiz edilebileceği HMK’nun 168. maddesinde vurgulanmıştır. O halde; temyiz edenlerin 03.02.2015 ve 25.02.2015 tarihli temyiz dilekçelerinin REDDİNE, 22.3.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi


 

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/23444 Karar : 2015/6027 Tarih : 31.03.2015

HMK 168. Madde Kanun Yolları Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı tarafından, birleştirme kararı yönünden temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü: Hukuk Muhakemeleri Kanununun 166/1. maddesi çerçevesinde verilen birleştirme kararlarının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 168. maddesi gereğince hükümle birlikte temyiz edilebileceğinden temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir. Temyiz dilekçesinin yukarıda gösterilen sebeple ( REDDİNE ), oybirliğiyle karar verildi.


 

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/7877 Karar : 2014/12367 Tarih : 27.06.2014

HMK 168. Madde Kanun Yolları Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/99 Esas sayılı dava dosyasıyla birleşen Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi`nin 2011/701 Esas sayılı dava dosyasında: Davacı vekili, müvekkilinin ortağı olduğu dava dışı Manavgat Özel Sağlık Hizmetleri Tur. İnş. ve Tic. Ltd. Şti. bünyesinde faaliyet gösteren Özel Sevgi Hastanesi’ne ortak almak gereği nedeniyle, 12.05.2009 tarihli protokol ile Manavgat’ta tarafların ortak olduğu Sargan Cerrahi Sağlık Hizmetleri Turizm Nakliye Eğitim İnş. ve Müh. Tic. A.Ş’nin kurulduğunu, ancak ortakların yükümlülüklerini yerine getirmemesi sonrasında ortaklığın bozulduğunu ve 17.02.2010 tarihli sözleşme ile davalılar C.E.. ve F.K.’a koymuş oldukları sermaye ve hizmet nedeniyle çek ile ayrı ayrı 500.000.00 TL ödendiğini, davalının dava dışı Sargan Cerrahi Sağlık Hizmetleri Turizm Nakliye Eğitim İnş. ve Müh. Tic. A.Ş’den herhangi bir alacağı kalmadığı halde, anılan şirketin asıl borçlu ve müvekkili ile şirketin diğer ortaklarının müşterek borçlu olduğu 15.10.2010 ödeme tarihli 300.000.00 TL`lik bononun icra yoluyla müvekkilinden tahsil edildiğini ileri sürerek, haciz baskısı ile ödenen ve davalının sebepsiz zenginleşmesini sağlayan, icra dosyasına ödenen 351.000.00 TL’nin faizi ve haksız takip tazminatı ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, iş bölümü itirazında bulunarak davanın Ticaret Mahkemesinde açılması gerektiğinden bahisle belirterek davanın reddini istemiştir. Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda, Konya 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/199 Esas sayılı dosyası ile somut dosya dosyası arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu, delillerin birlikte değerlendirilmesinde yarar olduğu gerekçesiyle, eldeki 2011/701 E sayılı davanın, HMK`nın 166. maddesi gereğince Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/199 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Karar, birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 20.11.2013 tarihli ilamı ile davaların aynı mahkemede görüldüğü ve bu hali ile HMK’nın 168. maddesi hükmü uyarınca yalnız başına kanun yoluna götürülemeyeceği, ancak hükümle birlikte kanun yoluna başvurulabileceği gerekçesiyle, birleşen davanın davalı vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmiştir. Davalı vekili, bu kez asıl ve birleşen davaların farklı mahkemelerde görülmekteyken birleştirilmelerine karar verildiği, Dairemizce verilen temyiz isteminin reddine ilişkin hükmün maddi hataya dayandığını ileri sürerek maddi hata nedeniyle karar düzeltme talebinde bulunmuştur. 1–) Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi`nin 2011/701 E sırasında kayıtlı dava 01.12.2011 tarihinde açılmış olup, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 5/3 maddesi gereğince Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olarak düzenlenmişse de; aynı yasanın geçici 9. maddesi “ Bu Kanunun göreve ilişkin hükümleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalarda uygulanmaz. Bu davalar, açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabidir.” hükmünü haiz olmakla; Görev ilişkisinin Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi`nde görülen davada uygulanmasının söz konusu olmamasına, bu çerçevede 6762 Sayılı TTK’ hükümleri gereğince Asliye Hukuk ve Asliye Ticaret Mahkemelerinin HMK’nın 166. maddesindeki aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemeleri addedilmesinin gerekmesine göre, birleşen davada davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair maddi hataların düzeltilmesine yönelik karar düzeltme itirazlarının reddi gerekmiştir 2–) Ancak Dairemizin, temyiz isteminin reddine dair ilamında, birleşen dava dosyalarının her ikisinin de Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olduğu yönünde tespitte bulunulduğu, Dairemiz ilamının başlığında da bu hususun hatalı şekilde yazıldığı anlaşılmakla, birleşen davada davalı vekilinin maddi hatanın düzeltilmesine yönelik karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairemizin 20.11.2013 gün, 2013/16850 E – 2013/20969 K sayılı ilamının başlığındaki birleşen dava kısmında yer alan Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi ibaresinin kaldırılarak yerine Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 2011/701 E ibaresinin konulması, Dairemiz ilamının 1. paragrafında yer alan “Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen” ibaresinin kaldırılması ile yerine “Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi`nce verilen” ibaresinin konulması gerekmiştir. Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen davada davalı vekilinin sair maddi hatanın düzeltilmesine yönelik karar düzeltme isteğinin HUMK’nun 442. maddesi gereğince (REDDİNE), (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen davada davalı vekilinin maddi hatanın düzeltilmesine yönelik karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairemizin 20.11.2013 gün, 2013/16850 E – 2013/20969 K sayılı ilamının başlığındaki birleşen dava kısmında yer alan “Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/199 Esas” ibaresinin kaldırılarak yerine “Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 2011/701 Esas” ibaresinin konulmasına, Dairemiz ilamının 1. paragrafında yer alan “Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen” ibaresinin kaldırılarak, yerine “Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen” ibaresinin konulmasına, işbu maddi hata düzeltmesine dair ilamının Dairemizin 20/11/2013 gün 2013/16850 Esas – 2013/20969 Karar sayılı ilamına eklenmesine, oybirliğiyle karar verildi.