Vasiyetname

9
Vasiyet
Vasiyet

Her bireyin vasiyetname yapma özgürlüğü vardır ancak bu özgürlük sınırsız değildir. Kanun koyucular bu özgürlüğe de bir sınır tanımlamıştır. İlk sınırlama malvarlığının ne kadarının vasiyetname konusu olabileceğiyle ilgilidir. İnsanlar vasiyetname ile malvarlığının sadece bir kısmı üzerinde tasarruf hakkına veya tamamı üzerinde tasarruf hakkına sahip olabilirler. Vasiyet edenin vasiyet sınırları yasal mirasçıların kim olduğuna bağlı olarak değişecektir. Vasiyetname özgürlüğünün ikinci sınırı da şarta bağlı yapılan vasiyetnamelerde koyulan şartlarla ilgilidir. Bir diğer deyişle vasiyetnameyi şarta bağlı olarak yapmak mümkündür. Ancak burada belirtilecek şartların kamu düzenine ve ahlaka uygun olması gerekmektedir. Örneğin vasiyet edenin adına üç çocuğa burs verilmesi, okul yaptırılması, köpeğine bakılması ve benzeri şartlarla tüm malvarlığı bir kişiye vasiyet edilebilir. Ancak belirtmek gerekir ki vasiyetin her şarta bağlanması mümkün değildir (Örneğin vasiyet edenin adına üç çocuğa burs verilmesi, okul yaptırılması, köpeğine bakılması ve benzeri şartlarla tüm malvarlığı bir kişiye vasiyet edilebilir. Ancak belirtmek gerekir ki vasiyet edilenin evlenmesi, boşanması yahut hiç evlenmemesi gibi şartlara şarta bağlı vasiyet yapılması mümkün değildir, vasiyet edilenin evlenmesi, boşanması yahut hiç evlenmemesi gibi).

Vasiyetname için sağlık raporu şart mı?

Genellikle “65 yaş üstü vasiyetname hazırlamak isteyen kişiler için doktor raporu zorunluluğu var.” şeklinde düşünülse de böyle bir zorunluluk yoktur. Tabii kişide Demans hastalığı bulunması ihtimali veya Alzheimer hastalığı riski olması sebebiyle noterler belli bir yaşın üzerinde şahıslardan Sağlık Kurulu Raporu getirmelerini isteyebilmektedir.

Vasiyet Yaptıktan Sonra Vasiyetnamenin Değiştirilmesi

Vasiyetname yapıldığı sırada bekar ve çocuksuz iken sonradan evlenip çocuk sahibi olunabilir. Böyle bir durumda yeniden vasiyetname yapılarak ilk vasiyetname geçersiz hale getirilebilir veya ilk yapılan vasiyetnameye vefat halinde, eş ya da çocuğun yasal mirasçı olarak bulunması durumunda bu vasiyetin geçersiz olacağı da yazılabilir. Bu durumda eski tarihli vasiyetnamenin hukuki sonucunun ne olacağı MK m. 544/I hükmünde düzenlenmiştir. Buna göre; “Miras bırakan, önceki vasiyetnamesini ortadan kaldırmaksızın yeni bir vasiyetname yaparsa, kuşkuya yer bırakmayacak surette önceki vasiyetnameyi tamamlamadıkça, sonraki vasiyetname onun yerini alır.”

Miras bırakan kişi sağ iken mallarını paylaştırdığı anlaşılırsa diğer mirasçılar ne yapabilir?

Miras bırakan kişi sağ iken mallarını paylaştırdığı anlaşılırsa diğer mirasçılar ne yapabilir? Saklı paylara ihlal edilmeksizin yapılan yasal paylaştırmalar geçerlidir. Bu paylaştırmada hiç pay verilmeyen ya da saklı payı ihlal edilen mirasçılar tenkis ya da iptal davası açabilirler.

>Noterde vasiyetname için şahit gerekli mi?

Resmi şekilde vasiyetnameyi noterde düzenleyebilirsiniz. Bu şekilde vasiyetname düzenleyebilmek için yanınızda 2 tanık bulunmalıdır. Bazı kişilerin vasiyetname düzenlenirken tanık olmaları yasaklanmıştır. Yasaklı olan bu kişilerin tanık olması vasiyetnamenin iptaline sebep olabilir.

Bir baba bütün malını istediği evladına verebilir mi?

Miras bırakan, mal varlığının ne kadarının saklı payı oluşturduğunu, ne kadarını ise serbestçe dağıtılabileceğini bilmelidir. Dolayısıyla, bir babanın ölmeden mirasını istediği evladına vermesi mümkündür. Ancak bu tasarruf, yasal sınırlar içinde kalmalıdır ve saklı paylı mirasçıların haklarını gözetmelidir.

Bekar ve Çocuksuz Olanlar Vasiyet Yapabilir mi?

Bekar ve çocuksuz kişiler elbette vasiyet yapmak zorunda değillerdir. Eğer vasiyetname yapılmamış ise kanunda tanımlanan yasal mirasçılar yine kanunda tanımlandığı oranlarda miras hakkına sahip olacaklardır. Bekar ve çocuksuz kişinin vefatı halinde kişinin anne babası hayatta ise ½ payı annesine, ½ payı babasına geçer. Eğer anne-baba hayatta değilse varsa kardeşlerine eşit oranlarda kardeşleri sağ değilse onların çocuklarına, kardeşi yok ise teyze, hala, amca, dayı ve/veya onların çocuklarına geçecektir. Ancak bu mirasçıların hiçbirinin olmadığı durumda malvarlığı devlete kalacaktır.

Vasiyet yapmak önemli mi? Vasiyet yapılmazsa olur mu?

Her birey aktif ve pasiflerinden oluşan bir malvarlığına sahiptir. Bireylerin ölümü veya ölümle aynı sonuca sahip diğer hallerde3 aktif ve pasif malvarlıkları tereke olarak adlandırılır. Tereke yerine miras kavramı da TMK’nın bazı hükümlerinde kullanılmaktadır. Ancak doktrinde tereke ile miras aynı anlamda kabul edilmemektedir. Mirasın terekeden daha kapsayıcı bir anlam taşıdığı savunulmaktadır. Tereke, miras bırakanın yalnızca aktif ve pasiflerinin mirasçılara geçmesi olarak tanımlanırken; miras, miras bırakanın aktif ve pasiflerinin yanında mirasçılara diğer tüm yetkilerinin de geçmesi olarak ifade edilmektedir.

Kişiler bazı aile üyelerini kendine daha yakın görebilir, daha fazla sevebilir veya maddi desteğe daha fazla ihtiyacı olduğunu, mal varlığından daha fazla yararlanmasını isteyebilir veya iletişimi olmayan hatta hiç tanımadığı mirasçılarının mal varlığından faydalanmamasının arzu edebilir. Örneğin kişinin eşi, çocuğu olmadığını, anne babanın, iki kardeşin de öldüğünü ve kardeşlerden birinin 1 diğerinin 4 çocuğu olduğunu düşünelim. Kişinin vasiyetname yapmadığı durumda kanuni miras oranları geçerli olacaktır. Ancak miras bırakan kendi vicdanlarında adaleti sağlamak amacıyla 5 yeğeninden birine, mirasından daha fazla pay bırakmak veya mirasın tamamını bırakmak isteyebilir. Miras bırakan vicdanındaki bu dengeyi vasiyet yoluyla gerçekleştirebilecektir. Aynı şekilde kendisine bakan bir mirasçısına veya üçüncü kişiye malının tamamını veya bir kısmını vasiyet edebilir. Hatta mal varlığını yeğenlerine bırakmak yerine bir vakıf ya da derneğe bırakmak isteyebilir. Vasiyet eden tüm bu düşüncelerini vasiyet yoluyla gerçekleştirme imkanına sahiptir.

Mahfuz Hisseli (Saklı Pay Sahibi) Mirasçıların Bulunması Durumunda Ne Yapılması Gerekir?

Vasiyet edenin eşi, çocukları, çocukları yoksa anne babası gibi mirasçıların mahfuz hissesi (saklı pay) vardır. Bu Muris’in mal varlığının mahfuz hisse kapsamında kalan bölümüne ilişkin vasiyet veya benzeri ölüme bağlı tasarruf işlemi yapamaması anlamına gelir. Kanun mahfuz hisseleri mirasçıların miras paylarının ancak bir kısmının ölüme bağlı tasarrufa konu olabilmesini düzenlemektedir. Örneğin, annenin miras payı ½ si ise bunun ¼ ‘ü saklı payıdır. Ancak bu saklı pay dışındaki kısım vasiyete konu olabilir.

Vasiyetin Şekli Şartları Var mıdır? Varsa Bunlar Nelerdir?

Vasiyetname şekil şartlarına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu şartlardan birinin yokluğu bile o vasiyeti geçersiz kılar. Yargıtay’ın vasiyetname iptalleriyle ilgili oldukça fazla sayıda kararı vardır. Ayrıca vasiyet edilirken, vasiyet edilenin önceden ölümü, ikame vb. konularda birçok düzenleme düşünülmelidir. Bu nedenle vasiyetname ister el yazısı ile isterse noterde yapılsın mutlaka hukuki yardım alınarak yapılmalıdır. Resmi vasiyetnameler için en az iki tanık şartı bulunmaktadır. Miras bırakanın vasiyetnameyi okuyup anladığını beyan ederek vasiyetnameyi imzalaması gerekir. Vasiyetname hazırlayacak kişinin ehliyetinin bulunması gerekir. Miras bırakanın vasiyetnameyi yanılma, korkutma, aldatma, zorlama altında kabul etmemesi gerekir.

Vasiyetnamenin Açılması Nasıl Olur?

Vasiyetnameler geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden itibaren bir ay içinde açılır. Sulh hukuk hâkiminin görevi vasiyetnameyi açmak, okumak ve ilgililere tebliğ etmektir. Bunun dışında Sulh Hâkimi, eda hükmü içeren karar veremez. Vasiyetname Sulh hâkimince açılıp okunmadıkça doğrudan tapuya götürülerek işlem yapılamaz. Vasiyetnamenin açılmasında görevli mahkeme, vasiyetçinin son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesidir. Vasiyetnameyi düzenleyen ve saklayan daire veya saklamayı kabullenen ya da ölenin evrakı arasında bulan herkes sulh hâkimine vermekle yükümlüdür (TMK. madde 595/2,537). Sulh hâkimine verildiği günden itibaren en geç bir ay içinde, vasiyetnamenin sulh mahkemesince açılması gerekir (TMK. madde 596). Bunun için vasiyetnamenin açılacağı gün mirasçılara ve diğer ilgililere tebligat çıkarılarak davet edilir. Davete rağmen hiç kimse gelmemiş olsa bile vasiyetname açılır. Sulh hâkimi vasiyetnameyi açıp okur ve durumu tespit eden bir tutanak düzenlenir. Hâkim, kâtip ve hazır olan ilgililer tarafından imzalanır (İlgili Tüzük md.36).

Vasiyet Alacaklılarının Durumu

Vasiyet alacaklısı vasiyetnamedeki miras üzerinde hak ve pay sahipliği olmayan sadece belirtilen herhangi bir malın kendisine bırakıldığı kişidir. Vasiyetnameyi düzenleyen kişinin herhangi bir malını özellikle kime bıraktığını belirtmesi o kişiyi vasiyet alacaklısı yapmaktadır. Örneğin vasiyetnameyi düzenleyen kişi antika yemek masasını ya da Kumburgaz’daki yazlığını kendisine bakan bakıcısına bırakması üzerine artık bakıcısı vasiyet alacaklısıdır. Vasiyet alacaklısı kendisine bırakılan mal üzerinde tasarrufta bulunabilmesi, mirasçıların kendi paylarında tasarrufta bulunması kadar kolay değildir. Nitekim mirasçılar kendilerine bırakılan miras üzerinde veraset ilamını aldıktan sonra diledikleri gibi tasarrufta bulunabilirler. Ancak vasiyet alacaklısı tasarrufta bulunabilmesi için vasiyetnamenin tenfizini gerçekleştirmesi gerekir. Ayrıca, Vasiyetnamenin tenfizini isteyerek mirasçıların vasiyet alacaklısı olduğu malı kendisine verilmesini talep eder.

Vasiyetnamenin İptali Davası

Vasiyetnamenin iptali için açılan dava, iptal davası olarak adlandırılır ve bu dava, mirasın açılmasından sonra, mirasçılar veya vasiyetnamenin yararlanıcıları tarafından ilgili mahkemede açılabilir. İptal davasının açılabilmesi için davacının, vasiyetnamenin iptal edilmesini gerektirecek geçerli hukuki sebeplere dayanması ve bu sebepleri kanıtlaması gerekir. İptal davasının sonuçları, vasiyetnamenin tamamen veya kısmen iptal edilmesi şeklinde olabilir. Eğer mahkeme, vasiyetnamenin iptal edilmesi yönünde karar verirse, vasiyetname hukuki olarak geçersiz sayılır ve miras, sanki vasiyetname hiç düzenlenmemiş gibi dağıtılır. Bu, genellikle mirasın, kanuni mirasçılara kanunun öngördüğü oranlarda paylaştırılması anlamına gelir. Türk medeni kanunun 558/2,3 hükmünde iptal davasının, ölüme bağlı tasarrufun tamamına veya bir kısmına ilişkin olabileceği belirtilmiş ayrıca aynı hükümde İptal davasının, ölüme bağlı tasarrufla kendilerine, eşlerine veya hısımlarına kazandırma yapılanların tasarrufun düzenlenmesine katılmalarının yol açtığı sakatlığa dayandığı takdirde tasarrufun tamamını değil, yalnız bu kazandırmaların iptal edileceği de düzenleme altına alınmıştır. İptal davasında ispat yükü davacıya aittir. Davacı, ölüme bağlı tasarrufun iptalini gerektiren bir sebebin mevcut olduğunu ispatlamakla yükümlüdür. Vasiyetnamenin iptali şu nedenlerle dava konusu edilebilir: Vasiyetname vasiyet edenin tasarruf ehliyeti bulunmadığı sırada yapılmışsa, Vasiyetname yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucu yapılmışsa, Vasiyetnamenin içeriği, bağlandığı koşullar veya yükümlülükler hukuka ve ahlaka aykırı ise, Vasiyetname kanunda belirtilen şekil şartlarına aykırı yapılmış ise iptali istenebilir. İptal davası, tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir. İptal davası vasiyetnamenin tamamı veya bir kısmının iptaline ilişkin olarak açılabilir. İptal davası, vasiyetname yoluyla vasiyetnamenin yapılmasına katılmış kişilere, eşlerine veya hısımlarına kazandırmada bulunmadan kaynaklanan sakatlığa dayalı ise vasiyetnamenin tamamı değil, sadece bu kazandırmalar iptal edilir. İptali mümkün vasiyetnameler, iptal davası neticesinde iptal edilmeden kendiliğinden ortadan kalkmazlar. İptali mümkün vasiyetnameler, iptal davası açılarak kesin yargı kararı alınıncaya kadar hükümlerini sürdürürler. İptal davasının kesinleşmesiyle birlikte mahkeme hükmü geçmişe yönelik olarak sonuç doğurur. Vasiyetnamenin iptali davalarında görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Vasiyetnamenin iptali davası vasiyetçinin son yerleşim yeri mahkemesinde açılmalıdır. Vasiyetin açılmasının ve itiraz sürelerinin geçmesinin ardından lehine belirli bir mal vasiyet edilmiş vasiyet alacaklısı bu malı mirasçılardan talep eder. Ancak yasal mirasçılar vasiyet alacaklısına bırakılan malı vermek konusunda çok istekli olmayabilir. Bu sebeple özellikle taşınmaz malların tapuda devri için lehine belirli bir gayrimenkul bırakılmış olan vasiyet alacaklısının, vasiyetin tenfizi davası açarak mahkemeden söz konusu gayrimenkulün kendisine devredilmesini istemesi gerekir. Bu davanın neticesinde; hâkim vasiyeti inceler ve vasiyet alacaklısı lehine belirli bir gayrimenkul bırakıldığına kanaat getirirse söz konusu gayrimenkulün tapu sicilinde vasiyet alacaklısı adına kaydedilmesine karar verir. Vasiyetnamenin açılmasının ardından mirasçıların vasiyetin iptalini istemek için 1 yıl hak düşürücü süreleri bulunmaktadır. Mirasçılar bu bir yıllık süre içerisinde vasiyetin kanuni şekil şartlarını taşımadığını ya da hata, hile veya tehdit altında düzenlendiğini iddia ederek vasiyetnamenin iptalini talep edebilir. Mirasçılar söz konusu iddialarını ispat edebilirse vasiyetin iptaline karar verilir ve bu durumda vasiyetle lehine belirli bir mal bırakılmış olan vasiyet alacaklısının da herhangi bir hakkı kalmaz. Lehine belirli bir mal vasiyet edilmiş vasiyet alacaklısının bu malın kendisine verilmesini yani vasiyetnamenin tenfizini talep edebilmesi için yasal mirasçılar tarafından vasiyetin iptalinin talep edilebileceği 1 yıllık süreyi beklemeye gerek yoktur. Vasiyet alacaklısı vasiyetin tenfizi davasını vasiyetin açılmasının akabinde hemen açabilir. Ancak vasiyetnamenin tenfizi davası açıldıktan sonra yasal mirasçılar tarafından vasiyetnamenin iptali davası açılırsa bu durum bekletici mesele yapılır ve vasiyetnamenin tenfizi davası vasiyetnamenin iptali davası sonuçlanana kadar bekletilir. Vasiyetin iptali davası neticesinde mahkeme vasiyetnamenin iptaline karar verirse vasiyetnamenin tenfizi davası da konusuz kalır. Bu durumda dava açılırken alınan mahkeme harç ve masrafları da vasiyet alacaklısının üzerinde bırakılır. Ancak vasiyetin iptali davası sonucunda davanın reddine karar verilirse vasiyetnamenin tenfizi davası görülmeye devam edilir ve mahkeme tarafından vasiyet bırakılan malın vasiyet alacaklısı davacı adına tesciline karar verilir.

Dava Açma Süresi-Zamanaşımı

Türk Medeni Kanunu’nda vasiyetnamenin iptali davaları açısından üç çeşit hak düşürücü süre öngörülmüştür. Bunlar; Davacının ölüme bağlı tasarrufu, iptal sebebini, kendisinin hak sahibi olduğunu öğrenmeden itibaren bir yıllık hak düşürücü olan ilk süredir. Bu bir yıllık hak düşürücü süre vasiyetname usulüne göre açılıp ilgililerine okunmadan işlemeye başlamaz. İptal davası açma hakkı, herhalde vasiyetname açılma tarihi üzerinden iyi niyetli davalılara karşı on yıllık süre geçmekle düşer. İptal davası açma hakkı, herhalde vasiyetname açılma tarihi üzerinden kötü niyetli davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer. İptal davası bozucu yenilik doğuran bir davadır ve geçmişe etkili sonuç doğurur. İptal davası dava açmayan kişiler için hüküm doğurmaz ve sadece davanın taraflarını bağlar. Yine vasiyetnamenin iptali davası vasiyetnamenin bir kısmı için açılabileceği gibi tamamı için de açılabilir.

Vasiyetnamenin Tenfizi

Vasiyetname ile yapılan ölüme bağlı tasarruflardan en önemlileri mirasçı atama ve mal vasiyetidir. Miras bırakan bu şekilde ölümünden sonra geride bırakacağı mal varlığının tamamını ya da bir kısmını belirli bir kişiye ya da kişilere devreder. Miras bırakanın ölümünün ardından vasiyetnamesi Sulh Hukuk Mahkemesine tevdii edilir. Vasiyetname el yazılı vasiyet ise bu işlemi vasiyeti bulan kişi, genellikle miras bırakanın mirasçıları yapar. Vasiyetname resmi şekilde düzenlenmişse Noterler vasiyeti Nüfus Müdürlüğü’ne bildirir ve vasiyetname vasiyetçinin nüfus kaydına şerh olunur. Vasiyetçinin ölümünün ardından bu durum Nüfus Müdürlüğü tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına, Savcılık tarafından ise ölenin son ikametgâhının bulunduğu Sulh Hukuk Hakimliği’ne bildirilir. Mahkeme, Noterden vasiyetin bir suretini ister. Hâkim bütün mirasçıları davet eder ve vasiyetname açılır. Vasiyetname açılmasının akabinde miras bırakanın yasal mirasçıları ve vasiyetnamesinde mirasçısı olmasını istediği kişiler, yani atanmış mirasçılar, mahkemeden kendilerine mirasçılık belgesi (veraset ilamı) verilmesini talep edebilir.

Mirasçılık belgesinde atanmış mirasçılar ve bunların ne oranda mirasçı oldukları da yazılıdır. Mirasçılar bu belge ile miras malları üzerinde tasarruf edebilir. Özellikle terekede bulunan taşınmazlara ilişkin intikal işlemlerini gerçekleştirebilirler. Ancak miras bırakan vasiyetnamesinde bir kişiyi mirasçısı olarak atamadıysa, yalnızca belli bir malının bu kişiye verilmesini beyan etti ise burada belirli mal vasiyeti söz konusu olur. “Örneğin miras bırakan vasiyetnamesinde İstanbul’daki evi Abdullah’a bırakıyorum ya da kütüphanemdeki kitapların hepsini Çiğdem’e bırakıyorum demişse burada muayyen (belirli) bir mal vasiyeti vardır. Mirasçılar miras bırakanın mirasçısı değil vasiyet alacaklılarıdır. Bu sebeple vasiyetnamede kendilerine bırakılması istenen mallar Çiğdem ve Abdullah’a doğrudan geçmez. Bunların, diğer mirasçılardan bu malların kendilerine verilmesini talep etmeleri, yani vasiyetin tenfizini istemeleri gerekir.

Vasiyet alacaklısına bırakılan mal terekede bulunmazsa mirasçıların vasiyet alacaklısına karşı herhangi bir borcu olmaz. Yukarıdaki örnekten yola çıkarsak, miras bırakan vasiyetnamesini düzenledikten sonra ve ölmeden önce taşınmazı satmış ise mirasçıların vasiyet alacaklısına karşı herhangi bir borcu kalmaz. Ancak vasiyet edilen mal terekede mevcutsa mirasçıların bu malları vasiyet alacaklısına vermeleri gerekir. Vermek istemedikleri takdirde lehine belirli mal vasiyet edilen vasiyet alacaklılarının yapılabileceği tek şey vasiyetin tenfizi davası açmaktır.”

Yargıtay’ın yerleşik kararları uyarınca, vasiyetin açıldığı ve mirasçılara okunduğu Sulh Hukuk Mahkemesi aynı zamanda vasiyetin tenfizi için karar verme yetkisine sahip değildir. Vasiyetin açılmasının ve itiraz sürelerinin geçmesinin ardından lehine belirli bir mal vasiyet edilmiş vasiyet alacaklısı bu malı mirasçılardan talep eder. Ancak yasal mirasçılar vasiyet alacaklısına bırakılan malı vermek konusunda çok istekli olmayabilir. Bu sebeple özellikle taşınmaz malların tapuda devri için lehine belirli bir gayrimenkul bırakılmış olan vasiyet alacaklısının, vasiyetin tenfizi davası açarak mahkemeden söz konusu gayrimenkulün kendisine devredilmesini istemesi gerekir. Bu davanın neticesinde; hâkim vasiyeti inceler ve vasiyet alacaklısı lehine belirli bir gayrimenkul bırakıldığına kanaat getirirse söz konusu gayrimenkulün tapu sicilinde vasiyet alacaklısı adına kaydedilmesine karar verir.

Vasiyetinin iptali için açılacak davada hak düşürücü süre sınırlaması bulunmaktadır. Vasiyetnamenin açılmasının ardından mirasçıların vasiyetin iptalini istemek için 1 yıl hak düşürücü süreleri bulunmaktadır.

Buna göre; Mirasçılar bu bir yıllık süre içerisinde

  1. Vasiyetnamenin kanuni şekil şartlarına uygun olmadığını,
  2. Vasiyetin zorla (hile veya tehdit altında) düzenlendiğini,

iddia ederek vasiyetnamenin iptalini talep edebilir.

Mirasçılar söz konusu iddialarını ispat edebilirse vasiyetin iptaline karar verilir ve bu durumda vasiyetle lehine belirli bir mal bırakılmış olan vasiyet alacaklısının da herhangi bir hakkı kalmaz. Lehine belirli bir mal vasiyet edilmiş vasiyet alacaklısının bu malın kendisine verilmesini yani vasiyetnamenin tenfizini talep edebilmesi için yasal mirasçılar tarafından vasiyetin iptalinin talep edilebileceği 1 yıllık süreyi beklemeye gerek yoktur.

Vasiyet alacaklısı vasiyetin tenfizi davasını vasiyetin açılmasının akabinde hemen açabilir. Ancak vasiyetnamenin tenfizi davası açıldıktan sonra yasal mirasçılar tarafından vasiyetnamenin iptali davası açılırsa bu durum bekletici mesele yapılır ve vasiyetnamenin tenfizi davası vasiyetnamenin iptali davası sonuçlanana kadar bekletilir.

Vasiyetin iptali davası neticesinde mahkeme vasiyetnamenin iptaline karar verirse vasiyetnamenin tenfizi davası da konusuz kalır. Bu durumda dava açılırken alınan mahkeme harç ve masrafları da vasiyet alacaklısının üzerinde bırakılır. Ancak vasiyetin iptali davası sonucunda davanın reddine karar verilirse vasiyetnamenin tenfizi davası görülmeye devam edilir ve mahkeme tarafından vasiyet bırakılan malın vasiyet alacaklısı davacı adına tesciline karar verilir.

Vasiyetnamenin tenfizi davası miras bırakanın tüm yasal ve atanmış mirasçılarına karşı açılır. Davanın tüm mirasçılara açılmaması bozma sebebidir. Bu sebeple davada taraf teşkilinin sağlanmış olmasına dikkat edilmelidir. Dava görülmeye başlanmadan önce mahkeme miras bırakanın tüm mirasçılarını tespit etmeli ve tüm mirasçılara tebligat çıkarılmalıdır. Mirasçılara ilişkin adres araştırması yapılmasına rağmen adres bilgisine ulaşılamazsa dava mahkeme tarafından ilan edilir. Buna karşılık miras bırakan vasiyetinde bir vasiyeti yerine getirme görevlisi (vasiyeti tenfiz memuru) atadıysa vasiyetnamenin tenfizi davası doğrudan vasiyeti yerine getirme görevlisine karşı da açılabilir. Vasiyetnamenin tenfizi davasının Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılması gerekmektedir. Vasiyetnamenin tenfizini isteyen vasiyet alacaklısı bu talebini içerir bir dilekçe ile miras bırakanın son yerleşim yerinde bulunan Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurmalıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 602. Maddesi gereğince; vasiyet alacaklısının vasiyeti tenfiz davası açma hakkı, lehine belirli bir mal vasiyet edildiğini öğrendiği tarihten ya da vasiyete göre bu mal kendisine daha geç bir tarihte devredilecekse bu tarihten itibaren 10 yıl içinde kullanılmadığı takdirde zamanaşımına uğrar. (Devamı 2. Sayfada…)

Giriş

Vasiyetname kişinin sağlığında edindiği mal varlığının ölümünden sonra kimler arasında, nasıl ve hangi şartlarla paylaşılacağını gösteren vasiyet eden kişinin bu konudaki arzularını bildiren bir belgedir. Vasiyet özü itibariyle murisin (miras bırakanın) temel iradesinin dış dünyaya yansımasıdır. Tabi bu irade beyanına hukuki değer kazandıran da murisin niyetidir. İşte bu sebeple Medeni Kanun bu konuda ayrıntılı hükümlere yer vermiştir. Kişilere ölümü hatırlattığı için bazı insanlar vasiyetnameden bahsetmekten ya da bunu düşünmekten genellikle uzak dururlar. Ancak insanların sağlıklarında büyük çabayla elde ettikleri malvarlığının kimlere ve ne şekilde kalacağını belirlemek en doğal haklarıdır. Böylece muristen sonra geriye kalanlar arasındaki hukuk belirlenmiş olmaktadır.

Vasiyetname Nedir?

Vasiyetname ölüme bağlı tasarruflardandır. Ölüme bağlı tasarruflar, kişilerin öldükten sonra hüküm ve sonuç doğurmak üzere yaptıkları terekelerindeki mallarla ilgili olan ya da terekeleri ile herhangi bir ilgisi olmayan emirler içeren hukuki işlemlerdir. Vasiyet yapabilmek için, ayırt etme gücüne sahip ve on beş yaşını doldurmuş olmak gerekir. Ayırt etme gücünden kasıt, aklı başında olup, yatığı iş ve işlemlerde doğruyu yanlıştan ayırt edebilmektir.

Vasiyetin geçerli olmasının şartları nelerdir? Kaç tür vasiyetname vardır?

Vasiyetname yapacak kişinin en başta ayırt etme gücüne sahip olması gerekir. Ayırt etme gücü, kişinin hukuki bir işlemi ve sonuçlarını anlayabilme ve bu sonuca uygun hareket edebilme yeteneği olarak tanımlanabilir. Eski dilde mümeyyiz olma olarak ifade edilen bu husus, vasiyetnamenin düzenlendiği anda kişide aranan en önemli özelliktir. Kanun koyucu burada kişinin iradesinin mantığa uygun bir şekilde oluşup oluşmadığının belli olmasını aramakta ancak ayırt etme gücünün olmadığının ispatını ise bunu iddia edenlere yüklemektedir. Buradaki ayırt etme gücü kısıtlılık hali ile karıştırılmamalıdır. Örneğin aşırı kumar düşkünü olan bir kişi için ailesi tarafından alınan kısıtlılık kararına rağmen bu kişi vasiyetname hazırlayabilir ve bu vasiyetname emredici diğer bir şart olan kişinin vasiyetname yazdığı anda en az on beş yaşını doldurmuş olması şartı ile geçerlidir. Kısaca vasiyetnameye ehil olabilmek için ayırt etme gücüne sahip olmak ve en az 15 yaşını doldurmuş olmak yasal olarak gerekli ve yeterlidir. Vasiyetname üç şekilde hazırlanabilir. Birincisi kişinin kendi el yazısı ile, açık bir şekilde tarih belirterek ve imzalayarak hazırladığı “El Yazısı ile Vasiyetname” dir. İkincisi resmi memurun nezaretinde ve iki tanığın katılımıyla hazırlanan “Resmi Vasiyetname” dir. Üçüncüsü ise zaruret halinde iki tanığa son arzuların sözle ifade edildiği “Sözlü Vasiyet” dir. El Yazısı İle Vasiyetname : El yazısı ile vasiyetname miras bırakanın ölümünden sonra terekesinin nasıl paylaşılması istediğini kendi el yazısı ile anlattığı kolay ve vasiyetin gizli tutulabildiği bir yöntemdir. Vasiyetnamenin kişinin kendi el yazısı ile hazırlanmış olması şarttır. Ancak bu şekilde iradesinin doğruluğu tespit edilebilmektedir. Miras bırakan vasiyetini hazırlarken arzularını açık ve anlaşılır biçimde anlatması gerekir. Birisini mirasçı atadığını veya bir kişiye belirli bir mal bıraktığını açık bir şekilde ifade etmelidir. Kullanılan malzemenin (kağıdın, kalemin vs. niteliğinin) önemi yoktur. El yazısı ile vasiyetnamenin geçerli olabilmesi için el yazısının dışında miras bırakanın imzası olmalı ve yine kendi el yazısı ile vasiyetnamenin yazıldığı tarihi belirtmesi gerekmektedir. İmza veya tarihin bulunmadığı vasiyetname geçersizdir. Çünkü atılan tarih bundan başka ortaya çıkabilecek ve bir öncekini bertaraf edecek başka bir vasiyetnamenin varlığı açısından ve vasiyetnamenin yazıldığı anda kişinin ehil olup olmadığının tespiti açısından önem arz etmektedir. İmza kişinin el yazısı ile olmalı mühürle veya aletle veya parmak basılarak atılmış olmamalıdır. El yazısı vasiyetnamenin belirli bir yere teslimi şart değildir. Ancak istenirse sulh hakimine, notere teslim edilebilir. Vasiyetnameyi bulan kişinin bunu sulh hakimine teslim etmesi zorunludur. Resmi Vasiyetname : Resmi vasiyetnamenin, el yazısına göre daha sağlıklı bir yöntem olduğunu en başta ifade etmek gerekir. Çünkü el yazısı vasiyetname kaybolabilir, yırtılabilir, okunmaz hale gelebilir ve en önemlisi vasiyetin yazıldığı anda miras bırakanın ehil olmadığı iddialarına maruz kalabilir. Resmi vasiyetname çoğunlukla noter, sulh hakimi veya kanunla belirlenmiş yetkili memur (konsolos gibi) önünde hazırlanır. Kişi kendi el yazısı ile hazırladığı vasiyetini bu makamlara ibraz edip tasdik ettirebileceği gibi bu kişilerin huzurunda arzularını açık bir şekilde ifade edebilir. Hal böyle olunca kişinin okuma yazma bilmesi de gerekmez. Bu şekilde hazırlanan vasiyetnamelerde kişinin iradesi açık bir şekilde ifade edildiği için vasiyetin içeriğinin anlaşılamaması gibi bir husus da çoğu zaman söz konusu olmaz. Resmi vasiyetname yönteminde, resmi memurdan başka iki tanığın bulunması şarttır. Bu tanıkların fiil ehliyetlerinin olması, okur yazar olması ve miras bırakanın akrabası olmaması gerekir. Tanıkların esas fonksiyonu miras bırakanın arzularının içeriğine tanıklık etmek değil, vasiyetin noter huzurunda okunduğunu ve metnin miras bırakanın arzularına uygun olduğunu kendilerine beyan etmesine ve bu kişinin ölüme bağlı tasarruf yapmaya ehil gördüklerine tanıklık etmeleridir. Bu sebeple vasiyet tanıklara okunmaz. Ancak miras bırakanın âmâ olması veya felçli olması gibi hallerde okuyamayacağı veya yazamayacağı için vasiyet tanıklar önünde okunur. Sözlü Vasiyet: Sözlü vasiyet sadece olağanüstü durumlarda ve diğer iki yöntemin uygulamasının imkansız olduğu hallerde yapılabilmektedir. Kanun olağanüstü durumlara örnek olarak ölüm tehlikesi, savaş, hastalık, ulaşımın kesilmesi gibi halleri örnek vermiştir. Sözlü vasiyet yapacak kişi son arzularını iki tanık önünde anlatır. Tanıklardan biri, kendilerine anlatılanı yer ve tarih belirtmek suretiyle yazar ve iki tanığın imzası ile en kısa sürede ve en yakın sulh veya asliye mahkemesine verirler. Elbette bu tanıkların yukarıda belirtilen (okur yazarlık dışındaki) özellikleri taşıması ve mirastan yararlanacak kişilerden olmaması gerekir. Tanıklar kendilerine anlatılanı yazmayıp, en yakın sulh hakimine sözlü olarak da ifade edebilirler. Bu takdirde tanıkların ifadeleri zapta geçirilir. Sözlü vasiyet diğer yöntemlerden farklı olarak miras bırakanın bir ay içinde ölmesi halinde geçerli olur. Resmi vasiyetnameler için en az iki tanık şartı bulunmaktadır. Miras bırakanın vasiyetnameyi okuyup anladığını beyan ederek vasiyetnameyi imzalaması gerekir. Vasiyetname hazırlayacak kişinin ehliyetinin bulunması gerekir. Miras bırakanın vasiyetnameyi yanılma, korkutma, aldatma, zorlama altında kabul etmemesi gerekir.

Vasiyetname kaç sene geçerlidir?

Vasiyetname ile kendisine belirli bir mal varlığı bırakılan kişi, bunu en geç 10 yıl içinde istemelidir. Bu isteğini vasiyetnamenin tenfizi davası ile istemesi gerekir. Vasiyetnamenin tenfizinde geçerli olan 10 yıllık bu süre ise vasiyetnameyi düzenleyen kişi ölmedikçe işlemeye başlamaz.

Noterden yapılan vasiyet geçerli mi?

Resmi vasiyetname resmi memur olan noter tarafından da düzenlenebilir. Noter, kanunla kendisine vasiyetname tanzim edebilme yetkisi verilmiş bir görevlidir. Dolayısıyla noterde yapılan vasiyetname geçerlidir. Vasiyetnameyi geçersiz kılan hallerin başında irade yokluğu gelmektedir. Örneğin birisi başkasının yerine vasiyetname hazırlamış ise miras bırakanın iradesini yansıtmadığı için yok sayılır. Keza vasiyetin anlatmak istediği hususun anlaşılamaması, kanunda aranan şekil şartlarından yoksun olması, içeriğinin gerçekleşmesinin imkansız olması, ahlaka ve kanuna aykırı olması hallerinde de geçersizdir. Benzer şekilde vasiyetnamenin sonraki bir vasiyetname ile ortadan kalkmış olması, lehine tasarrufta bulunulan kişinin miras bırakandan önce ölmesi, yine bu kişinin mirastan mahrum bir kişi olması hallerinde de vasiyetname geçersizdir. Ayrıca irade sakatlığının varlığı (hata, hile, korkutma) halinde de vasiyetnamenin iptali istenebilir.

Mirasta vasiyet varsa ne olur?

Kanuni koşullara ve murisin özgür iradesine uygun vasiyetname ile vasiyet alacaklısına vasiyet edilen mal yasal mirasçıların saklı payını zedelemediği takdirde geçerli olup bu halde lehine vasiyet yapılan vasiyet nedeniyle kendisine düşen miras payını alır.

Vasiyetname mirasçılar tarafından bozulur mu?

Vasiyetnamenin iptali davası, iptalde menfaati olan her mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir. Mirasçı veya vasiyet alacaklısı sıfatını taşımayan kişiler tarafından açılamaz. Örneğin, tereke alacaklıları, tereke borçluları veya bir mirasçının alacaklısı, iptal davası açamaz.

Kişi malının ne kadarını vasiyet edebilir?

Kişinin kendi malına istediği şekilde tasarruf etmesi en doğal hakkıdır. Ancak ölüme bağlı bir tasarrufla kendisinden mirasçılarına kalacak olan malların tamamının, bazı yasal mirasçılar aleyhine başkalarına verilmesine (bu malların elde edilişinde kısmen yakın aile üyelerinin doğrudan veya dolaylı bir katkısı olduğu düşüncesi ile ve kalanların mağdur olmasını önlemek maksadıyla) Medeni Kanun müsaade etmemiştir. Bu sebeple Medeni Kanun saklı pay veya eski adıyla mahfuz hisse adı verilen ve bazı mirasçıların tereke üzerinde Medeni Kanunla düzenlenen miras paylarının belirli bir kısmının her halde hakları olduğu kabul edilen bir müesseseye yer vermiştir.

Mahfuz hisseye (saklı paya) sahip olan mirasçılar, ölenin eşi, çocukları ve bunların altsoyu, ana ve babası ve bunların çocukları yani ölenin kardeşleridir. Bunun dışındaki kimselerin örneğin kardeş çocuklarının (yeğenlerin) veya büyük ana ve büyükbabanın saklı payları yoktur. Medenî Kanunun 506. maddesindeki düzenlemeye göre kanunî mirasçılar değişik oranlarda saklı paylara sahiptirler.

Saklı pay oranı;

  • 1. Altsoy için yasal miras payının yarısı,
  • 2. Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri,
  • 3. Kardeşlerden her biri için yasal miras payının sekizde biri,
  • 4. Sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması hâlinde yasal miras payının tamamı, diğer hâllerde yasal miras payının dörtte üçüdür.

Sağ kalan eş çocukları ile mirasçı olduğunda eşin saklı payı, normal miras hakkının %100’ü yani kendisine kalan ¼ lük payıdır. Sağ kalan eş, üçüncü zümre başı yani büyük ana ve/veya büyükbaba ile birlikte mirasçı olduğunda miras hakkı ve aynı zamanda saklı payı dörtte üçün dörtte üçüdür yani dokuzda onaltısıdır. Üçüncü zümredekilerin ve bunların altsoylarının mahfuz hissesi yoktur. Saklı payın ne anlama geldiğini daha net anlatabilmek için şu şekilde örnekler verilebilir. Sağ kalan eş iki çocuğuyla beraber mirasçı olduğunda murisin tasarruf hakkı şu şekilde hesaplanır: Eşin miras hakkı 2/8, her iki çocuğun toplam miras hakkı ise 6/8’dir. Bu durumda saklı pay toplamı: (1/4 + 3/8) =5/8 olarak hesaplanır. Murisin tasarruf hakkı da kalan (8/8 – 5/8 =) 3/8 olur. Yani miras bırakan kişi bu örnekte tüm servetinin sekizde üçünü vasiyet yoluyla istediği kişilere veya kuruluşlara bırakabilir. Bunun üzerinde bir tasarruf hakkı yoktur. Bir başka örnek verelim. Murisin geride bıraktığı mirasçıları sadece iki kardeşi olsun. Bu durumda murisin iki kardeşinin her birinin miras hakkı 1/2, saklı payları ise bunun 1/8’i ve neticede her bir kardeşin saklı payı 1/16 dır. Toplam saklı pay, 1/16+1/16 = 2/16 dir. Bu durumda muris saklı paylardan arta kalan 14/16 oranındaki mallarını vasiyet yoluyla istediği kişi ve kuruluşlara bırakabilir. Murisin bu saklı payları aşan tutarlarda yani kanunî mirasçıların haklarını çiğneyecek şekilde vasiyette bulunması veya mansup mirasçı (ölüme bağlı tasarrufla intikal eden mirasçı) tayin etmesi mümkün değildir. Muris iradî bir tasarruf ile mahfuz hisseli mirasçıların haklarını ihlal edecek şekilde çeşitli tasarruflarda bulunduğu takdirde mirasçıların kendi mahfuz hisselerini geri almak için tenkis davası açmaları söz konusu olabilir. Değerinde azalma meydana gelmeksizin bölünmesine olanak bulunmayan belirli bir mal vasiyeti tenkise tâbi olursa veya mal paylaştırmaya elverişli değilse vasiyet alacaklısı, dilerse, tenkisi gereken kısmın değerini ödeyerek malın verilmesini, dilerse malı terk ederek tasarruf edilebilir kısmın değerini karşılayan parayı isteyebilir. Miras bırakanın 2 oğlu ve bir karısı olduğunu varsayalım. Baba bir kısım gayrimenkullerini eşine, antika tabloyu ise oğullarına bırakabilir. Terekedeki gayrimenkuller eşin saklı payını karşılamıyor ise miras bırakanın karısı tenkis davası açabilir. Bu durumda oğulların önünde iki seçimlik hak vardır. Vasiyet alacaklısı olarak oğullar vasiyet edilen tabloyu muhafaza ederek saklı payı tamamlamak için annelerine ödeme yapabilirler veya tabloyu annelerine vererek kendi haklarını annelerinden para olarak isteyebilirler. Burada seçimlik hak sadece vasiyet alacaklısına bırakıldığından annenin doğrudan tabloyu isteme hakkı yoktur. Başka bir anlatımla tablonun vasiyete rağmen anneye geçmesi oğulların rızasına bağlıdır. Medeni Kanun’un bu kuralının emredici olmadığını tasarruf serbestliği karşısında miras bırakanın saklı paya ilişkin ifanın nasıl yapılacağını vasiyetinde belirlemesinin de mümkün olduğunu ifade etmek gerekir. Yine örnek vermek gerekirse baba, vasiyetnamesini hazırlarken, mallarına kendi anlayışına göre değer biçmiş ve bu malları miras haklarını ve saklı paylarını gözeterek paylaştırmak suretiyle eşine, kızına ve oğluna vasiyet etmiş olsun. Baba, vasiyete konu mallar arasında bulunan bir grup anonim şirket hisse senedinin oğluna kalmasını vasiyet ederken, hisselerin değerinin oğulun miras payını çok aştığını görerek, oğulun hakkını aşan hisse kısmına tekabül eden parayı annesine ve kız kardeşine vermesini vasiyet edebilir ve vasiyet bu yönü ile de geçerlidir. Ancak baba bu paylaşımda değer tespitlerini yanlış şekilde veya yanılarak, saklı payları ihlal edecek şekilde yapmışsa, saklı payından mahrum kalan mirasçının tenkis davası açması mümkündür.

Vasiyetname kesinleştikten sonra ne yapılır?

Vasiyetnamenin tenfizi, miras bırakanın vasiyetnamesinde belirttiği hususların yerine getirilmesi anlamına gelir. Vasiyetnamenin tenfizi davası açıldıktan sonra, Vasiyetnamenin tenfizine karar verilerek bu karar kesinleştikten sonra, isteyen kanuni ve atanmış mirasçılara mahkemece mirasçılık (veraset) belgesi verilir.

Vasiyetle verilen tapu bozulur mu?

Vasiyetname noterde de yapılmış olsa iptal edilebilir. Kanunda öngörülen şekil şartlarına aykırı olan vasiyetin iptali istenebilir. Bunun için süresi içinde iptal davası açmanız gerekmektedir.

İnsanların hayattayken her hususta kendi kararlarını alma ve gerçekleştirme imkanları vardır. Öldükten sonra da insanların istek ve arzularının yerine getirilmesine imkân vermesi açısından ölüme bağlı tasarruflar çok önemlidir. Miras bırakan, ölüme bağlı tasarruflarını arzu ve istekleri doğrultusunda bazı koşul ve yüklemelere tabi tutabilir. Medeni Kanun, miras bırakanlara ölüme bağlı tasarruflarına koşul ve yükleme getirebilme yetkisi tanıyarak tasarruf alanlarını genişletmiştir. Bu koşul ve yüklemelerin hangi şartlarda ve nasıl geçerli olacağı hususunun incelenmesi ölüme bağlı tasarrufların geçerliliği ve mirasçıların hakları açısından önem arz etmektedir. İnsanların öldükten sonra geride kalan mallarının akıbeti ile ilgili karar verme imkânı kalmayacağından, ölüme bağlı tasarrufların geçerliliği hususu büyük önem taşımaktadır.

Mirasçı Listesi
Mirasçı Listesi

Vasiyet Yapma Özgürlüğünün Sınırları

Her bireyin vasiyetname yapma özgürlüğü vardır ancak bu özgürlük sınırsız değildir. Kanun koyucular bu özgürlüğe de bir sınır tanımlamıştır. İlk sınırlama malvarlığının ne kadarının vasiyetname konusu olabileceğiyle ilgilidir. İnsanlar vasiyetname ile malvarlığının sadece bir kısmı üzerinde tasarruf hakkına veya tamamı üzerinde tasarruf hakkına sahip olabilirler. Vasiyet edenin vasiyet sınırları yasal mirasçıların kim olduğuna bağlı olarak değişecektir. Vasiyetname özgürlüğünün ikinci sınırı da şarta bağlı yapılan vasiyetnamelerde koyulan şartlarla ilgilidir. Bir diğer deyişle vasiyetnameyi şarta bağlı olarak yapmak mümkündür. Ancak burada belirtilecek şartların kamu düzenine ve ahlaka uygun olması gerekmektedir. Örneğin vasiyet edenin adına üç çocuğa burs verilmesi, okul yaptırılması, köpeğine bakılması ve benzeri şartlarla tüm malvarlığı bir kişiye vasiyet edilebilir. Ancak belirtmek gerekir ki vasiyetin her şarta bağlanması mümkün değildir (Örneğin vasiyet edenin adına üç çocuğa burs verilmesi, okul yaptırılması, köpeğine bakılması ve benzeri şartlarla tüm malvarlığı bir kişiye vasiyet edilebilir. Ancak belirtmek gerekir ki vasiyet edilenin evlenmesi, boşanması yahut hiç evlenmemesi gibi şartlara şarta bağlı vasiyet yapılması mümkün değildir, vasiyet edilenin evlenmesi, boşanması yahut hiç evlenmemesi gibi).

Vasiyetname için sağlık raporu şart mı?

Genellikle “65 yaş üstü vasiyetname hazırlamak isteyen kişiler için doktor raporu zorunluluğu var.” şeklinde düşünülse de böyle bir zorunluluk yoktur. Tabii kişide Demans hastalığı bulunması ihtimali veya Alzheimer hastalığı riski olması sebebiyle noterler belli bir yaşın üzerinde şahıslardan Sağlık Kurulu Raporu getirmelerini isteyebilmektedir.

Vasiyet Yaptıktan Sonra Vasiyetnamenin Değiştirilmesi

Vasiyetname yapıldığı sırada bekar ve çocuksuz iken sonradan evlenip çocuk sahibi olunabilir. Böyle bir durumda yeniden vasiyetname yapılarak ilk vasiyetname geçersiz hale getirilebilir veya ilk yapılan vasiyetnameye vefat halinde, eş ya da çocuğun yasal mirasçı olarak bulunması durumunda bu vasiyetin geçersiz olacağı da yazılabilir. Bu durumda eski tarihli vasiyetnamenin hukuki sonucunun ne olacağı MK m. 544/I hükmünde düzenlenmiştir. Buna göre; “Miras bırakan, önceki vasiyetnamesini ortadan kaldırmaksızın yeni bir vasiyetname yaparsa, kuşkuya yer bırakmayacak surette önceki vasiyetnameyi tamamlamadıkça, sonraki vasiyetname onun yerini alır.”

Miras bırakan kişi sağ iken mallarını paylaştırdığı anlaşılırsa diğer mirasçılar ne yapabilir?

Miras bırakan kişi sağ iken mallarını paylaştırdığı anlaşılırsa diğer mirasçılar ne yapabilir? Saklı paylara ihlal edilmeksizin yapılan yasal paylaştırmalar geçerlidir. Bu paylaştırmada hiç pay verilmeyen ya da saklı payı ihlal edilen mirasçılar tenkis ya da iptal davası açabilirler.

>Noterde vasiyetname için şahit gerekli mi?

Resmi şekilde vasiyetnameyi noterde düzenleyebilirsiniz. Bu şekilde vasiyetname düzenleyebilmek için yanınızda 2 tanık bulunmalıdır. Bazı kişilerin vasiyetname düzenlenirken tanık olmaları yasaklanmıştır. Yasaklı olan bu kişilerin tanık olması vasiyetnamenin iptaline sebep olabilir.

Bir baba bütün malını istediği evladına verebilir mi?

Miras bırakan, mal varlığının ne kadarının saklı payı oluşturduğunu, ne kadarını ise serbestçe dağıtılabileceğini bilmelidir. Dolayısıyla, bir babanın ölmeden mirasını istediği evladına vermesi mümkündür. Ancak bu tasarruf, yasal sınırlar içinde kalmalıdır ve saklı paylı mirasçıların haklarını gözetmelidir.

Bekar ve Çocuksuz Olanlar Vasiyet Yapabilir mi?

Bekar ve çocuksuz kişiler elbette vasiyet yapmak zorunda değillerdir. Eğer vasiyetname yapılmamış ise kanunda tanımlanan yasal mirasçılar yine kanunda tanımlandığı oranlarda miras hakkına sahip olacaklardır. Bekar ve çocuksuz kişinin vefatı halinde kişinin anne babası hayatta ise ½ payı annesine, ½ payı babasına geçer. Eğer anne-baba hayatta değilse varsa kardeşlerine eşit oranlarda kardeşleri sağ değilse onların çocuklarına, kardeşi yok ise teyze, hala, amca, dayı ve/veya onların çocuklarına geçecektir. Ancak bu mirasçıların hiçbirinin olmadığı durumda malvarlığı devlete kalacaktır.

Vasiyet yapmak önemli mi? Vasiyet yapılmazsa olur mu?

Her birey aktif ve pasiflerinden oluşan bir malvarlığına sahiptir. Bireylerin ölümü veya ölümle aynı sonuca sahip diğer hallerde3 aktif ve pasif malvarlıkları tereke olarak adlandırılır. Tereke yerine miras kavramı da TMK’nın bazı hükümlerinde kullanılmaktadır. Ancak doktrinde tereke ile miras aynı anlamda kabul edilmemektedir. Mirasın terekeden daha kapsayıcı bir anlam taşıdığı savunulmaktadır. Tereke, miras bırakanın yalnızca aktif ve pasiflerinin mirasçılara geçmesi olarak tanımlanırken; miras, miras bırakanın aktif ve pasiflerinin yanında mirasçılara diğer tüm yetkilerinin de geçmesi olarak ifade edilmektedir.

Kişiler bazı aile üyelerini kendine daha yakın görebilir, daha fazla sevebilir veya maddi desteğe daha fazla ihtiyacı olduğunu, mal varlığından daha fazla yararlanmasını isteyebilir veya iletişimi olmayan hatta hiç tanımadığı mirasçılarının mal varlığından faydalanmamasının arzu edebilir. Örneğin kişinin eşi, çocuğu olmadığını, anne babanın, iki kardeşin de öldüğünü ve kardeşlerden birinin 1 diğerinin 4 çocuğu olduğunu düşünelim. Kişinin vasiyetname yapmadığı durumda kanuni miras oranları geçerli olacaktır. Ancak miras bırakan kendi vicdanlarında adaleti sağlamak amacıyla 5 yeğeninden birine, mirasından daha fazla pay bırakmak veya mirasın tamamını bırakmak isteyebilir. Miras bırakan vicdanındaki bu dengeyi vasiyet yoluyla gerçekleştirebilecektir. Aynı şekilde kendisine bakan bir mirasçısına veya üçüncü kişiye malının tamamını veya bir kısmını vasiyet edebilir. Hatta mal varlığını yeğenlerine bırakmak yerine bir vakıf ya da derneğe bırakmak isteyebilir. Vasiyet eden tüm bu düşüncelerini vasiyet yoluyla gerçekleştirme imkanına sahiptir.

Mahfuz Hisseli (Saklı Pay Sahibi) Mirasçıların Bulunması Durumunda Ne Yapılması Gerekir?

Vasiyet edenin eşi, çocukları, çocukları yoksa anne babası gibi mirasçıların mahfuz hissesi (saklı pay) vardır. Bu Muris’in mal varlığının mahfuz hisse kapsamında kalan bölümüne ilişkin vasiyet veya benzeri ölüme bağlı tasarruf işlemi yapamaması anlamına gelir. Kanun mahfuz hisseleri mirasçıların miras paylarının ancak bir kısmının ölüme bağlı tasarrufa konu olabilmesini düzenlemektedir. Örneğin, annenin miras payı ½ si ise bunun ¼ ‘ü saklı payıdır. Ancak bu saklı pay dışındaki kısım vasiyete konu olabilir.

Vasiyetin Şekli Şartları Var mıdır? Varsa Bunlar Nelerdir?

Vasiyetname şekil şartlarına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu şartlardan birinin yokluğu bile o vasiyeti geçersiz kılar. Yargıtay’ın vasiyetname iptalleriyle ilgili oldukça fazla sayıda kararı vardır. Ayrıca vasiyet edilirken, vasiyet edilenin önceden ölümü, ikame vb. konularda birçok düzenleme düşünülmelidir. Bu nedenle vasiyetname ister el yazısı ile isterse noterde yapılsın mutlaka hukuki yardım alınarak yapılmalıdır. Resmi vasiyetnameler için en az iki tanık şartı bulunmaktadır. Miras bırakanın vasiyetnameyi okuyup anladığını beyan ederek vasiyetnameyi imzalaması gerekir. Vasiyetname hazırlayacak kişinin ehliyetinin bulunması gerekir. Miras bırakanın vasiyetnameyi yanılma, korkutma, aldatma, zorlama altında kabul etmemesi gerekir.

Vasiyetnamenin Açılması Nasıl Olur?

Vasiyetnameler geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden itibaren bir ay içinde açılır. Sulh hukuk hâkiminin görevi vasiyetnameyi açmak, okumak ve ilgililere tebliğ etmektir. Bunun dışında Sulh Hâkimi, eda hükmü içeren karar veremez. Vasiyetname Sulh hâkimince açılıp okunmadıkça doğrudan tapuya götürülerek işlem yapılamaz. Vasiyetnamenin açılmasında görevli mahkeme, vasiyetçinin son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesidir. Vasiyetnameyi düzenleyen ve saklayan daire veya saklamayı kabullenen ya da ölenin evrakı arasında bulan herkes sulh hâkimine vermekle yükümlüdür (TMK. madde 595/2,537). Sulh hâkimine verildiği günden itibaren en geç bir ay içinde, vasiyetnamenin sulh mahkemesince açılması gerekir (TMK. madde 596). Bunun için vasiyetnamenin açılacağı gün mirasçılara ve diğer ilgililere tebligat çıkarılarak davet edilir. Davete rağmen hiç kimse gelmemiş olsa bile vasiyetname açılır. Sulh hâkimi vasiyetnameyi açıp okur ve durumu tespit eden bir tutanak düzenlenir. Hâkim, kâtip ve hazır olan ilgililer tarafından imzalanır (İlgili Tüzük md.36).

Vasiyet Alacaklılarının Durumu

Vasiyet alacaklısı vasiyetnamedeki miras üzerinde hak ve pay sahipliği olmayan sadece belirtilen herhangi bir malın kendisine bırakıldığı kişidir. Vasiyetnameyi düzenleyen kişinin herhangi bir malını özellikle kime bıraktığını belirtmesi o kişiyi vasiyet alacaklısı yapmaktadır. Örneğin vasiyetnameyi düzenleyen kişi antika yemek masasını ya da Kumburgaz’daki yazlığını kendisine bakan bakıcısına bırakması üzerine artık bakıcısı vasiyet alacaklısıdır. Vasiyet alacaklısı kendisine bırakılan mal üzerinde tasarrufta bulunabilmesi, mirasçıların kendi paylarında tasarrufta bulunması kadar kolay değildir. Nitekim mirasçılar kendilerine bırakılan miras üzerinde veraset ilamını aldıktan sonra diledikleri gibi tasarrufta bulunabilirler. Ancak vasiyet alacaklısı tasarrufta bulunabilmesi için vasiyetnamenin tenfizini gerçekleştirmesi gerekir. Ayrıca, Vasiyetnamenin tenfizini isteyerek mirasçıların vasiyet alacaklısı olduğu malı kendisine verilmesini talep eder.

Vasiyetnamenin İptali Davası

Vasiyetnamenin iptali için açılan dava, iptal davası olarak adlandırılır ve bu dava, mirasın açılmasından sonra, mirasçılar veya vasiyetnamenin yararlanıcıları tarafından ilgili mahkemede açılabilir. İptal davasının açılabilmesi için davacının, vasiyetnamenin iptal edilmesini gerektirecek geçerli hukuki sebeplere dayanması ve bu sebepleri kanıtlaması gerekir. İptal davasının sonuçları, vasiyetnamenin tamamen veya kısmen iptal edilmesi şeklinde olabilir. Eğer mahkeme, vasiyetnamenin iptal edilmesi yönünde karar verirse, vasiyetname hukuki olarak geçersiz sayılır ve miras, sanki vasiyetname hiç düzenlenmemiş gibi dağıtılır. Bu, genellikle mirasın, kanuni mirasçılara kanunun öngördüğü oranlarda paylaştırılması anlamına gelir. Türk medeni kanunun 558/2,3 hükmünde iptal davasının, ölüme bağlı tasarrufun tamamına veya bir kısmına ilişkin olabileceği belirtilmiş ayrıca aynı hükümde İptal davasının, ölüme bağlı tasarrufla kendilerine, eşlerine veya hısımlarına kazandırma yapılanların tasarrufun düzenlenmesine katılmalarının yol açtığı sakatlığa dayandığı takdirde tasarrufun tamamını değil, yalnız bu kazandırmaların iptal edileceği de düzenleme altına alınmıştır. İptal davasında ispat yükü davacıya aittir. Davacı, ölüme bağlı tasarrufun iptalini gerektiren bir sebebin mevcut olduğunu ispatlamakla yükümlüdür. Vasiyetnamenin iptali şu nedenlerle dava konusu edilebilir: Vasiyetname vasiyet edenin tasarruf ehliyeti bulunmadığı sırada yapılmışsa, Vasiyetname yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucu yapılmışsa, Vasiyetnamenin içeriği, bağlandığı koşullar veya yükümlülükler hukuka ve ahlaka aykırı ise, Vasiyetname kanunda belirtilen şekil şartlarına aykırı yapılmış ise iptali istenebilir. İptal davası, tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı tarafından açılabilir. İptal davası vasiyetnamenin tamamı veya bir kısmının iptaline ilişkin olarak açılabilir. İptal davası, vasiyetname yoluyla vasiyetnamenin yapılmasına katılmış kişilere, eşlerine veya hısımlarına kazandırmada bulunmadan kaynaklanan sakatlığa dayalı ise vasiyetnamenin tamamı değil, sadece bu kazandırmalar iptal edilir. İptali mümkün vasiyetnameler, iptal davası neticesinde iptal edilmeden kendiliğinden ortadan kalkmazlar. İptali mümkün vasiyetnameler, iptal davası açılarak kesin yargı kararı alınıncaya kadar hükümlerini sürdürürler. İptal davasının kesinleşmesiyle birlikte mahkeme hükmü geçmişe yönelik olarak sonuç doğurur. Vasiyetnamenin iptali davalarında görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Vasiyetnamenin iptali davası vasiyetçinin son yerleşim yeri mahkemesinde açılmalıdır. Vasiyetin açılmasının ve itiraz sürelerinin geçmesinin ardından lehine belirli bir mal vasiyet edilmiş vasiyet alacaklısı bu malı mirasçılardan talep eder. Ancak yasal mirasçılar vasiyet alacaklısına bırakılan malı vermek konusunda çok istekli olmayabilir. Bu sebeple özellikle taşınmaz malların tapuda devri için lehine belirli bir gayrimenkul bırakılmış olan vasiyet alacaklısının, vasiyetin tenfizi davası açarak mahkemeden söz konusu gayrimenkulün kendisine devredilmesini istemesi gerekir. Bu davanın neticesinde; hâkim vasiyeti inceler ve vasiyet alacaklısı lehine belirli bir gayrimenkul bırakıldığına kanaat getirirse söz konusu gayrimenkulün tapu sicilinde vasiyet alacaklısı adına kaydedilmesine karar verir. Vasiyetnamenin açılmasının ardından mirasçıların vasiyetin iptalini istemek için 1 yıl hak düşürücü süreleri bulunmaktadır. Mirasçılar bu bir yıllık süre içerisinde vasiyetin kanuni şekil şartlarını taşımadığını ya da hata, hile veya tehdit altında düzenlendiğini iddia ederek vasiyetnamenin iptalini talep edebilir. Mirasçılar söz konusu iddialarını ispat edebilirse vasiyetin iptaline karar verilir ve bu durumda vasiyetle lehine belirli bir mal bırakılmış olan vasiyet alacaklısının da herhangi bir hakkı kalmaz. Lehine belirli bir mal vasiyet edilmiş vasiyet alacaklısının bu malın kendisine verilmesini yani vasiyetnamenin tenfizini talep edebilmesi için yasal mirasçılar tarafından vasiyetin iptalinin talep edilebileceği 1 yıllık süreyi beklemeye gerek yoktur. Vasiyet alacaklısı vasiyetin tenfizi davasını vasiyetin açılmasının akabinde hemen açabilir. Ancak vasiyetnamenin tenfizi davası açıldıktan sonra yasal mirasçılar tarafından vasiyetnamenin iptali davası açılırsa bu durum bekletici mesele yapılır ve vasiyetnamenin tenfizi davası vasiyetnamenin iptali davası sonuçlanana kadar bekletilir. Vasiyetin iptali davası neticesinde mahkeme vasiyetnamenin iptaline karar verirse vasiyetnamenin tenfizi davası da konusuz kalır. Bu durumda dava açılırken alınan mahkeme harç ve masrafları da vasiyet alacaklısının üzerinde bırakılır. Ancak vasiyetin iptali davası sonucunda davanın reddine karar verilirse vasiyetnamenin tenfizi davası görülmeye devam edilir ve mahkeme tarafından vasiyet bırakılan malın vasiyet alacaklısı davacı adına tesciline karar verilir.

Dava Açma Süresi-Zamanaşımı

Türk Medeni Kanunu’nda vasiyetnamenin iptali davaları açısından üç çeşit hak düşürücü süre öngörülmüştür. Bunlar; Davacının ölüme bağlı tasarrufu, iptal sebebini, kendisinin hak sahibi olduğunu öğrenmeden itibaren bir yıllık hak düşürücü olan ilk süredir. Bu bir yıllık hak düşürücü süre vasiyetname usulüne göre açılıp ilgililerine okunmadan işlemeye başlamaz. İptal davası açma hakkı, herhalde vasiyetname açılma tarihi üzerinden iyi niyetli davalılara karşı on yıllık süre geçmekle düşer. İptal davası açma hakkı, herhalde vasiyetname açılma tarihi üzerinden kötü niyetli davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer. İptal davası bozucu yenilik doğuran bir davadır ve geçmişe etkili sonuç doğurur. İptal davası dava açmayan kişiler için hüküm doğurmaz ve sadece davanın taraflarını bağlar. Yine vasiyetnamenin iptali davası vasiyetnamenin bir kısmı için açılabileceği gibi tamamı için de açılabilir.

Vasiyetnamenin Tenfizi

Vasiyetname ile yapılan ölüme bağlı tasarruflardan en önemlileri mirasçı atama ve mal vasiyetidir. Miras bırakan bu şekilde ölümünden sonra geride bırakacağı mal varlığının tamamını ya da bir kısmını belirli bir kişiye ya da kişilere devreder. Miras bırakanın ölümünün ardından vasiyetnamesi Sulh Hukuk Mahkemesine tevdii edilir. Vasiyetname el yazılı vasiyet ise bu işlemi vasiyeti bulan kişi, genellikle miras bırakanın mirasçıları yapar. Vasiyetname resmi şekilde düzenlenmişse Noterler vasiyeti Nüfus Müdürlüğü’ne bildirir ve vasiyetname vasiyetçinin nüfus kaydına şerh olunur. Vasiyetçinin ölümünün ardından bu durum Nüfus Müdürlüğü tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına, Savcılık tarafından ise ölenin son ikametgâhının bulunduğu Sulh Hukuk Hakimliği’ne bildirilir. Mahkeme, Noterden vasiyetin bir suretini ister. Hâkim bütün mirasçıları davet eder ve vasiyetname açılır. Vasiyetname açılmasının akabinde miras bırakanın yasal mirasçıları ve vasiyetnamesinde mirasçısı olmasını istediği kişiler, yani atanmış mirasçılar, mahkemeden kendilerine mirasçılık belgesi (veraset ilamı) verilmesini talep edebilir.

Mirasçılık belgesinde atanmış mirasçılar ve bunların ne oranda mirasçı oldukları da yazılıdır. Mirasçılar bu belge ile miras malları üzerinde tasarruf edebilir. Özellikle terekede bulunan taşınmazlara ilişkin intikal işlemlerini gerçekleştirebilirler. Ancak miras bırakan vasiyetnamesinde bir kişiyi mirasçısı olarak atamadıysa, yalnızca belli bir malının bu kişiye verilmesini beyan etti ise burada belirli mal vasiyeti söz konusu olur. “Örneğin miras bırakan vasiyetnamesinde İstanbul’daki evi Abdullah’a bırakıyorum ya da kütüphanemdeki kitapların hepsini Çiğdem’e bırakıyorum demişse burada muayyen (belirli) bir mal vasiyeti vardır. Mirasçılar miras bırakanın mirasçısı değil vasiyet alacaklılarıdır. Bu sebeple vasiyetnamede kendilerine bırakılması istenen mallar Çiğdem ve Abdullah’a doğrudan geçmez. Bunların, diğer mirasçılardan bu malların kendilerine verilmesini talep etmeleri, yani vasiyetin tenfizini istemeleri gerekir.

Vasiyet alacaklısına bırakılan mal terekede bulunmazsa mirasçıların vasiyet alacaklısına karşı herhangi bir borcu olmaz. Yukarıdaki örnekten yola çıkarsak, miras bırakan vasiyetnamesini düzenledikten sonra ve ölmeden önce taşınmazı satmış ise mirasçıların vasiyet alacaklısına karşı herhangi bir borcu kalmaz. Ancak vasiyet edilen mal terekede mevcutsa mirasçıların bu malları vasiyet alacaklısına vermeleri gerekir. Vermek istemedikleri takdirde lehine belirli mal vasiyet edilen vasiyet alacaklılarının yapılabileceği tek şey vasiyetin tenfizi davası açmaktır.”

Yargıtay’ın yerleşik kararları uyarınca, vasiyetin açıldığı ve mirasçılara okunduğu Sulh Hukuk Mahkemesi aynı zamanda vasiyetin tenfizi için karar verme yetkisine sahip değildir. Vasiyetin açılmasının ve itiraz sürelerinin geçmesinin ardından lehine belirli bir mal vasiyet edilmiş vasiyet alacaklısı bu malı mirasçılardan talep eder. Ancak yasal mirasçılar vasiyet alacaklısına bırakılan malı vermek konusunda çok istekli olmayabilir. Bu sebeple özellikle taşınmaz malların tapuda devri için lehine belirli bir gayrimenkul bırakılmış olan vasiyet alacaklısının, vasiyetin tenfizi davası açarak mahkemeden söz konusu gayrimenkulün kendisine devredilmesini istemesi gerekir. Bu davanın neticesinde; hâkim vasiyeti inceler ve vasiyet alacaklısı lehine belirli bir gayrimenkul bırakıldığına kanaat getirirse söz konusu gayrimenkulün tapu sicilinde vasiyet alacaklısı adına kaydedilmesine karar verir.

Vasiyetinin iptali için açılacak davada hak düşürücü süre sınırlaması bulunmaktadır. Vasiyetnamenin açılmasının ardından mirasçıların vasiyetin iptalini istemek için 1 yıl hak düşürücü süreleri bulunmaktadır.

Buna göre; Mirasçılar bu bir yıllık süre içerisinde

  1. Vasiyetnamenin kanuni şekil şartlarına uygun olmadığını,
  2. Vasiyetin zorla (hile veya tehdit altında) düzenlendiğini,

iddia ederek vasiyetnamenin iptalini talep edebilir.

Mirasçılar söz konusu iddialarını ispat edebilirse vasiyetin iptaline karar verilir ve bu durumda vasiyetle lehine belirli bir mal bırakılmış olan vasiyet alacaklısının da herhangi bir hakkı kalmaz. Lehine belirli bir mal vasiyet edilmiş vasiyet alacaklısının bu malın kendisine verilmesini yani vasiyetnamenin tenfizini talep edebilmesi için yasal mirasçılar tarafından vasiyetin iptalinin talep edilebileceği 1 yıllık süreyi beklemeye gerek yoktur.

Vasiyet alacaklısı vasiyetin tenfizi davasını vasiyetin açılmasının akabinde hemen açabilir. Ancak vasiyetnamenin tenfizi davası açıldıktan sonra yasal mirasçılar tarafından vasiyetnamenin iptali davası açılırsa bu durum bekletici mesele yapılır ve vasiyetnamenin tenfizi davası vasiyetnamenin iptali davası sonuçlanana kadar bekletilir.

Vasiyetin iptali davası neticesinde mahkeme vasiyetnamenin iptaline karar verirse vasiyetnamenin tenfizi davası da konusuz kalır. Bu durumda dava açılırken alınan mahkeme harç ve masrafları da vasiyet alacaklısının üzerinde bırakılır. Ancak vasiyetin iptali davası sonucunda davanın reddine karar verilirse vasiyetnamenin tenfizi davası görülmeye devam edilir ve mahkeme tarafından vasiyet bırakılan malın vasiyet alacaklısı davacı adına tesciline karar verilir.

Vasiyetnamenin tenfizi davası miras bırakanın tüm yasal ve atanmış mirasçılarına karşı açılır. Davanın tüm mirasçılara açılmaması bozma sebebidir. Bu sebeple davada taraf teşkilinin sağlanmış olmasına dikkat edilmelidir. Dava görülmeye başlanmadan önce mahkeme miras bırakanın tüm mirasçılarını tespit etmeli ve tüm mirasçılara tebligat çıkarılmalıdır. Mirasçılara ilişkin adres araştırması yapılmasına rağmen adres bilgisine ulaşılamazsa dava mahkeme tarafından ilan edilir. Buna karşılık miras bırakan vasiyetinde bir vasiyeti yerine getirme görevlisi (vasiyeti tenfiz memuru) atadıysa vasiyetnamenin tenfizi davası doğrudan vasiyeti yerine getirme görevlisine karşı da açılabilir. Vasiyetnamenin tenfizi davasının Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılması gerekmektedir. Vasiyetnamenin tenfizini isteyen vasiyet alacaklısı bu talebini içerir bir dilekçe ile miras bırakanın son yerleşim yerinde bulunan Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurmalıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 602. Maddesi gereğince; vasiyet alacaklısının vasiyeti tenfiz davası açma hakkı, lehine belirli bir mal vasiyet edildiğini öğrendiği tarihten ya da vasiyete göre bu mal kendisine daha geç bir tarihte devredilecekse bu tarihten itibaren 10 yıl içinde kullanılmadığı takdirde zamanaşımına uğrar. (Devamı 2. Sayfada…)