İş hukuku nedir?
İş hukuku, işçi hakları, çalışma koşulları, işçi ücretleri, işçi sendikaları ve işveren-işçi ilişkileri ile ilgili konuları inceleyen hukuk dalıdır. İş hukuku Kara Avrupası hukuk sistemlerine dahil ülkelerde genellikle milli iş kanunları ile düzenlenmektedir.
İş uyuşmazlıkları kural olarak iş mahkemelerinde görülmektedir.
İş mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde ise asliye hukuk mahkemelerinde görülmektedir.
Bir işçinin ekonomik olarak bağımlı olduğu işveren ile arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalına iş hukuku denir.
İşçi-işveren haklarının korunması için, işçinin işveren karşısında yer aldığı konumu ve karşılaştığı sorunlar işçilerin hukuki olarak koruma altına alınması zorunluluğunu doğurmuştur.
İşçilerin yaşadığı sorun ve maruz kaldığı zorluklar devlet tarafından onların korunması amacıyla ortaya çıkmış ve hukuki olarak korunmalarını ve haklarını aramalarını sağlamıştır.
Buradan bakıldığında iş hukuku kavramı işçinin haklarını, çalışma koşullarını, hak ettiği çalışma ücretleri, işçi sendikalarını kapsayan bir hukuk dalıdır.
Belirtilenlerin yanında işçiler adına kurulmuş dernek ve vakıfları, işçi ile işveren arasında yer alan hukuk kurallarını da kapsayan bir daldır. İş hukuku kavramı, özel hukuk ve kamu hukuku çerçevesinde değerlendirilen karma bir hukuk dalıdır.
İş hukukunu özel hukukta değerlendirmeyi sağlayan, işçi ile işveren arasında imzalan iş sözleşmesinin özel hukuk alanına girmesidir.
Kamu hukuku alanında değerlendirilmesini sağlayan durum ise emredici hükümlerin yer alması durumudur.
İş hukukunun en büyük amacı, üretimde yer alan işçinin emeğinin korunmasını sağlamaya çalışmak ve hak kaybına uğranılmasını engellemeye çalışmaktır.
İş hukukunun amacı nedir?
İş hukukunun ortaya çıkış amacı işçinin korunmasıdır. İş hukukunda borçlar hukukundaki soyut sözleşme taraflarının yerini somut olarak işçi ve işveren almaktadır. Borçlar hukukundaki geniş sözleşme serbestisi, iş sözleşmesinin zayıf tarafı olan işçiyi korumaktan uzak kalmıştır.
İş hukukunun temel ilkeleri nelerdir?
İş hukukunun ortaya çıkış amacı işçinin haklarını korumaktır. Bunun yanında toplumsal fayda ve sosyal adalet anlayışının sağlanması da iş hukuku dalının amacı arasında yer alır.
İşçi ile karşısında daha güçlü konumda yer alan işveren arasındaki dengenin sağlanması için bazı ilkelerin varlığına gerek duyulmuştur. Bu ilkeler iş hukukunun temel ilkeleri olarak adlandırılmıştır.
İşçi ile işveren arasında dengenin sağlanmasında kullanılan ve toplumsal fayda amacı güden iş hukukunun temel ilkeleri birkaç başlık altında toplanmıştır.
Bu başlıklar iş hukuku kavramının daha anlaşılır hale gelmesinde etkisi yüksek kavramlardır.
İşçinin Korunması:
İşçinin korunması ilkesi iş hukukunun temel ilkeleri arasında en bilineni ve etkili olanıdır. İşçinin korunması ilkesi, güçlü olan işveren ile onun karşısında yer alan ekonomik yönden güçsüz ve işverene bağlı olan işçinin korunmasına dayanan bir ilkedir. Aynı zamanda işçinin korunması iş hukukunun temel ilkesi olup işçi ile işveren arasında sosyal dengeyi kurmayı amaçlamaktadır. İşçinin korunması ilkesi işçinin işveren karşısındaki bağımlılığından doğmuştur. İşçilerin tek geçim kaynağının ücret olması durumu onu sermaye sahibi olan işverene ekonomik anlamda bağlamaktadır. Ekonomik yönünün dışında işçinin korunması ilkesi işçinin, işverenin emirlerine uymak zorunda olmasından kaynaklanan bir bağlılığa dayanır. Yaşanan ekonomik ve bireysel bağlılık nedenleri işçinin korunması durumunu meydana getirmiştir. İşçinin kendisine işveren ve ekonomik olarak ondan güçlü olan kişiden kendini koruması ilk önce sosyal devletin sorumluluğudur. Ancak işçinin korunması sınırsız yetkileri de peşinden getirmemektedir. İşçilerin korunması sağlarken yapılan düzenlemeler toplumsal yarar ile çatışmamalı, işletmeler taşıyamayacağı yüklerin altına sokulmamalı ve mali durum sarsılmamalıdır. İşçinin haklarını koruma altında bu gibi düzenlemelerin yapılması sonuç olarak tekrar işçiye olumsuz bir şekilde tekrar yansıyacaktır.
İşçi Yararına Yorum:
İşçi yararına yorum ilkesi iş hukukunun temel ilkeleri arasında yer alır. İşçi yararına yorum ilkesi bir önceki ilkenin sonucu olarak yorumlanır. İşçi yararına yorum ilgili kanun maddelerinin yeterince açık olmaması durumunda yaşanan uyumsuzluklarda yaşanan boşlukların giderilmesinin işçi yararına yorum yapılmasını konu alan bir ilkedir. Eğer uyuşmazlığa uygulanacak hükmün açık olması halinde işçi yararına yorum ilkesi kullanılmamaktadır. İş hukuku kanunlarında bir eksik veya boşluk yaşanması durumunda yapılacak olan yorumun işçi yararına yorum yapılması bu hukuk dalının gereğidir. İşçi yararına yorum ilkesi gerçekleşebilmesi için kanunda açık ve seçik bir hükmün yer almaması gerekir. İşçinin Kişiliğinin Tanımlanması: İşçinin kişiliğinin tanımlanması iş hukukunun temel ilkeleri arasında yer alır. Yapılan iş sözleşmesi bir kere yerine getirildiğinde sona eren bir sözleşme değildir. Bu özelliği nedeniyle iş sözleşmesi, işçi ile işveren arasında karşılıklı değiş tokuşu öngören sürekliliği olan kişisel bir ilişkinin kurulmasını sağlamaktadır. Bu ilişkiyi işçiyi gözetme, işçilere eşit davranma, sadakat gibi yükümlülükleri beraberinde getirmektedir. Yani işçinin kişiliğinin tanımlanması ilkesi onun sadece maddi açıdan korunmasının yeterli olmayacağını açıklayan bir ilkedir. İşçinin kişiliğinin tanımlanması ilkesi maddi açıdan işçiyi korumanın yanında kişiliğinin de korunmasını amaç edinen bir ilkedir. Çünkü işçi ile işveren arasında imzalan iş sözleşmesi içerik olarak mal varlığını vb. içeren bir sözleşme değil tam tersine kişisel ilişki kurulmasını sağlayan bir sözleşmedir. İş sözleşmesi incelendiğinde sözleşmenin kişilik unsurları barındığı ortaya çıkar. Sözleşme özenle iş görmeyi öngörmektedir ve burada bahsedilen kişilik ise ancak işçinin ölümü ile sonlanabilir. Bu açıdan işçinin kişiliğinin tanımlanması oldukça önemlidir. İşçinin kişiliğinin tanımlanması ilkesi işçinin maddi açıdan değil de kişiliğinin de korunması gerektiği amacı ile hareket eder. İşçi ile işveren arasındaki ilişki işçinin kişiliğine bağlı olduğu düşünülürse işçinin kişiliğinin tanımlanması ilkesi de bu bakımdan büyük önem taşır.
Sözleşme Özgürlüğünün Sınırlanması:
İş hukukunun temel ilkeleri arasında son sırada sözleşme özgürlüğünün sınırlanması yer alır. Türk hukukunda sözleşme özgürlüğü esastır. Sözleşme özgürlüğü ile sözleşme yapma, sözleşmenin diğer tarafını seçme, sözleşmenin içeriğini düzenleme ve şeklini seçme vb. durumlar özgürlükleri temsil etmektedir. İş hukuku alanında ise mutlak emredici ve nispi emredici hükümler yer almaktadır. Mutlak emredici hükümler hiçbir şekilde kararlaştırılamaz ve hükümler değiştirilemez. Nispi emredici hükümler ise işçinin yararına olmak koşuluyla aksi kararlar alınabilir. İş hukuku içerisinde yer alan kararlar da genellikle nispi emredici olarak bilinir. Sözleşme özgürlüğünün sınırlandırılması ilkesi işçi lehine işleyen bir ilke olma özelliği taşır. İşçi ile işveren arasında yapılan sözleşmenin nispi emredici hükümler doğrultusunda alınması gerektiğini öne sürer. Bu anlamda sözleşme özgürlüğünün sınırlanması oldukça elzemdir.
İş Hukuku Eğitimi:
İş hukukunun temel ilkeleri hakkında bilgi sahibi olduktan sonra bu konuya daha çok merak saracağınızı biliyorum. Bu yüzden tam adıyla temel iş kanunu ve iş hukuku eğitimi hakkında sizlere bilgi vermek istedim. Çünkü iş hukuku eğitimi ilkelerden daha ayrıntılı ve derinlemesine bilgi sunarak katılımcılarına kazanım sağlamaktadır. İş hukuku eğitimi iş yaşamında sahip olduğunuz hakları öğrenerek kendinizi güvence altında hissetmenizi sağlayacak bir eğitimdir. İş hukuku eğitimi iş yaşamınızda işçi ve işveren perspektifinden iş ilişkisini öğrenebilmenizi sağlamaktadır. Bunun yanında sosyal güvenlik mevzuatına yönelik güncel bilgiler hakkında donanımlı olmayı sağlayan bir eğitimdir. İş hukuku eğitimi iş yaşamındaki kanunlardan haberdar olmayı ve güncel konuları takip etmenizi sağlayacak bir eğitimdir. İş hukuku eğitimi iş yeri uygulamalarını ve politikalarını etkileyen hukuku ve kanunu anlayarak temel anlamda seviye sahibi olmanızı sağlar. İş hukuku eğitimi iş yeri mevzuatı hakkında katılımcılarını bilgilendiren ve bu alanda etkili kararlar almasını sağlayan bir eğitimdir. İş hukuku eğitimi iş hukukunun temel kavramlarını, iş sözleşmesini, iş ilişkisini, sosyal güvenlik mevzuatını, işçi ve işveren ilişkisini, iş akdinin sonlandırılmasını ve daha fazlasını kursiyerlerine öğreten bir eğitimdir.
Kıdem tazminatının ödenmesi için gereken koşullar nelerdir?
İşçinin, 1475 sayılı İş Kanunun 14’üncü maddesine göre, aynı işverene bağlı olarak en az 1 yıl çalışması ön koşulu ile birlikte; – İşveren tarafından iyi niyet ve ahlak kurallarına aykırılık nedenleri dışındaki nedenlerle iş sözleşmesinin feshedilmesi, -İşçi tarafından sağlık, iyi niyet ve ahlak kuralarına aykırılık veya işyerinde işin durması ve benzeri nedenlerle sözleşmesinin feshedilmesi, -Askerlik görevi nedeniyle işten ayrılma, -Emeklilik hakkının elde edilmesi veya bu kapsamda yaş dışında gereken sigortalılık süresi ve prim gününün doldurulması nedeni ile işten ayrılma, -Kadının evlenmesi halinde 1 yıl içinde kendi arzusu ile işten ayrılma, -İşçinin ölümü, koşullarından birinin gerçekleşmesi halinde kıdem tazminatı ödenmesi gerekmektedir.
İşyerinin satılması durumunda işçi kıdem tazminatının ödenmesini isteyebilir mi?
Herhangi bir işyerinin kısmen veya tümüyle devredilmesi durumunda, söz konusu işyerinde çalışmakta olanlar aynı şartlarla çalışmaya devam ederler. İşyerinin devri, çalışanların yasal hakları konusunda herhangi bir kayba yol açmaz ancak bu devir, işçiye de haklı fesih nedeni oluşturmaz. Yani işyerinin devri nedeni ile işten ayrılan bir işçiye kıdem tazminatı ödenmesi gerekmemektedir. Gerek kıdem tazminatı, gerekse yıllık ücretli izin haklarının belirlenmesi gerektiğinde devir öncesi ve devir sonrası oluşan toplam çalışma süresi esas alınmalıdır.
Evlilik nedeniyle istifa eden kadın işçi kıdem tazminatı alabilir mi?
Kural olarak işten kendi isteğiyle ayrılan (istifa) işçi, kıdem tazminatı alamamaktadır. Ancak, yasal düzenleme gereği; kadın işçiler, evlilik nedeni ile işten ayrılmaları durumunda, çalışma süresinin gerektirdiği kıdem tazminatına hak kazanabilmektedirler. Bu haktan yararlanılabilmesi için; iş sözleşmesinin evlilik tarihinden itibaren 1 yıl içinde yazılı olarak feshi, evliliği gösteren belgenin işverene sunulması, feshin gerekçesinin evlilik olduğunun açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İhbar tazminatı nedir, hangi hallerde ödenmektedir?
4857 sayılı İş Kanununun 17’nci maddesi gereği iş sözleşmesini feshetmek isteyen taraf; feshi yazılı olarak ve çalışma süresinin gerektirdiği bildirim süresine bağlı kalarak diğer tarafa iletmekle yükümlüdür. İş sözleşmeleri; – İşi altı aydan az sürmüş işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra, – İşi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra, – İşi bir buçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra, – İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra feshedilmiş sayılır. İş sözleşmesini belirlenen bildirim sürelerine uymaksızın fesheden taraf, söz konusu sürenin ücretini ihbar tazminatı olarak diğer tarafa ödemek durumundadır. Bildirim süreleri bölünemez, kısmen uygulanamaz. Böylesi bir uygulama halinde, tüm bildirim süresi esas alınarak ihbar tazminatı ödenmesi gerekecektir.
Kıdem tazminatı tutarı nasıl hesaplanır?
Herhangi bir iş sözleşmesinin kıdem tazminatını gerektiren bir nedenle feshi durumunda, çalışılan her tam yıl için 30 günlük brüt ücret tutarında kıdem tazminatı ödenmektedir. Bir yıldan artan süreler de oranlanarak hesaplamaya dahil edilmektedir. Kıdem tazminatı hesaplamaları sırasında işçiye ödenen ücretin yanı sıra, kendisine düzenli olarak sağlanan tüm para ve para ile ölçülebilen menfaatler (yol parası, yemek parası, düzenli olmak koşuluyla ikramiye ödemeleri vb.) de dikkate alınmaktadır. Her tam çalışma yılı için ödenen kıdem tazminatı tutarı, fesih tarihinde geçerli olan kıdem tazminatı tavanı ile sınırlandırılmıştır.
İşçinin ihbar tazminatına hak kazanmasının esasları nelerdir?
4857 sayılı İş Kanununun 17’nci maddesi uyarınca iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa yazılı olarak bildirilmesi esastır. Madde gereğince; 6 aya kadar süren çalışmalarda 2 hafta, 6 aydan 1,5 yıla kadar süren çalışmalarda 4 hafta, 1,5 yıldan 3 yıla kadar süren çalışmalarda 6 hafta, 3 yıldan uzun süren çalışmalarda 8 hafta bildirim süresi uygulanmaktadır. İş sözleşmesini performansa, işçinin davranışlarına, işin, işletmenin veya işyerinin gereklerine dayalı olarak fesh etmek isteyen işveren, feshi yazılı olarak ve bu sürelere bağlı kalarak işçiye iletmekle yükümlüdür. İş sözleşmesini bildirim süresi vermeksizin fesheden işveren, bu sürenin ücretini ihbar tazminatı olarak ödemekle yükümlüdür. Öte yandan; iş sözleşmesinin işçi tarafından feshi, işveren tarafından deneme süresi içinde veya 4857 sayılı İş Kanununun 25’inci maddesi ile belirlenen esaslar çerçevesinde feshi halinde işçiye herhangi bir ihbar tazminatı ödenmemektedir. İş sözleşmesinin işçi tarafından haklı nedenle derhal fesih esasları dışında bir nedenle ve feshi halinde aynı bildirim süreleri işçi için de geçerli olup, buna aykırı iş sözleşmesi fesihlerinde işverenin ihbar tazminatı alma hakkı doğabilmektedir.
İşten kendi isteğiyle ayrılan işçi ihbar tazminatı alabilir mi?
İş sözleşmelerinin feshinden önce bildirim süresine bağlı kalınarak diğer tarafa yazılı bildirimde bulunulması esastır. İşten ayrılmak (istifa) isteyen işçi, sağlık nedenleri, iyi niyet ve ahlak kurallarına aykırılık veya işin durması benzeri haklı nedenler dışındaki işten ayrılmalarda işverenine bildirim süresini dikkate alarak yazılı bildirimde bulunmakla yükümlüdür. İşçinin kendi isteğiyle işten ayrılması durumunda, ayrılmanın nedeni önem taşımaksızın ihbar tazminatı hakkı oluşmamakta, böylesi bir talepte bulunulamamaktadır. İşten ayrılmanın yukarıda sayılan nedenler dışında bir gerekçeye dayanması ve işçinin bildirim süresine uymaksızın işi bırakması halinde, işverenin talep etmesine bağlı olarak işi bildirim süresine uymadan bırakan işçi ihbar tazminatı ödemek durumunda kalacaktır.
İşyerinin taşınması veya çalışma şartlarının değiştirilmesi halinde işçi kıdem tazminatını alarak işten ayrılabilir mi?
İşveren işçi ilişkileri, yasa ile belirlenen esaslar çerçevesinde iş sözleşmelerinde düzenlenmektedir. Bu kapsamda; işin niteliği, görev tanımları, çalışma süre ve koşulları, işçiye ödenecek ücret ve diğer esaslar iş sözleşmelerinde düzenlenmektedir. İş sözleşmesi hükümleri, işyeri uygulamaları veya çalışma koşulları konusunda değişiklik yapmak isteyen işveren, durumu yazılı olarak bildirmek ve işçinin onayını almakla yükümlüdür. İşçi tarafından 6 gün içinde kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamamaktadır. Bu durum kıdem tazminatı açısından özel bir durum arz etmemektedir.
Ücreti artırılmayan işçi kıdem tazminatını alarak işten ayrılabilir mi?
Ücretlerin hangi dönemlerde veya oranlarda artırılacağına ilişkin herhangi bir yasal çerçeve belirlenmiş durumda değildir. Ücret uygulamaları konusundaki yasal düzenleme asgari ücretin altında ücretle işçi çalıştırılamayacağı ile sınırlıdır. Bunun ötesinde ücret uygulamalarına ilişkin esaslar, iş sözleşmelerinde belirlenebilmektedir. İş sözleşmesinde bir hüküm bulunmaması halinde, uygulamaya ilişkin inisiyatif işverene aittir. İş sözleşmesinde bir hüküm bulunmaması durumunda, ücret artışlarındaki anlaşmazlık nedeni ile işten ayrılan işçi istifa etmiş sayılacağından, herhangi bir tazminat hakkı oluşmayacaktır.
İşe iade hakkından yararlanabilmek için gereken şartlar nelerdir?
İşe iade hükümlerinden yararlanılabilmesi için; söz konusu işyerinde en az “30” işçi çalıştırılıyor olması ve iş sözleşmesi feshedilen işçinin ilgili işverene bağlı çalışma süresinin en az “6” ay olması gerekmektedir. İş sözleşmesini feshetmek isteyen işveren; feshi yazılı olarak bildirmek, feshin gerekçesini açıkça belirtmek, feshe bağlı olarak ortaya çıkan tüm hakları fesih tarihinde işçiye ödemekle yükümlüdür. İş sözleşmesinin neden belirtilmeksizin feshi veya belirtilen nedenin geçerli olmadığı iddiasında bulunulması durumunda, feshin geçersizliği ve işe iade talebinde bulunulabilmektedir. Fesih tarihinden itibaren 1 ay içinde İş Mahkemeleri Kanunu uyarınca arabulucuya başvurulması gerekmektedir.
İzin almadan işe devamsızlık yapan işçi ile ilgili yapılması gereken işlem nedir?
4857 sayılı İş Kanununun 25’inci maddesinin (II) numaralı bendi, iş sözleşmesinin işveren tarafından bildirim süresi verilmeksizin ve kıdem tazminatı ödenmeksizin feshine ilişkin esasları düzenlemektedir. Bu kapsamda, işçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki işgünü yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi halinde işçinin iş sözleşmesi, bildirim süresi verilmeksizin ve kıdem tazminatı ödenmeksizin feshedilebilmektedir.
Uzun süreli rapor alan işçinin iş sözleşmesi bu nedenle feshedilebilir mi?
İş sözleşmesinin işveren tarafından sağlık nedenlerine dayalı devamsızlıklar kapsamında feshi mümkündür. Rapor süresinin kişinin çalışma süresine isabet eden bildirim süresini 6 hafta aşması durumunda işveren iş sözleşmesini feshedebilir. Bu durum işçinin kıdem tazminatı hakkını ortadan kaldırmaz.
Fazla çalışma ücretine hangi hallerde hak kazanılmaktadır?
Yasal düzenleme gereğince haftalık azami çalışma süresi 45 saat olarak uygulanmakta, bu süreyi aşan çalışmalar fazla çalışma olarak değerlendirilmektedir. Çalışma süresinin hesabı sırasında işçilere verilen ara dinlenme süreleri (yemek molaları, çay molaları vb.) çalışma süresinden sayılmamaktadır. Günlük çalışma süresinin belirlenmesi sırasında bu süreler dikkate alınmamaktadır.
Eşi doğum yapan işçiye kaç gün izin verilmesi gerekmektedir?
4857 sayılı İş Kanununun Ek 2’nci maddesi gereğince işçiye, eşinin doğum yapması hâlinde beş gün ücretli mazeret izni verilir
Çalışanlara hamilelik ve doğum hallerinde sağlanan haklar nelerdir?
4857 sayılı İş Kanununun 74’üncü maddesi kapsamında; kadın işçilerin doğumdan önce 8 ve doğumdan sonra 8 hafta olmak üzere, toplam 16 hafta çalıştırılmamaları esastır. Çoğul gebeliklerde doğum öncesi izin süresine 2 hafta eklenmektedir. İşçinin isteğine ve doktor raporuna dayalı olması koşulu ile doğuma 3 hafta kalana dek çalışılabilmekte, bu durumda doğum öncesi kullanılmayan izin süresi doğum sonrasına aktarılabilmektedir. Doğum sonrası analık hali izninin bitiminden itibaren çocuğunun bakımı ve yetiştirilmesi amacıyla ve çocuğun hayatta olması kaydıyla kadın işçiye isteği halinde birinci doğumda 60 gün, ikinci doğumda 120 gün, sonraki doğumlarda ise 180 gün süreyle haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin verilir. Çoğul doğum halinde bu sürelere 30ar gün eklenir. Yahut bunun yerine, 6 aya kadar ücretsiz izin talep edilebilir. Ayrıca; izin bitiminde işe başlayan işçiye çocuğun 1 yaşına gelmesine dek günde 1,5 saatlik süt izni verilmesi gerekmektedir. 13’üncü madde kapsamında; 74 üncü maddede öngörülen izinlerin bitiminden sonra mecburi ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden ay başına kadar bu maddeye göre ebeveynlerden biri kısmi süreli çalışma talebinde bulunabilir. Bu talep işveren tarafından karşılanır ve geçerli fesih nedeni sayılmaz. Bu fıkra kapsamında kısmi süreli çalışmaya başlayan işçi, aynı çocuk için bir daha bu haktan faydalanmamak üzere tam zamanlı çalışmaya dönebilir. Bu haktan faydalanmak veya tam zamanlı çalışmaya geri dönmek isteyen işçi işverene bunu en az bir ay önce yazılı olarak bildirir. Ebeveynlerden birinin çalışmaması halinde, çalışan eş kısmi süreli çalışma talebinde bulunamaz. Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferiden evlat edinenler de çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten itibaren bu haktan faydalanır.
Hamilelik veya doğum nedeni ile işten ayrılan işçi, kıdem tazminatına hak kazanır mı?
İşten kendi isteğiyle ayrılan (istifa) işçinin, herhangi bir tazminat hakkı oluşmamaktadır. Yasal düzenleme açısından hamilelik veya doğum nedenine dayalı işten ayrılmalar bu kapsamda değerlendirildiğinden, bu nedenlerle işten ayrılan işçiler için kıdem tazminatı hakkı doğmamaktadır.
Çalışanların raporla belgelenmiş sağlık nedenlerine dayalı işe devamsızlıklarında işveren tarafından ücret ödenir mi?
Sosyal sigorta düzenlemeleri açısından; çalışanların sağlık nedenlerine dayalı işe devamsızlıklarının 2 günden sonrası için yasa ile belirlenen esaslar çerçevesinde SGK tarafından geçici iş göremezlik ödeneği verilmektedir. Bu kapsamdaki devamsızlıklarda işveren tarafından ücret ödenmesi yönünde bir zorunluluk bulunmamaktadır. Bu konudaki uygulama iş sözleşmeleriyle belirlenebilmektedir.
Doğum nedeniyle kullanılacak ücretli ve ücretsiz izin sürelerinin, yıllık ücretli izin hakkı elde edilmesi için geçmesi gereken süreye etkisi nedir?
4857 sayılı İş Kanununun 74’üncü maddesine göre, kadın işçilerin doğumdan önce 8 hafta ve doğumdan sonra 8 hafta olmak üzere toplam 16 hafta ücretli izin hakları bulunmaktadır. Aynı Kanunun 55’inci maddesi uyarınca; bu süreler, yıllık ücretli izin hakkının hesabında çalışılmış gibi hesaba katılır. Ayrıca, doğum yapan işçiye isteği halinde 16 haftalık ücretli izin hakkının dolmasından itibaren 6 aya kadar ücretsiz izin verilebilmektedir; fakat söz konusu bu 6 aylık ücretsiz izin, yıllık ücretli izin hakkının hesabına dahil edilmemektedir.
Bir yıllık çalışma süresi dolmamış bir işçinin yıllık ücretli izin hakkı var mıdır?
Yıllık ücretli izin uygulamalarına ilişkin esaslar, 4857 sayılı İş Kanununun 53 ila 61’inci maddeleri ve uygulamanın detaylarını açıklayan yönetmelik ile belirlenmektedir. Yasal düzenleye göre yıllık ücretli izne hak kazanabilmek için, aynı işverene bağlı çalışma süresinin deneme süresi de dahil olmak üzere en az 1 yıl olması gerekmektedir.
İşçilere ücret kesme cezası verilmesinin koşulları nelerdir?
4857 sayılı İş Kanununun 38’inci maddesi gereği; çalışanlara ücret kesme cezası verilebilmesi için durumun iş sözleşmesi veya toplu sözleşme hükümleri ile belirlenmiş olması gerekmektedir. İşçiye ücret kesme cezası verilmesi halinde durum nedenleri ile birlikte işçiye yazılı olarak bildirilecek, bir ayda verilen ücret kesme cezası tutarı işçinin 2 günlük ücretini geçemeyecektir. İşçilere verilen ücret kesme cezası tutarlarının kesildiği tarihten itibaren 1 ay içinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bu amaçla açılmış hesabına yatırılması gerekmektedir. Bu paralar işçilerin eğitimi ve sosyal hizmetleri için harcanacaktır.
Çalışanlara yol ve yemek parası verilmesi gerekli midir?
İş Kanunu gereği bir iş sözleşmesine bağlı olarak çalışan bir işçiye, asgari ücretin altında olmamak koşulu ile ücret ödenmesi zorunludur. Çalışanlara ücret dışında yapılacak her türlü ödeme ve sağlanacak menfaat için iş sözleşmeleri hükümleri önem taşımaktadır. Bir çalışana yol ve yemek parası ödenmesi, servis sağlanması veya işyerinde yemek verilmesi; iş sözleşmesi hükümleri ile belirlenmektedir
Performans düşüklüğü nedeniyle iş sözleşmesi fesih edilebilir mi?
4857 sayılı İş Kanununun 18 ila 21’inci maddeleri gereği; herhangi bir iş sözleşmesinin işveren tarafından feshi durumunda, feshin yazılı olarak bildirilmesi, feshin gerekçesinin açıkça belirtilmesi, feshe bağlı olarak ortaya çıkan yasal hakların fesih tarihinde işçiye ödenmesi gerekmektedir. İş sözleşmesinin işçinin performansına dayalı olarak feshinin mümkün olabilmesi için, işçinin bu konuda savunmasının alınması, gerekiyorsa performansının izlenmesi için kendisine bir süre verilmesi esastır. Performansa dayalı fesihlerde, feshe temel oluşturan performans ölçümlerinin somut ve ölçülebilir verilere dayanması gerekmektedir. Subjektif değerlendirmelere dayalı performans ölçümleri, iş sözleşmesinin feshine temel oluşturamaz. İş sözleşmesinin objektif ölçümlerden uzak performans değerlendirmelerine dayalı olarak feshi, fesih sırasında yasa ile belirlenen fesih usullerinin yerine getirilmemesi durumlarında işçinin feshin geçersizliği ve işe iade talebi ile yargı yoluna başvurması halinde işçi işe iade edilebilmektedir.
Özel sektörde çalışan bir işçinin kaç yıldan sonra istifa sonucu kıdem tazminatı hakkı vardır?
Kıdem tazminatına ilişkin düzenlemeler gereği kural olarak iş sözleşmesini kendi isteğiyle fesih eden işçinin (istifa), herhangi bir tazminat hakkı oluşmamaktadır. Çalışma süresinin belirli bir süreyi aşması, bu konudaki genel uygulamayı değiştirmemektedir.
Tatil günlerinde çalışan bir işçinin, bu çalışma karşılığındaki ücreti nasıl hesaplanmaktadır?
Ulusal bayram ve genel tatil günlerinin ücretleri herhangi bir çalışma karşılığı olmaksızın çalışanlara ödenmektedir. Söz konusu günlerde yasal düzenlemelerle açıklanan esaslara dayalı olarak çalışılması durumunda, bu çalışma karşılığında 1 günlük çalışma karşılığı ücreti ödenecektir. Böylece, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışan işçi, çalıştığı her tatil günü için 2 günlük ücrete hak kazanacaktır. Ücretleri aylık “maktu” olarak belirlenmiş olan, ay içerisinde bazı günlerde çalışılmasa bile aynı ücreti ödenen işçilere, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmamaları durumunda, almakta oldukları aylık “maktu” ücretlerinin dışında herhangi bir tatil günü ücreti ödenmemektedir. Aylık “maktu” ücret esasına dayalı olarak çalışan işçilerin ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmaları durumunda, çalışılan her tatil günü için birer günlük daha çalışma ücreti ödenecektir.
Ücretler hangi aralıklarla ve hangi oranlarda artırılmalıdır?
Yasal düzenleme gereği, işçi-işveren ilişkileri iş sözleşmeleri yolu ile düzenlenmektedir. İş sözleşmeleri yasaya aykırı olmamak şartıyla taraflarca serbestçe hazırlanabilmektedir. İşçiye ödenecek ücret konusundaki yasal düzenleme, asgari ücret uygulamasıyla sınırlıdır. Herhangi bir işçiye verilecek ücret, yürürlükte bulunan asgari ücretin altında olamaz. Asgari ücretin üzerinde bir tutarda olan ücretlerin belirlenmesi, artış zaman ve oranları konusunda herhangi bir yasal çerçeve mevcut değildir. Bu konu iş sözleşmesi ve toplu iş sözleşmesi hükümleri çerçevesinde belirlenmektedir.
Çalışanın kendisine önerilen yeni pozisyonu kabul etmemesi durumunda işverenin yaptırım hakkı doğar mı?
İşveren, iş sözleşmesi veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği, işyeri uygulamaları ve benzeri kaynakların sağladığı çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda arabulucuya başvurma şartını yerine getirmiş olmak kaydıyla dava açabilir. Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir. Öte yandan sözleşmede iş değişikliklerinin çalışan tarafından kabul edileceği yönünde bir madde bulunması, işverene bu konuda istediği değişiklikleri yapabilme olanağı vermektedir. İşçinin yapılan değişiklikleri kabul etmemesi durumunda, sözleşmede yer alan bu hükme dayanılarak “sözleşmeye aykırılık” gerekçesiyle iş sözleşmesi feshedilebilir.
İşyerinde çırak olarak çalışan bir kişi işten ayrılması durumunda kıdem tazminatı alabilir mi?
Alamaz. Çünkü kıdem tazminatı hakkı, 4857 sayılı İş Kanununa tabi işçiler için sağlanmıştır.
İşveren işçinin iş sözleşmesini 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25 inci maddesinin (II) numaralı bendinde yer alan haller (Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri) gerekçesiyle feshederse işçi kıdem tazminatına hak kazanır mı?
Kıdem tazminatına hak kazanamaz. 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinde, işveren tarafından 4857 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesinin (II) numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında işverence feshedilirse kişiye kıdem tazminatı ödeneceği belirtilmektedir.
İşçi iş sözleşmesini 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24 üncü maddesi uyarınca feshederse kıdem tazminatına hak kazanılır mı?
4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinde sayılan, işçinin haklı nedenle derhal fesih hakkını doğuran hallerden biri oluştuğunda iş sözleşmesi feshedilirse kıdem tazminatına hak kazanılır.
Malulen emekli olarak işten ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanır mı?
1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesi uyarınca malullük aylığı almak amacıyla işten ayrılma kıdem tazminatına hak kazanılan hallerdendir.
Toptan ödeme almak amacıyla işten ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanır mı?
1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesi uyarınca bağlı bulundukları kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulu kurum veya sandıklardan toptan ödeme almak amacıyla işten ayrılma kıdem tazminatına hak kazanılan hallerdendir.
5510 sayılı Kanunda öngörülen yaşlılık aylığı almak için yaş dışındaki sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayılarını tamamlayarak kendi isteğiyle işten ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanır mı?
5510 sayılı Kanunda öngörülen yaşlılık aylığı almak için yaş dışındaki sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayılarını tamamlayarak kendi isteğiyle işten ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanır. Çünkü 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinde yaşlılık aylığı almak için yaş dışındaki sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayılarını tamamlayarak kendi isteğiyle işten ayrılanlara kıdem tazminatı ödeneceği belirtilmiştir.
10 ay önce evlenen kadın işçi işten ayılmak zorundaysa, kıdem tazminatı alabilir mi?
10 ay önce evlenen kadın işçi işten ayrılmak zorundaysa, kıdem tazminatı alabilir. 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinde kadın işçinin evlendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde iş sözleşmesini kendi arzusu ile sona erdirmesi halinde kıdem tazminatına hak kazanacağı belirtilmektedir.
1 yıl 2 ay önce evlenen kadın işçi, işten ayrılırsa kıdem tazminatı alabilir mi?
1 yıl 2 ay önce evlenen kadın işçi, işten ayrılırsa kıdem tazminatı alamaz. Çünkü 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinde kadın işçinin evlendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde iş sözleşmesini kendi arzusu ile sona erdirmesi halinde kıdem tazminatına hak kazanacağı belirtilmektedir.
Çalışan vefat ettiği takdirde çalışana ait kıdem tazminatı tutarını mirasçıları talep edebilir mi?
Vefat eden çalışana ait kıdem tazminatı, tüm yasal mirasçılarına veraset ilamındaki hisseleri oranında ödenir.
İşyerinde 10 yıldan beri çalışan işçi, ne kadarlık ücret tutarında kıdem tazminatı alabilir?
1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinde işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödeneceği belirtilmektedir. Dolayısıyla, işçi her yıl için 30 günlük olmak üzere toplam 300 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatına hak kazanır.
Daha önce çalıştığı kamu kurumundan kıdem tazminatı alarak ayrılan işçi, daha sonra başka bir kamu kurumunda çalışmaya başlarsa, kıdem tazminatına esas süre ne kadar olur?
Ayrıldığı kurumdaki süre dikkate alınmayarak, ikinci kamu kurumundaki hizmet süresi üzerinden kıdem tazminatına hak kazanılır.
10.000 TL net ücret alan bir çalışanın, kıdem tazminatına esas ücreti ne kadardır?
Kıdem tazminatı ödemesinin her hizmet yılı için ödenebilecek üst sınırı en yüksek devlet memuruna bir hizmet yılı için ödenebilecek azami miktarı geçemez. Bu nedenle işçiye kıdem tazminatı ödemesi yapılırken işçinin ücretinin yanında ilgili döneme ait kıdem tazminatı tavanı miktarı dikkate alınmalıdır.
Daha önceki hizmetinden dolayı kıdem tazminatı alan işçi, tekrar aynı işyerinde çalışmaya devam ederse, daha önceki süre için tekrar kıdem tazminatı alabilir mi?
Alamaz. 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinde aynı kıdem süresi için bir defadan fazla kıdem tazminatı ödenmeyeceği belirtilmektedir.
Kıdem tazminatı zamanında ödenmezse faiz istenilebilir mi?
İstenilebilir. Çünkü kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi halinde ödenmeyen süreye göre mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesine hükmedileceği 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinde belirtilmektedir.
Kıdem tazminatında her yıl için ödenecek 30 günlük ücret artırılabilir mi?
Kıdem tazminatında her yıl için ödenecek 30 günlük ücret artırılabilir. 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesi, kıdem tazminatı ile ilgili 30 günlük sürenin hizmet akitleri veya toplu iş sözleşmeleri ile işçi lehine değiştirilebileceğini belirtmektedir.
Kıdem tazminatından kesinti yapılır mı?
Kıdem tazminatından sadece damga vergisi kesilmektedir, başka kesinti yapılmamaktadır.
Kıdem tazminatı hesaplanırken ücrete hangi ödemeler dahil edilir?
Net ücret, yemek yardımı, kasa tazminatı, gıda yardımı, yakacak yardımı, eğitim yardımı, konut yardımı, giyecek yardımı, erzak yardımı, sosyal yardım niteliğindeki ayakkabı ya da bedeli, unvan tazminatı, aile yardımı, çocuk yardımı, temettü, havlu ve sabun yardımı (işyerinde kullanılacaksa tazminat hesabında dikkate alınmaz), taşıt yardımı, yıpranma tazminatı, kalifiye, nitelik zammı, sağlık yardımı, mali sorumluluk tazminatı, devamlı ödenen primler.
Kıdem tazminatı hesaplanırken ücrete hangi ödemeler dâhil edilmez?
Yıllık izin ücreti, evlenme yardımı, hafta tatili ücreti, bayram harçlığı, hastalık yardımı, genel tatil ücreti, doğum yardımı, ölüm yardımı, izin harçlığı, jestiyon ödemeleri, teşvik ikramiyesi ve primleri, jübile ikramiyesi, seyahat primleri, devamlılık göstermeyen primler, fazla çalışma ücreti, iş arama yardımı, harcırah, bir defalık verilen ikramiyeler, iş elbisesi ve koruyucu malzeme bedelleri.
İşçinin başka bir şubeye gönderilmesi mümkün müdür?
İşveren, iş sözleşmesi veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği, işyeri uygulamaları ve benzeri kaynakların sağladığı çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda arabulucuya başvurma şartını yerine getirmiş olmak kaydıyla dava açabilir. Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir. Öte yandan sözleşmede iş değişikliklerinin çalışan tarafından kabul edileceği yönünde bir madde bulunması, işverene bu konuda istediği değişiklikleri yapabilme olanağı vermektedir. İşçinin yapılan değişiklikleri kabul etmemesi durumunda, sözleşmede yer alan bu hükme dayanılarak “sözleşmeye aykırılık” gerekçesiyle iş sözleşmesi feshedilebilir.
İşverenle işçi anlaşarak iş koşullarını değiştirebilir mi?
Değiştirebilir. 4857 sayılı İş Kanununun 22 nci maddesinde tarafların anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebileceği belirtilmektedir.
Çalışma koşullarında yapılan değişiklikler geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulur mu?
Çalışma koşullarında yapılan değişiklikler geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamaz. 4857 sayılı İş Kanununun 22 nci maddesinde çalışma koşullarında yapılan değişikliklerin geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamayacağı belirtilmektedir.