Sözleşmede belirlenen ceza koşulu
Ceza koşulu özel olarak Türk Borçlar Kanunun m.179 ile m.182 arasında düzenlenmektedir. Tarafların sözleşmeye koydukları Ceza Koşulu sözleşmeden doğan borcun ifa edilmemesi durumunda ortaya çıkacağından asıl borca bağlıdır. Yani ceza koşulunun geçerliliği sözleşmeden doğan asıl borca bağlı olmaktadır.
İş sözleşmesi bakımından; Sözleşmenin feshine bağlı ceza koşulunun geçerli olabilmesi için sözleşmenin belirli süreli olması şartı aranmaktadır. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi Esas: 2020/1896 Karar: 2020/6750, K. Tarihi: 15.06.2020 tarihli kararında özetle “Sözleşmenin feshine bağlı cezai şartın geçerli olabilmesi için sözleşmenin belirli süreli olması şarttır.” denilmiştir.
Sözleşmelerde ceza koşulu belirlenmesinin hukuki dayanağı nedir?
Cezai Şart özel olarak Türk Borçlar Kanunun m.179 ile m.182 arasında düzenlenmektedir. Tarafların sözleşmeye koydukları Cezai Şart sözleşmeden doğan borcun ifa edilmemesi durumunda ortaya çıkacağından Cezai Şart asıl borca bağlıdır.
Yani Cezai Şartın geçerliliği sözleşmeden doğan asıl borca bağlı olmaktadır. Bu yüzdende sözleşmedeki asıl borcun hukuka uygun olarak düzenlenmiş olması gerekir ki sözleşmedeki Cezai Şart da geçerli olabilsin.
Sözleşmenin hukuka uygun olarak düzenlenmesi demek emredici hükümlere uygun, kamu düzenine ve ahlaki kurallara uygun olması demektir.
Aynı zamanda tarafların sözleşmeyi yaparken sözleşme serbestisi ilkesi gereği Cezai Şartı belirlerken serbestçe hareket edebilirler.
Ancak taraflar serbestçe hareket ederken de dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmeden ve Cezai Şartı fahiş miktarda olmadan düzenlemeleri gerekmektedir.
Cezai Şartın Geçersizliği Var Mıdır? Varsa Hangi Durumlarda Geçersizdir?
Ceza koşulu; sözleşmedeki ifa edimi olan asıl borca bağlıdır. Dolayısıyla borçlunun ifa edim borcu herhangi bir sebep ile geçerliliğini kaybederse veya ifa edimi imkansız hale gelmiş ise alacaklı Cezai Koşulu isteyemez. Fakat burada önemli olan birkaç husus vardır.
Öncelikle sözleşmedeki ifa ediminin imkansız hale gelmesinde borçlunun herhangi bir payı olmamalıdır.
Yani ifa edimi imkansız hale gelmesinde borçlunun bir sorumluluğu bulunmamalıdır.
Aynı zamanda Cezai Şartın sözleşmede ifa ediminin geçersizliği veya imkansız hale gelmesi gibi durumların aksine bir düzenlemesi olmamalıdır.
Eğer taraflar sözleşmede bu gibi durumların Cezai Şartın istenebilmesine etki etmeyeceğine dair aksine bir düzenleme yapmışlarsa bu hallerin varlığında dahi yine de Cezai Şart alacaklı tarafça istenilebilecektir.
Cezai şart ile müspet zarar aynı anda istenebilir mi?
T.C.
YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 2007/6745 K. 2008/1104 T. 12.2.2008
• BAYİLİK SÖZLEŞMESİ ( Sözleşmenin Feshi Halinde Bayiinin Hem Cezai Şartı Hem de Kar Mahrumiyetini Ödemeyi Kabul Ettiği Kararlaştırıldığına Göre Davacı Kar Mahrumiyeti de İsteyebileceği )
• KAR MAHRUMİYETİ ( Tazminat Davası – Sözleşmenin Feshi Halinde Bayiinin Hem Cezai Şartı Hem de Kar Mahrumiyetini Ödemeyi Kabul Ettiği Kararlaştırıldığına Göre Davacı Kar Mahrumiyeti de İsteyebileceği )
• CEZAİ ŞART ( Bayilik Sözleşmesi – Feshi Halinde Bayiinin Hem Cezai Şartı Hem de Kar Mahrumiyetini Ödemeyi Kabul Ettiği Kararlaştırıldığına Göre Davacı Kar Mahrumiyeti de İsteyebileceği )
• TAZMİNAT DAVASI ( Bayilik Sözleşmesinde Sözleşmenin Feshi Halinde Bayiinin Hem Cezai Şartı Hem de Kar Mahrumiyetini Ödemeyi Kabul Ettiği Kararlaştırıldığına Göre Davacı Kar Mahrumiyeti de İsteyebileceği )
ÖZET : Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinde, sözleşmenin feshi halinde bayiinin hem cezai şartı hem de kar mahrumiyetini ödemeyi kabul ettiği kararlaştırıldığına göre, davacı kar mahrumiyeti de isteyebilir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan kar mahrumiyeti, cezai şart alacağı, manevi tazminat ve telefonların devri istemine ilişkindir. Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, akit feshedildiğinden ancak sözleşmede yer alan cezai şart ile varsa menfi zararlarının istenebileceği, kar mahrumiyeti müspet zararlardan olduğu için davacı tarafın bu yöndeki talebinin yerinde olmadığı, cezai şart isteminin sözleşme hükümleri hak ve nisfet ölçüleri içinde bulunduğu, manevi tazminat ve diğer taleplerin haksız olduğu gerekçeleri ile davanın kısmen kabulüne, 20.026 YTL cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan öteki temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Taraflar arasındaki sözleşmenin 21. maddesinde “Sözleşmenin şirketçe feshi halinde bayiinin hem bu maddede kararlaştırılan miktardaki cezai şartı, hem de ayrıca şirketin her türlü alacağını, zarar ve ziyanı ile kar mahrumiyetini ödemeyi de kabul ettiği hükme bağlanmıştır. Bu durumda mahkemece, anılan sözleşme uyarınca davacının cezai şart dışında ayrıca kar mahrumiyeti de isteyebileceği gözetilmeden, bu yöne ilişkin talep hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm, davacının öteki temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte belirtilen nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 12.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Tacirler arası sözleşmelerde ceza koşulu
Cezai şart genellikle sözleşmelerde belirlenmekte ise de, cezai şartın mutlaka bir anlaşma sonucu olması gerekmez, tek taraflı hukuki bir işlem ile de gerçekleştirilebilir. Ticari hayatta taraflar arasındaki sözleşmelerde ise cezai şarta sıkça rastlanmaktadır.
Cezai şartın esas itibariyle üç temel işlevi bulunmaktadır. Birinci işlevi borçluyu ifaya zorlayarak borcun ifasını teminat altına almak, ikinci fonksiyonu ise borcun yerine getirilmemesi sebebiyle doğacak zararı önceden belirlemektir.
Bunların dışında ise, borçlunun cezai şartı ödeyerek sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır. Cezai şartın ileri sürülebilmesi muaccel olmasına bağlıdır. Cezai şartın ne zaman muaccel hale geleceği ise taraflar arasındaki anlaşmaya göre çözümlenmelidir.
Taraflar muacceliyet konusunda belirli bir zaman tayin etmiş olabilecekleri gibi sözleşmede bu hususta bir açıklık da bulunmayabilir. Muacceliyet şartları adi işlemlerde de ticari işlemlerde de aynı hükümlere tabidir.
Ticari işlerde ise cezai şartın indirilmesi müessesesi kural olarak kabul edilmemiştir. Türk Ticaret Kanunu’nun 22.maddesine göre tacir sıfatını haiz borçlu Türk Borçlar Kanunu’nun 121/2, 182/3 ve 525. maddelerinde yazılı hallerde, aşırı ücret veya ceza kararlaştırıldığı iddiasıyla ücret veya sözleşmedeki cezanın indirilmesini talep edemeyecektir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 182/2.maddesi gereği her tacir basiretli bir tacir gibi hareket etmeli, basiretli bir tacir gibi gereken özen ve yükümlülüğü göstermek zorundadır. bu kapsam tacirin özen sorumluluğu objektif kriter makul bir tacirin dikkate alınması olacaktır.
Tacir sözleşmeyi akdederken cezai şartın miktarının belirlenirken fahiş olup olmadığını işin niteliği gereği öngörmesi beklenir.
Öğretide genel olarak tacirin her işinde değil, ticari işletmesini ilgilendiren işleriyle ilgili olarak cezai şartın indirilmesini isteyemeyeceği kabul edilmektedir.
Bu bağlamda, tacirin ticari işletmesiyle ilgili olarak yapmış olduğu bir iş sözleşmesinde tacirin cezai şartın tenkisini isteyemeyeceği, buna karşın işçinin isteyebileceği kabul edilmektedir.
Ticari iş niteliğindeki bir borç ilişkisinde borçlu kişi tacir sıfatını haiz değil ise Türk Ticaret Kanunu’nun 22.maddesi uygulanmayacak ve cezai şartın indirilmesi talep edebilecektir.
Ticaret Kanununun 22. maddesinin uygulanabilmesi için öncelikle cezayı ödeyecek kişinin ticari işletmesi gereği borç yüklenen bir tacir olması ve bir sözleşme ile ceza koşulunun öngörülmüş olması gerekir.
Buna karşılık tacir, cezai şartın ahlaka, adaba ve kanunun emredici hükümlerine aykırı olduğu iddiasında bulunarak geçersizliğini ileri sürebilir. Bu durumda tacirin basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünden hareketle müdahale edilmemesi hakkaniyete aykırılık oluşturacaktır.
Kural olarak her ne kadar tacir sıfatını haiz kişinin, sözleşme ile belirlenen cezai şartın indirilmesini talep edemeyecek ise de, Yargıtay bu hususta aksi görüşü de mevcuttur. 3. Hukuk Dairesi’nin 05.12.2017 tarih, 15056/17040 E/K. sayılı kararında, cezai şartın borçlunun ekonomik olarak sarsılmasına, çöküntüye uğramasına sebep olacak ise, tacir de olsa indirim isteyebileceğinin kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yargıtay’ın bu görüşünden yola çıkarak tacir de olsa, cezai şartın ekonomik anlamda tacirin mahvına sebep olabilecek derecede fahiş olması durumunda mahkeme tarafından indirim yapılabileceğini söylemek gerekir.
İş sözleşmesinde kararlaştırılan cezai şart
T.C. YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ E. 2016/19833 K. 2019/18334 T. 7.10.2019
* İŞ SÖZLEŞMESİNDE KARARLAŞTIRILAN CEZAİ ŞART ( Belirsiz Süreli Kabul Edilen Sözleşmedeki Cezai Şartın Kararlaştırılan Süre İçin Geçerli Olduğu Bu İtibarla Davalı İşçinin İş Sözleşmesini Haklı Bir Neden Olmadan Eylemli Olarak Feshettiği Anlaşılmakla Taraflar Arasında İmzalanan Sözleşmenin Cezai Şart İle İlgili Maddesinde Karşılıklılık Prensibine Uyulduğu da Dikkate Alındığında Söz Konusu Cezai Şart Düzenlemesinin Geçerli Olduğunun Kabul Edilmesi ve TBK 182/Son Md.sinin İndirime Yönelik Hükümleri Nazara Alınarak Sonuca Gidilmesi Gereği )
* İŞÇİ ALEYHİNE CEZAİ ŞART ( Cezai Şartın İşçi ve İşveren Hakkında ve İki Taraflı Olarak Düzenlenmesi Gereği/İşçi Aleyhine Kararlaştırılan Cezai Şartın İşveren Aleyhine Kararlaştırılandan Daha Fazla Olmaması Sonucunu da Ortaya Koyduğu – İşçi Aleyhine Olarak Belirlenen Cezai Şartın Koşulları ve Ceza Miktarı Bakımından İşverenin Sorumluluğunu Aşmasının Düşünülemeyeceği/İki Taraflı Cezai Şartta İşçi Aleyhine Bir Eşitsizlik Durumunda Cezai Şart Hükmü Tümden Geçersiz Olmamakla Birlikte İşçinin Yükümlülüğünün İşverenin Sorumlu Olduğu Miktarı ve Halleri Aşamayacağı )
* BELİRSİZ SÜRELİ SÖZLEŞMELERDE CEZAİ ŞART ( Cezai Şartın Kararlaştırılan Süre İçin Geçerli Olduğu/Davada Davalı İşçinin İş Sözleşmesini Haklı Bir Neden Olmadan Eylemli Olarak Feshettiği Anlaşılmakla Taraflar Arasında İmzalanan Sözleşmenin Cezai Şart İle İlgili Maddesinde Karşılıklılık Prensibine Uyulduğu da Dikkate Alındığında Söz Konusu Cezai Şart Düzenlemesinin Geçerli Olduğunun Kabul Edilmesi ve TBK 182/Son Md.sinin İndirime Yönelik Hükümleri Nazara Alınarak Sonuca Gidilmesi Gereği ) 6098/m.179,180,181,182 818/m.325
ÖZET : İş sözleşmesinde kararlaştırılan cezai şartın koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Cezai şartın işçi ve işveren hakkında ve iki taraflı olarak düzenlenmesi gereği, işçi aleyhine kararlaştırılan cezai şartın işveren aleyhine kararlaştırılandan daha fazla olmaması sonucunu da ortaya koymaktadır. Başka bir anlatımla işçi aleyhine olarak belirlenen cezai şartın, koşulları ve ceza miktarı bakımından işverenin sorumluluğunu aşması düşünülemez. İki taraflı cezai şartta işçi aleyhine bir eşitsizlik durumunda, cezai şart hükmü tümden geçersiz olmamakla birlikte, işçinin yükümlülüğü işverenin sorumlu olduğu miktarı ve halleri aşamaz. Somut olayda; taraflarca imzalanmış 30.07.2012 tarihinden başlamak üzere iki yıl süreli ve “belirli süreli iş sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin “Cezai Şart” konulu 14. maddesinde; belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden evvel tek taraflı olarak sona erdirilmesi durumunda çalışanın son aldığı brüt ücretin 8 katı kadar ücretin karşı tarafa ödeneceğinin hüküm altına alındığı, aynı düzenlemenin işveren için de geçerli olduğunun kararlaştırıldığı görülmektedir. 08.03.2019 tarih ve 2017/10-2019/1 Sayılı Yargıtay İçtihadi Birleştirme kararı uyarınca belirsiz süreli kabul edilen sözleşmedeki cezai şart kararlaştırılan süre için geçerlidir. Bu itibarla, dosya içeriğinden, davalı işçinin iş sözleşmesini haklı bir neden olmadan eylemli olarak feshettiği anlaşılmakla, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin cezai şart ile ilgili 14. maddesinde karşılıklılık prensibine uyulduğu da dikkate alındığında, söz konusu cezai şart düzenlemesinin geçerli olduğunun kabul edilmesi ve dosya kapsamı ile Türk Borçlar Kanunu’nun 182/son maddesinin indirime yönelik hükümleri nazara alınarak sonuca gidilmesi gerekmektedir.
DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR :
Davacı -Karşı Davalı İsteminin Özeti: Davacı-karşı davalı vekili; davalı işçi ile aralarında iki yıllık belirli süreli iş sözleşmesi akdettiklerini, davacının çalıştığı yatın kaptanı ile işe geç gelmesi nedeni ile tartışıp işi bıraktığını, bu nedenle iş sözleşmesinde belirtilen cezai şart ile süresinden önce fesih nedeni ile Borçlar Kanunu uyarınca davalının davacı şirkete tazminat ödeme yükümlüsü olduğunu, işçi alacaklarının bir kısmının davalının şirket uhdesinde kalan maaşı ve yıllık izin hakkı ile mahsup edildiğini belirterek bakiye cezai şart ve tazminat talebinde bulunmuştur.
Davalı -Karşı Davacı Cevabının Özeti: Davalı-karşı davacı vekili; işveren ile yapılan iş sözleşmesindeki cezai şartın haksız şart niteliğinde olup geçerli olmadığını, iş sözleşmesine davacı işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini, müvekkilinin çalıştığı süre boyunca teknenin kaptanı tarafından sürekli baskı ve hakarete tabi tutulduğunu, iş sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle cezai şarta ve davalının uğradığı zararlar yönünden tazminata hükmedilmesi gerektiğini, fazla çalışma ve yıllık izin ücretlerinin ödenmediğini iddia ederek davanın reddini savunmuş, karşı davasının kabulünü talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak dava ve karşı davanın ayrı ayrı kısmen kabulüne karar verilmiştir. Temyiz: Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe: Davalı karşı davacı temyizi yönünden; Taraflar arasındaki uyuşmazlık; usulüne uygun olarak açılmış bir karşı davanın bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 133. maddesi gereğince; karşı dava cevap dilekçesiyle veya esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe verilmek suretiyle açılır. Somut olayda; davalı işçinin karşı dava kapsamındaki taleplerinin cevap dilekçesiyle iddia edilmediği gibi, esasa cevap süresi geçtikten sonra yetkili mahkemede ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır. Bu nedenle, usulünce yöneltilmeyen karşı dava kapsamındaki talepler açısından mahkemece karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yargılamaya devam edilerek karşı dava hakkında hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacı karşı davalı temyizi yönünden;
1-)Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacı karşı davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-)İş sözleşmesinde kararlaştırılan cezai şartın koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Cezai şart öğretide, mevcut borcun ifa edilmemesi veya eksik ifası halinde ödenmesi gereken mali değeri haiz ayrı bir edim olarak tanımlanmıştır (Tunçomağ, Kenan: Türk Hukukunda Cezai Şart, İstanbul 1963). Cezai şart 818 Sayılı Borçlar Kanunun 158 – 161. maddeleri arasında, yeni 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179-182. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, İş Kanunlarında konuya dair bir hükme yer verilmemiştir. İş hukuku açısından Borçlar Kanunun sözü edilen hükümlerini uygulamakla birlikte, Dairemizce bazı yönlerden iş hukukuna özgü çözümler üretilmiştir. İş hukukunda “İşçi Yararına Yorum İlkesi”nin bir sonucu olarak sadece işçi aleyhine yükümlülük öngören cezai şart hükümleri geçersiz sayılmış ve bu yönde yerleşmiş içtihatlar öğretide de benimsenmiştir. Cezai şartın işçi ve işveren hakkında ve iki taraflı olarak düzenlenmesi gereği, işçi aleyhine kararlaştırılan cezai şartın işveren aleyhine kararlaştırılandan daha fazla olmaması sonucunu da ortaya koymaktadır. Başka bir anlatımla işçi aleyhine olarak belirlenen cezai şartın, koşulları ve ceza miktarı bakımından işverenin sorumluluğunu aşması düşünülemez. İki taraflı cezai şartta işçi aleyhine bir eşitsizlik durumunda, cezai şart hükmü tümden geçersiz olmamakla birlikte, işçinin yükümlülüğü işverenin sorumlu olduğu miktarı ve halleri aşamaz. İşçiye verilen eğitim karşılığı belli bir süre çalışması koşuluna bağlı olarak kararlaştırılan cezai şart tek taraflı olarak değerlendirilemez. İşçiye verilen eğitim bedeli kadar cezai şartın karşılığı bulunmakla eğitim karşılığı cezai şart hükmü belirtilen ölçüler içinde geçerlidir. Gerek belirli gerekse belirsiz iş sözleşmelerinde, cezai şart içeren hükümler, karşılıklılık prensibinin bulunması halinde kural olarak geçerlidir. Ancak, sözleşmenin süresinden önce feshi koşuluna bağlı cezai şartın geçerli olabilmesi için, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin belirli süreli olması zorunludur. Asgari süreli iş sözleşmelerine de aynı şekilde hükümler konulması mümkündür. Borçlar Kanunu’nun 182. maddesine göre, taraflar cezanın miktarını seçmekte serbesttirler. Buna göre belirli süreli iş sözleşmesinin kalan süresine ait ücretlerinin ya da bunun katlarının ödenmesi gerektiği yönünde ceza miktarı belirlenmesi mümkündür. Böyle bir cezai şart hükmü, Borçlar Kanunu’nun 325. maddesine göre talep konusu yapılabilecek olan sözleşmenin kalan süresine ait ücret isteğinden farklıdır. Bu durum, konuya dair yasal düzenlemenin tekrarı mahiyetinde de değildir. Gerçekten tarafların iradesi özel biçimde cezai şart düzenlemesi yönünde ortaya çıkmış olmakla, iradeye değer verilmeli ve cezai şart hükümlerine göre çözüme gidilmelidir. İşçinin bakiye süre ücreti ölçüt alınarak kararlaştırılmış olan cezai şarttan başka, sözleşmenin kalan süresine ait ücretlerin de Borçlar Kanunu’nun 325. maddesine göre talep edilip edilemeyeceği sorununa değinmek gerekir ki, koşulların varlığı halinde sözleşmenin kalan süresine ait ücretlerin ayrıca talep edilebileceği kabul edilmelidir. Gerçekten, Borçlar Kanununun 158/II maddesine göre, borcun belli zaman ve yerde ifa edilmemesi hali için cezai şart kararlaştırılmışsa, alacaklı hem ifa hem de cezai şartı talep edebilecektir. Borçlar Kanunu’nun 161/son (182/son) maddesinde ise, fahiş cezai şartın hâkim tarafından tenkis edilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. İş hukuku uygulamasında işçi aleyhine cezai şart düzenlemeleri bakımından konunun önemi bir kat daha artmaktadır. Şart ve ceza arasındaki ilişki gözetilerek, işçinin iktisadi açıdan mahvına neden olmayacak çözümlere gidilmelidir. İşçinin belli bir süre çalışması şartına bağlanan cezalardan, sözleşme kapsamında çalışılan ve çalışması gereken sürelere göre oran kurularak indirime gidilmelidir. Somut olayda; taraflarca imzalanmış 30.07.2012 tarihinden başlamak üzere iki yıl süreli ve “belirli süreli iş sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin “Cezai Şart” konulu 14. maddesinde; belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden evvel tek taraflı olarak sona erdirilmesi durumunda çalışanın son aldığı brüt ücretin 8 katı kadar ücretin karşı tarafa ödeneceğinin hüküm altına alındığı, aynı düzenlemenin işveren için de geçerli olduğunun kararlaştırıldığı görülmektedir. 08.03.2019 tarih ve 2017/10-2019/1 Sayılı Yargıtay İçtihadi Birleştirme kararı uyarınca belirsiz süreli kabul edilen sözleşmedeki cezai şart kararlaştırılan süre için geçerlidir. Bu itibarla, dosya içeriğinden, davalı işçinin iş sözleşmesini haklı bir neden olmadan eylemli olarak feshettiği anlaşılmakla, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin cezai şart ile ilgili 14. maddesinde karşılıklılık prensibine uyulduğu da dikkate alındığında, söz konusu cezai şart düzenlemesinin geçerli olduğunun kabul edilmesi ve dosya kapsamı ile Türk Borçlar Kanunu’nun 182/son maddesinin indirime yönelik hükümleri nazara alınarak sonuca gidilmesi gerekmektedir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 07.10.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.