Davaya Müdahale nedir?

11
Davaya Müdahale nedir?
Davaya Müdahale nedir?

Davaya Müdahale Ne Demektir?

Her davanın davalı ve davacı olarak iki tarafı vardır. Dava, davacı ve davalı arasında yürür. Dava sonunda verilen hüküm bu taraflar arasında geçerli olurken, davanın tarafı olmayan üçüncü kişiler hakkında yargılama neticesinde karar verilmez. Ancak yargılama sonunda verilecek hüküm sadece davacı ve davalıyı etkilemez. Dava sonucunda hukuki durumu veya hakkı olumsuz yönde etkilenecek olan üçüncü kişiler olabilir. Davanın tarafları dışında, dava sonucundan hukuki durumu veya hakkı olumsuz yönde etkilenecek olan üçüncü kişinin dahil olması davaya müdahaledir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre davaya fer’i müdahale ve asli müdahale olmak üzere iki tür müdahale mümkündür. Asli müdahale üçüncü kişinin görülmekte olan davanın taraflarına karşı ayrı ve bağımsız bir dava açması olup gerçek anlamda bir müdahale değildir. Burada davaya katılana da asli müdahil denir. Görülmekte olan bir davada, üçüncü kişinin taraflardan birisinin yanında, ona yardımcı olmak amacıyla davaya katılması fer’i müdahale, davaya katılan da fer’i müdahildir.

Hukuk yargılamalarında davacı ve davalı taraf haricinde menfaati olan bir üçüncü kişinin yargılamaya katılması müdahale olarak isimlendirilir. Müdahalenin asli ve feri müdahale olmak üzere iki türü bulunur. Her iki müdahale türü de 6100 sayılı HMK’da düzenleme altına alınmıştır.

Daha önceki incelemelerimizden olan davanın ihbarı başlıklı makalemizde kısmen feri müdahaleye ilişkin açıklamalara yer vermiştik. Burada tekrar belirtmek gerekir ki; davanın ihbarı, ihbar edilene ancak feri müdahale imkânı verir. Ayrıca davanın ihbarı talep olmaksızın müdahale anlamına gelmeyeceğinden bu iki durumu ayırt etmek gerekir.

Davaya müdahale türlerinden asli ve feri müdahale kurumları oldukça farklı kurumlardır. Kanunda düzenleniş biçimleri incelendiğinde iki kurumun müdahale şartları ve müdahalelerin sonuçları yönlerinden birbirlerinden ayrıldıkları görülecektir. Yine usul bakımından da farklılıklar mevcuttur.

Davaya Asli Müdahale Ne Demektir?

Görülmekte olan bir davanın sizinle ilgili olması durumunda dava dosyasına sonradan eklenerek, davayı takip edebilme durumuna müdahale denilmektedir.

Burada önemli olarak belirtilmesi gereken bir durum: Dâhili davalı, dava dosyasını takip etmekle birlikte dava dosyasının bir tarafı değildir.

Davaya müdahale, açılmış olan bir davaya, dava sonucunda hukuki durumu veya bir hakkı etkilenecek olan üçüncü kişinin katılmasıdır.

Yürürlükte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) iki türlü müdahale tanımlanmaktadır.

Kadastro kanunu gibi kanunlarda var olmasına rağmen HUMK zamanında bu kanunda yer almayan fakat öğreti ve Yargıtay kararları ile de kabul edilen asli müdahale kavramı 6100 sayılı HMK’nın 65. Maddesinde açıkça düzenlenmiştir.

HMK’nın 65. Maddesi aşağıdaki gibidir:

“Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir. Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.”

Anılan kanun maddesi gereğince asli müdahaleden söz edilebilmesi için; öncelikle görülmekte olan bir davanın bulunması, asli müdahilin görülmekte olan davanın konusu olan hak veya şey üzerinde bir hak iddia etmesi, asli müdahilin asıl davanın tarafı olmayan üçüncü bir kişi olması ve asli müdahilin ayrı bir dava açması gerekir.

Asli müdahilin asıl davanın taraflarına karşı ayrı ve bağımsız bir dava açması zorunludur. Bu nedenle asli müdahale durumunda dava açılmasının tüm hukuki sonuçları doğar.

65. maddenin gerekçesinde kurumun amacını da açıklayan aşağıdaki ifadelere yer verilmiştir:

“Aslî müdahale, çelişkili kararların önüne geçmek, gerçeğin ortaya çıkartılması, usul ekonomisi, hukukî dinlenilme hakkının tam gerçekleştirilmesi, muvazaalı yargılamaların önüne geçmek gibi amaçlara hizmet eden bir kurumdur.”

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin kuruma ilişkin değerlendirmesi ise aşağıdaki gibidir:

“Usul hukukumuzda davaya dahil diye bir müessese bulunmayıp, bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilemeyeceği gibi, hakkında hüküm kurulmasına da olanak yoktur.

Bilindiği gibi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 65.maddesine göre, açılan bir davaya dava konusu edilen şey hakkında tarafların dışında hak iddia edilerek o şeyin kendisine ait olduğunu ileri süren ve harcını yatırmak suretiyle davaya dahil olan kimsenin hukuki durumu asli müdahildir. Değinildiği üzere, asli müdahalede dava edilen müddeabih esastır.

Anılan müddeabihin dışına çıkılarak dava konusu edilmeyen hususta hak talebinde bulunulmasına asli müdahale yoluyla yasal olanak yoktur. Bir başka ifade ile asli müdahale dava konusuyla bağlantılı olarak tarafların dışında müstakil hak arama durumudur.”

Davaya Asli Müdahale Nasıl Olur? Sonuçları Nelerdir?

HMK Madde 65 (1) Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir.

(2) Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.

Aslî müdahale, çelişkili kararların önüne geçmek, gerçeğin ortaya çıkartılması, usul ekonomisi, hukukî dinlenilme hakkının tam gerçekleştirilmesi, muvazaalı yargılamaların önüne geçmek gibi amaçlara hizmet eden bir kurumdur.

İki taraf arasında görülen bir davada hak iddia eden üçüncü kişinin asli müdahale talebinde bulunabileceğini belirtmiştik. Bu yönüyle asli müdahale feri müdahaleden ayrılmaktadır. Hak iddia eden üçüncü kişi bu hakkını asıl davanın görüldüğü mahkemeye bir dava dilekçesi vermek suretiyle kullanabilir.

Açılacak bu yeni davada asıl davanın tarafları davalı olarak gösterilir. Taraflar arasında zorunlu dava arkadaşlığının varlığı kabul edilir. Asli müdahale davası ayrı bir dava olduğundan harç yatırılması zorunludur. Dava değeri üzerinden peşin nispi harç ve maktu peşin başvurma harcı alınır. Aşağıda konuya ilişkin örnek Yargıtay kararları paylaşılmıştır:

“Uyuşmazlık; davalı elektrik şirketine ait elektrik tellerinden çıkan yangın nedeniyle davacıların ürünlerinde meydana gelen zararın tazmini isteminden kaynaklanmaktadır. Somut olaya bakıldığında ise; Dairemizin bozma ilamı sonrasında davacılar vekili tarafından dosyaya sunulan dilekçeyle bozma ilamı gereğince dava konusu taşınmazda davacılar dışında tapu maliki olan kişilerin de davaya müdahil olarak katılmalarının sağlanmasının talep edildiği, davacılar vekilince bu kişilere ait vekaletnamelerin de dosyaya ibraz edildiği, mahkemece ilgili taşınmazda davacılar dışında hak sahibi olan ve bu kişilerin asli müdahil olarak davaya kabulüyle yargılamaya devam edilerek yargılamanın sonuçlandırıldığı ve eldeki temyize konu hükmün kurulduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki, mahkemece asli müdahil olarak kabul edilen davacılar yönünden asli müdahale harcının yatırılmamış olması nedeniyle müdahale talepleri yönünden inceleme konusu yapılamayacak olmasına rağmen bu kişiler yönünden de inceleme yapılıp yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” Y3HD. K. 2020/337

“Dava devam ederken asli müdahale talebinde bulunanların davacıların devraldıklarını iddia ettikleri bir kısım hisselerin kendilerince daha önceden devralındığını ileri sürerek asli müdahale davası açtıkları ve asli müdahale davası için gerekli dava ve yargılama harçlarını yatırmadıkları gözetildiğinde; mahkemece, asli müdahale davasına ilişkin harçların tamamlatılmaması ve asıl davadan ayrı ve bağımsız bir dava niteliğinde olan asli müdahale davasına ilişkin olarak olumlu olumsuz bir karar verilmemesi hükmün bozulmasını gerektirmiştir.” Y11 HD. K. 2019/8173

Asli müdahale davası asıl davada hüküm verilinceye kadar açılabilir. Mahkeme açılan müdahale davasını asıl davayla birlikte yürütür. Fakat mahkemenin yargılamaları ayrı ayrı yürütme veya bir davayı diğerine ön sorun yapma yetkisi bulunmaktadır.

Asli müdahale talep edildikten sonra mahkemenin bu konuda bir karar vermesi zorunludur. Nitekim Yargıtay’ın aşağıdaki kararında bu durum açıkça belirtilmiştir:

“Somut olayda; talebin bağımsız bölümün yükleniciye değil müvekkillerine verilmesine ilişkin olduğundan 6100 Sayılı HMK’nın 65. maddesi gereğince asli müdahale niteliğindeki bu talebin değerlendirilerek kabul ya da reddi konusunda bir hüküm konulması gerekirken karar gerekçesinde dahi tartışılmaksızın taleplerle ilgili bir karar verilmemesi doğru olmamıştır.” Y15HD. 2019/2341 K.

Yine aşağıdaki kararda da belirtildiği üzere mahkemenin asli müdahale talebini kanuni şartları taşımaması dışında reddedebilmesi mümkün değildir:

“Yargılama sırasında harcını yatırarak dava konusu taşınmaz üzerinde hak iddiasında bulunanın asli müdahale talebi mahkemece herhangi bir gerekçe gösterilmeden reddedilmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 65. maddesinde açıkça belirtildiği üzere asli müdahale davası asıl yargılama ile birlikte yürütülür ve karara bağlanır. Kanunun açık hükmünden de anlaşıldığı üzere hâkimin asli müdahale talebini takdiren reddedebileceği bir düzenleme usul kanununda mevcut değildir. Bu sebeple mahkemece asli müdahilin talebinin kabul edilmesi ve göstereceği delillerin de araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.” Y20. HD. 2018/7461 K.

Feri müdahaleden farklı olarak asıl müdahil müdahale davasının tarafıdır. Bu sebeple taraf sıfatıyla yapılabilecek işlemleri yapmaya yetkilidir. Yine asli müdahil asıl davanın tarafından bağımsız hareket eder.

Asıl dava ile müdahale davası birbirinden bağımsız davalardır. Bir davanın kabul edilmesi ya da feragat edilmesi diğerini etkilemez. Fakat asıl davadan feragat edilmesi mahkemeyi görevsiz hale getiriyorsa müdahale davası görevli mahkemeye gönderilmelidir. Aşağıdaki karar bu yöndedir:

“Taraflar arasındaki asıl ve birleşen tazminat davasının yapılan yargılamasında; mahkemece, kooperatif tarafından asli müdahale yoluyla açılmış davanın varlığı kabul edilip, davalı kooperatifin asıl davadan feragat etmediği tespit edilir ise bu davanın asıl yargılama ile birlikte yürütülmesi ve karara bağlanması, davalı kooperatifin davadan feragat ettiği tespit edilirse 1163 S. Kooperatifler Kanunu’nun 99. M. uyarınca ticari dava niteliğini haiz işbu davada Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu gözetilerek asli müdahale yoluyla açılmış davanın tefrikine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeye dayalı olarak asli müdahale taleplerinin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.” Y23 HD. 2016/2556 K.

Asli müdahale talebinin kabulünün ardından mahkeme her iki dava bakımından da ayrı ayrı hüküm vermek zorundadır. Bu sebeple asli müdahil hüküm hakkında istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurma hakkına sahiptir.

Asli müdahale davasının vekil ile takip edilmesi halinde vekalet ücretine hükmedilir.

Aşağıdaki kararda ise asli müdahilin davayı takip etmemesine ilişkin değerlendirmeler yer almaktadır:

“Öte yandan, asıl davanın taraflarına karşı açılan ve yeni bir dava niteliğinde bulunan asli müdahale davasında, asli müdahilin katılmadığı oturumda asli müdahale davasının reddine karar verilmesi de usul ve yasaya aykırıdır. Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan biri duruşmaya gelir, diğeri gelmez ise gelen tarafın talebi üzerine yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilir veya dosya işlemden kaldırılır. Eldeki davada, 13.03.2012 tarihli oturuma asli müdahil katılmamış, oturuma katılan asıl davanın taraflarının gelmeyen asli müdahilin yokluğunda yargılamaya devam edilmesi yolundaki bir talepleri yargılama tutanaklarına geçmeden yargılamaya devam edilerek asli müdahilin davasının da reddine karar verilmiştir .Asli müdahale davasında davalı durumunda bulunan asıl davanın taraflarının yargılamanın asli müdahilin yokluğunda yürütülmesine ilişkin bir talebi bulunmadığına göre asli müdahale talebi yönünden dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek kesin hüküm oluşturacak şekilde asli müdahilin davasının da reddine karar verilmesi hatalıdır.” Y8HD. 2013/5033 K.

Asli müdahale davasında verilen hüküm kesin hüküm teşkil eder.

Feri Müdahale Ne Demektir?

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 66-69 arasında feri müdahale kavramına yer verilmiştir.

Feri müdahale, medeni usul hukuku nezdinde bir davada davacı ve davalı dışında ilgili dava sonucunda verilecek hükümden hukuki durum ve statüsü bakımından etkilenme ihtimali olan üçüncü kişilerin kendi hukuki menfaatlerini korumak amacıyla davaya dahil olmasına imkân veren bir müessesedir.

Medeni usul hukuku nezdinde bir dava sonucunda verilen karar yalnızca o davanın tarafları arasında hüküm ifade etmekte olup karar, taraflar için kesin hüküm niteliği taşımaktadır.

Bu durum, kesin hükmün nispiliği ilkesinden kaynaklanmaktadır. Ancak, bazı hallerde üçüncü kişilerinde taraf sıfatına sahip olmadıkları bir dava sonucunda verilen hükümden etkilenme ihtimalleri bulunmaktadır.

Bu hallerde üçüncü kişi, kendi hukuki durumunu korumak, olumsuz etkilenmesini önlemek ya da olumlu etkilenmesini sağlamak amacıyla ilgili davaya feri müdahil olarak katılabilmektedir.

Bu kavramsa HMK m. 66’da “Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, ferî müdahil olarak davada yer alabilir.” şeklinde ifade edilmiştir.

Bu doğrultuda feri müdahil kavramı, derdest olan bir davada hukuki durumu etkilenebilecek üçüncü kişinin davayı kazanmasında hukuki bir menfaati bulunan taraf yanında davaya katılarak yanında davaya katıldığı tarafa hukuki destek ve yardım sağlama olarak tanımlanmaktadır.

HMK’nın 66. Maddesine göre; üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabilir.

Fer’i müdahalede; üçüncü kişi hukuki yararı olduğu gerekçesiyle görülmekte olan davaya ancak, taraflardan birinin yanında ve onun yardımcısı olarak katılır.

Bu nedenle, fer’i müdahale, bir davanın davalılar aleyhine sonuçlanması halinde, kendi hukuksal durumu dolaylı şekilde etkilenecek olan üçüncü kişinin başvuracağı bir yoldur ve genellikle amaç, açılmış davanın davalı yararına sonuçlanmasını ( reddedilmesini ) sağlamaktır.

Feri Müdahalenin Şartları Ve Sonuçları Nelerdir?

Feri müdahale talebinde bulunmak için derdest bir davanın varlığı gerekir.

Talepte bulunacak üçüncü kişi davaya hangi tarafın yanında katılacağını ve müdahale gerekçelerini mahkemeye bildirmelidir. Feri müdahale üçüncü kişinin talebi ile olabileceği gibi davanın ihbarı yoluyla da gerçekleşebilir. Dava kendisine ihbar edilen üçüncü kişi müdahale talebinde bulunarak davaya katılabilir.

Müdahale dilekçe vermek suretiyle yapılır. Dilekçe davanın taraflarına tebliğ edilir. Mahkeme, gerekirse taraflarla birlikte üçüncü kişiyi de dinlemek üzere davet eder, gelmeseler dahi müdahale talebi hakkında karar verir. Müdahale talebinin kabulü halinde fer’i müdahil, lehine katıldığı tarafla birlikte hareket ederek davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip eder. Katılmadan önceki işlemlerin yenilenmesi istenemez. Feri müdahale müdahili davanın tarafı konumuna getirmez. Bu sebeple feri müdahil hakkında hüküm verilemez.

Mahkeme tarafından müdahale talebinin reddine de karar verilebilir. Fer’i müdahil, müdahale talebinin reddine ilişkin kararı, asıl hüküm verildikten sonra lehine müdahale etmek istediği taraf aleyhine verilmiş olan hükme karşı temyiz yoluna başvurarak, temyiz edebilir ve hükmün, müdahale talebinin haksız olarak reddedilmiş olması nedeniyle bozulmasını isteyebilir.

Mahkeme müdahale talebine karşı bir karar vermek zorundadır. Yargıtay bir kararında “Davada yargılama sonucu verilen hükmü temyiz eden Hazine vekili davaya müdahil olma konusunda 28.06.2012 tarihinde dilekçe verdiği halde mahkemece bu talep yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi,” şeklinde belirtmiştir.

Müdahilin dinlenmesi olumlu karar verildiğini gösterir Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin konuya ilişkin değerlendirmesi aşağıdaki gibidir:

“Mahkemece, müdahale talebi hakkında bir karar verilmemiş olmakla birlikte, bankanın davaya cevap vermiş olması, davanın reddini talep etmesi ve her türlü usul işlemini yapmış olması ve davalıyla arasında rücu ilişkisi bulunması karşısında, bankanın davadaki sıfatının davalı yanında “fer’i müdahil’ olduğu kabul edilmelidir.” 2014/15706 K.

Buna karşın müdahale talep edenin hiç çağrılmaması ve işlemlerden haberdar edilmemesi katılma talebi hakkında karar verilmediğini gösterir ki bu durum bir bozma nedenidir.

Feri müdahale talebi tahkikat tamamlanıncaya kadar her aşamada yapılabilir. Hüküm aşamasına geçildiğinde veya kanun yolları aşamasında müdahale talebinde bulunulamaz.

Müdahil katılma talebinin kabulünün ardından yanında katıldığı taraf lehine savunma yapabilir. Feri müdahil iddialarında ve savunmalarında bağımsızdır. Fakat asıl tarafın işlem ve iddialarına aykırı davranamaz. Asıl tarafın yararına onun ileri sürmediği iddia ve savunmaları ileri sürebilir. Belirttiğimiz üzere bağımsızlık asıl tarafın yararına olan işlemlerle sınırlıdır.

Feri müdahilin dava konusu üzerinde tasarruf yetkisi yoktur. Müdahil davadan feragat edemez ve sulh olamaz. Dava konusunun devri ve yemin teklifi gibi işlemleri de yapmaya yetkisi bulunmaz. Aynı şekilde müdahile yemin teklif edilmesi de mümkün değildir. Ki bu durumların tamamı taraf ehliyetinden ileri gelmektedir.

Yukarıdaki açıklamalarımız 68. Maddenin gerekçesinde de şöyle ifade edilmiştir:

“Maddenin birinci fıkrasında, müdahale talebinin kabulü hâlinde, müdahilin davayı ancak katıldığı noktadan itibaren takip edeceği belirtilerek, müdahale sebebiyle yargılamanın gecikmesine veya bu yönde kötü niyetli davranışlara engel olunması amaçlanmıştır. Böylelikle, müdahilin katıldığı aşamaya kadar olan işlemlerin yeniden müdahile bildirilmesi ve müdahilin de bu işlemlere karşı beyanda bulunması gibi, yargılamayı uzatacak ve zorlaştıracak bir yöntem kabul edilmemiştir. Müdahilin, tarafın yardımcısı olması sebebiyle, onun işlem ve açıklamalarına aykırı işlem yapması müdahillik konumuyla bağdaşmayacaktır. Fer’i müdahil ancak, yanında katıldığı tarafın işlemlerine yardımcı olacak nitelikte işlemler yapabilir ve onun yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir. Bu durum, fıkrada açıkça belirtilmek suretiyle, konuyla ilgili tartışmaları sona erdirecektir.

İkinci fıkraya göre, ferî müdahil, taraf olmamakla birlikte hem katıldığı tarafın yararına hem de dolaylı olarak kendi yararına işlemler yapacaktır. Zira, yanında katıldığı tarafın davayı kazanması hâlinde, ferî müdahilin de hukukî durumu güçlenecektir. Bu çerçevede fer’î müdahilin taraf yardımcısı olarak üzerine düşeni tam olarak gerçekleştirebilmesi için, katıldığı andan itibaren yargılama işlemlerinden haberdar olması gerekir. Bu aynı zamanda hukukî dinlenilme hakkının da bir gereğidir. Zira, yargılamanın süjeleri, yargılamadaki durumlarıyla bağlantılı şekilde hukukî dinlenilme hakkına sahiptirler.

Şüphesiz fer’î müdahilin hukukî dinlenilme hakkı; özellikle açıklama ve ispat hakkı, taraflar kadar geniş değildir. Ancak, fer’î müdahilin yargılama faaliyetinden, taraf ve mahkeme işlemlerinden bilgi sahibi olması konusundaki hakkı taraflara yakındır.

Yargılama işleminden haberdar olmadan, o konuda bir işlem yapmak mümkün olamayacağı için, uygulamada doğabilecek tereddütleri ortadan kaldırmak amacıyla katıldığı andan itibaren müdahile de yapılacak işlemlerin tebliği öngörülmüştür.”

Fer’i müdahale kavramı, görülmekte olan dava sonucunda hakkı veya borcu etkilenecek olan üçüncü kişinin taraflardan birinin yanında, onun davayı kazanmasına yardım etmek amacıyla tahkikat sona erinceye kadar davaya katılması olarak HMK da geçmektedir.

Örneğin; A internet üzerinden Amazon sitesinden bir bilgisayar satın almış, bilgisayar bozuk çıkması üzerine Amazon sitesine dava açmıştır. Bilgisayar markası olan Dell firması açılacak davadan ve verilecek hükümden etkilenme olasılığı olduğu için davaya fer’i müdahil olarak katılabilir. Dell firması davada taraf olmaz. Bu davanın tarafları A ve Amazon’dur. Firma hukuki yararı varsa isterse Amazon isterse A yanında davaya katılabilir.

Fer’i müdahale, usul ekonomisi ilkesine hizmet eder. Fer’i müdahil davaya katılarak dava sayısını azaltır, aynı zamanda mahkemeler tarafından çelişkili karar verilmesini de engeller.

Diğer bir anlatımla, hem kendisine dava açılmasını engeller hem de kendisinin dava açma zorunluluğunu ortadan kaldırmış olur. Fer’i müdahilin yanında katıldığı tarafa destek vermesi ile davanın daha çabuk sonuçlanmasına katkı sağlar.

HMK 66 gerekçesinde belirtildiği gibi fer’i müdahil taraf değil, taraf yardımcısıdır. Fer’i müdahil taraf yardımcısı olması sebebiyle kendi başına işlem yapamaz, yanında katıldığı kişi ile birlikte ve onun lehine olacak şekilde hareket etmelidir.

Fer’i müdahil hukuki dinlenilme hakkına sahiptir ancak açıklama ve ispat hakkı taraflar kadar geniş değil sınırlıdır. Fer’i müdahil davayı katıldığı noktadan itibaren takip edebilir, ondan önce yapılmış işlemlere müdahale edemez.

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 19.04.2017 tarihli, Esas : 2015/2987 Karar: 2017/1185 Sayılı kararında: ‘6100 sayılı HMK’nun 66. ve devamı maddesinde belirtildiği üzere fer’i müdahil, lehine katıldığı tarafla birlikte hareket eder, yani onun yardımcısıdır. Hüküm lehine müdahale edilen taraf hakkında verildiğinden, bu hükme karşı temyiz yoluna başvurma yetkisi aleyhine hüküm kurulan davalıya aittir. Yanında fer`i müdahil olunan davalı, hükmü temyiz etmediğinden, hakkında hüküm kurulmayan fer’i müdahilin tek başına kararı temyiz etme yetkisi bulunmamaktadır.’ Denilmek suretiyle fer’i müdahilin yanında katıldığı taraftan ayrı olarak tek başına işlem yapamayacağı, bunun sonucu olarak fer’i müdahilin davayı tek başına kanun yoluna götüremeyeceği belirtilmiştir.

Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm müdahile yönelik değil taraflara yönelik verilir.

Fer’i müdahil, asıl tarafa yardımcı olmasına rağmen, taraf davayı kaybetmiş olabilir. Asıl taraf bu nedenle fer’i müdahile karşı bir dava açabilir veya fer’i müdahil asıl tarafa karşı bir dava açabilir.

İlk davada karara bağlanan sorunların, ikinci davada yeniden incelenip incelenemeyeceği, ilk davada verilen hükmün, ikinci davada kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği, kesin hüküm teşkil etmeyecek ise kesin hüküm etkisi dışında bir etki doğurup doğurmayacağı, açıklığa kavuşturulmalıdır. Ortaya çıkan bu etkiye, müdahalenin etkisi denilmektedir.

Fer’i müdahilin yanında davaya katıldığı taraf aleyhine sonuçlanan bir davadan sonra fer’i müdahil ve asıl davada yanında davaya katıldığı tarafla arasındaki hukuki ilişki itibariyle doğacak rücu ilişkisinde -ikinci davada- fer’i müdahil ilk davanın sonucunun yanlış olduğunu iddia edemez. Zira, asıl davada verilen hüküm feri müdahil için hukuken bağlayıcıdır.

Fer’i müdahilin davaya katıldığı zaman çok önemlidir. Çünkü fer’i müdahil davaya katıldığı andan itibaren, tarafa ait usuli işlemleri yapıp tarafa yardım edebilecektir. Önceki işlemlere itiraz edemez ve onların tekrarını isteyemez.

Fer’i müdahil davaya geç katılmasının taraftan kaynaklandığını, asıl tarafın davayı iyi yürütemediğini, eksik veya yanlış iddia ve savunmada bulunduğunu, bu nedenle davanın kısmen veya tamamen kaybedilmesine neden olduğunu ileri sürebilir. Bunların yanında, asıl taraf, müdahilin bilmediği iddia ve savunma vasıtalarını ve delilleri kasten veya ağır kusuru ile ileri sürmemişse, müdahil, ikinci davada ilk davanın iyi yönetilmediğini ileri sürebilir. Bu şekilde fer’i müdahil bağlılıktan kurtulmuş olur.

Fer’i müdahale sayesinde üçüncü kişi davaya katılarak, bu dava sonucunda verilecek hükmün kendisini olumsuz biçimde etkilemesini önlemiş olur.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 5.02.2018 tarihli, Esas: 2017/5276 Karar: 2018/723 Sayılı kararında: ‘Öte yandan, fer’i müdahilin ancak lehine katıldığı tarafla birlikte hareket edebileceği ve tek başına temyiz yetkisi bulunmadığı, hükmü davalının da temyiz etmediği, öte yandan, feri müdahillerin; HMK’nın 69/2. maddesinde belirtilen; “… zamanında ihbar yapılmadığı için davaya geç katıldığı veya yanında katıldığı tarafın iddia ve savunma imkanlarını kullanmasını engellediği ya da kendisince bilinmeyen iddia ve savunma imkanlarının, tarafın ağır kusuru sebebiyle kullanılamadığı’’ yönünde bir iddiasının da bulunmadığı anlaşıldığına göre, feri müdahillerin asıl ve ek karara yönelik temyiz dilekçelerinin REDDİNE…’ denilmiştir.

Feri müdahil yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinden de sorumlu değildir.

Asli Müdahilin İstinaf veya Temyiz Hakkı Var mıdır?

Asli müdahale (davası) bağımsız (ayrı) bir dava olduğundan bununla dava açılmasının bütün sonuçları doğar. Mahkeme asli müdahale davası hakkında ayrı bir hüküm verir ve asli müdahil verilen hükmü taraflar temyiz etmese bile onlardan bağımsız olarak yalnız başına temyiz edebilir.

Feri Müdahilin İstinaf veya Temyiz Hakkı Var mıdır?

Feri Müdahilin kanun yollarına başvurması konusunda ilk görüş feri müdahilin taraf sıfatına haiz olmaması sebebiyle kanun yollarına başvuramayacağını savunmuştur.

İkinci görüşe göre, feri müdahil, davaya yanında katıldığı tarafla birlikte hareket etmek kaydıyla kanun yoluna başvuru yapabilir.

Bu durum Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına da konu olmuştur.

Örneğin, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 07.06.2018 tarih 2018/1017 E., 2018/662 K. numaralı kararında69 “Fer’i müdahil, taraf veya bir tarafın temsilcisi olmayıp sadece iltihak ettiği tarafla birlikte hareket etme yetkisine sahip olduğundan tek başına kanun yoluna başvuramaz, ancak lehine katıldığı tarafla birlikte hükmü kanun yoluna götürebilir.” şeklinde; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11.06.2019 tarih, 2019/1850 E., 2019/4275 K. sayılı kararında70 ise “Mahkemece verilen karar feri müdahil vekili tarafından temyiz edilmiş ise de, feri müdahil Yapı ve Kredi Bankası davanın tarafı olmayıp, davalılar… ve… yanında davaya katılarak feri müdahil sıfatını almıştır. Anılan davalılar hükmü temyiz etmemişlerdir. Bu durumda, davanın tarafı olmayan, bu nedenle taraflara tanınmış hakları tek başına kullanma yetkisi bulunmayıp ancak lehine katıldığı tarafla birlikte hareket etme yetkisine sahip olup kararı tek başına temyiz etme yetkisi bulunmayan feri müdahilin aleyhine de bir hüküm kurulmadığından tek başına temyiz yoluna başvurması mümkün olmadığından feri müdahil vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.” şeklinde ifade edilerek feri müdahilin tek başına kanun yollarına başvuramayacağı belirtilmiştir.

Üçüncü görüşe göre ise, feri müdahilin asıl taraftan ayrı olarak tek başına kanun yoluna başvurmaya hakkı olduğu savunulmuştur.

Asıl tarafın bir işlemi yapamaması, feri müdahilinde bu işlemi yapamayacağı anlamına gelmemektedir.

Bu noktada dikkat edilmesi gereken kıstas, feri müdahilin davaya katıldığı taraf aleyhine veya hilafına gelecek işlemler yapamayacak olmasıdır. Asıl tarafın usulen yapmadığı bir işlemi feri müdahil o tarafın dava takip yetkisini kullanarak yapabilecektir.

Örnek vermek gerekir ise feri müdahil davaya katıldığı tarafla birlikte istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurabilecekken asıl tarafın kanun yolundan açıkça feragat etmesi durumunda tek başına kanun yoluna başvuru yapamayacaktır.

Ancak, bazı Yargıtay kararlarında asıl taraf kanun yollarına başvurmasa dahi feri müdahil, kendisi hakkında hüküm kurulması halinde bu hüküm nezdinde tek başına kanun yoluna gidebileceği ifade edilmiştir.

Yine, yanında katılığı tarafın değil de karşı tarafın kanun yoluna başvurması halinde feri müdahilinde kanun yoluna başvurabileceğini ifade eden Yargıtay kararı da bulunmaktadır.

Kanaatimizce, feri müdahil asıl tarafın yanında kanun yoluna başvuru yapabilmelidir. Zira, feri müdahil taraf yardımcısı konumunda olup yanında katıldığı tarafın dava takip yetkisini kullanmaktadır. Feri müdahilin yardımcılık konumu ve taraf sıfatının bulunmaması nedeniyle tek başına temyiz hakkı yoktur. Ancak bazı özel durumlar bulunduğundan temyiz hakkı bakımından şu ayrımların yapılması gerekir:

Fer’i müdahil, müdahale talebinin reddine ilişkin kararı, asıl hüküm verildikten sonra lehine müdahale etmek istediği taraf aleyhine verilmiş olan hükme karşı temyiz yoluna başvurarak, temyiz edebilir.

Müdahale talebinin kabulü halinde; müdahil hükmü ancak, lehine katıldığı tarafla birlikte temyiz edilebilir.

Bilindiği üzere mahkeme tarafından feri müdahil hakkında bir karar verilemez. Fakat verilmesi durumunda müdahilin yardımcı olduğu taraftan bağımsız olarak kanun yoluna başvurma hakkı olacaktır.

“Usul hükümlerine göre, açılmış bir davaya ihbar yoluyla üçüncü bir kişinin davalı olarak dahil edilmesi mümkün değildir. Fer’i müdahil, davada taraf değildir.

Fer’i müdahilin davaya kendiliğinden veya ihbar sonucu katılmış olması arasında doğurduğu sonuçlar bakımından bir fark yoktur. Üçüncü kişi, fer’i müdahil olarak davaya katılmakla, taraf sıfatını kazanamaz.

Bu sebeple fer’i müdahil hakkında karar verilmez (HMK m.69 /1 ). Fer’i müdahilin kanun yoluna başvurması ancak, lehine müdahale edilen tarafın kanun yoluna başvurması halinde ya da fer’i müdahil hakkında hüküm kurulması halinde mümkündür.” Y4HD. 2019/2765 K.

Asıl taraf kanun yoluna başvurmazsa müdahilin de böyle bir hakkı olmayacaktır:

“HMK’nın 68. maddesi gereğince fer’i müdahilin davaya yanında katılmayı talep ettiği tarafla birlikte hareket etmesi gerektiği dikkate alındığında, müdahil hükmü ancak lehine katıldığı tarafla birlikte temyiz edilebilir. Somut olayda, davalı Hazinenin temyiz isteminde bulunmaması ve temyize konu kararda Cumhuriyet Savcısı hakkında bir hüküm kurulmamış olması sebebiyle Cumhuriyet Savcısının fer’i müdahil konumunda bulunduğu kabul edilse bile tek başına temyiz hakkı bulunmamaktadır. Bu sebeple temyiz hakkı bulunmayan ihbar olunan/fer’i müdahil Cumhuriyet Savcısının temyiz isteminin reddi gerekir.” YHGK 2017/962 K.

Feri Müdahalenin Etkisi nedir?

Feri müdahil talebi kabul edilen üçüncü kişi, davaya bu andan itibaren dahil olur.

Feri müdahil bu aşamadan sonra davayı takip edebilir ancak davaya katılmadan önce, dava nezdinde yapılan işlemlere karşı herhangi bir itirazdan bulunamaz veya yapılan işlemlerin tekrardan yapılmasını talep edemez. Bu noktada amaç, usul ekonomisi ilkesi kapsamında yargılamanın uzamasına sebebiyet vermemek ve kötü niyetli yaklaşımlara engel olmaktır.

Feri müdahil, davaya yanında katıldığı tarafın dava takip yetkisini kullanarak tarafın davayı kazanmasına yönelik hukuki destek sağlamaya çalışır. Feri müdahilin yanında davaya katıldığı tarafa yardımcı ve destek olabilmesi için yargılamanın aşamalarına vakıf olması gerekmektedir.

Diğer bir anlatımla, feri müdahilin duruşmalara davet edilmesi, mahkeme tarafından taraflara gönderilen tebligatların feri müdahile de gönderilmesi gerekmektedir.

Feri müdahil, asıl tarafın aleyhine olmayacak şekilde asıl tarafın yapmadığı usul işlemlerini tek başına yapabilir veya asıl tarafın ileri sürmediği iddia ve savunmaları ileri sürebilir. Buna karşılık feri müdahilin yaptığı bir usuli işlem asıl tarafın yaptığı usul işlemi ile çelişiyorsa veya asıl taraf feri müdahilin yaptığı işleme muvafakat etmiyorsa bu işlem geçersiz olarak nitelendirilir.

Yine, feri müdahil yalnız başına hareket etme yetkisine haiz değildir. Bu sebeple, feri müdahilin duruşmaya katıldığı ancak asıl tarafın duruşmaya katılmadığı bir davada dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilebilir.

Fer’î müdahil, asıl tarafa yardımcı olmasına rağmen, taraf davayı kaybetmiş olabilir. Bu durum, asıl tarafın fer’î müdahile karşı bir dava açmasını gerektirebilir veya fer’î müdahil asıl tarafa karşı bir dava açabilir. Fer’î müdahil ile taraf arasında görülen ikinci davada, ortaya çıkan bazı sorunlar, ilk davada çözümlenmiş ve karara bağlanmış olabilir.

İlk davada karara bağlanan sorunların, ikinci davada yeniden incelenip incelenemeyeceği, ilk davada verilen hükmün, ikinci davada kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği, kesin hüküm teşkil etmeyecek ise kesin hüküm etkisi dışında bir etki doğurup doğurmayacağı, açıklığa kavuşturulmalıdır. Ortaya çıkan bu etkiye, müdahalenin etkisi denilmektedir.

Madde ile bu etkinin kapsamı açıklığa kavuşturulmuş bulunmaktadır.

Fer’î müdahalenin etkisi, fer’î müdahil ile taraflar arasında değil, sadece fer’î müdahil ile yanında davaya katıldığı taraf arasında geçerlidir.

Müdahalenin etkisi, ilk davada verilen hüküm ne olursa olsun müdahilin hem lehine hem de aleyhine uygulanır.

Müdahalenin etkisi, önceki davada verilen hükmün sadece hüküm fıkrasıyla değil, hükmün dayandığı maddî ve hukukî unsurlarla da geçerli olacaktır. Bu açıdan müdahalenin etkisi, kesin hükme nazaran daha geniştir.

Fer’î müdahil ilk davada verilen hükmün yanlış olduğunu ileri süremeyecektir. Bu, hükmün dayandığı vakıaların da yanlış olduğunu ileri süremeyeceği anlamına gelir. İlk davadaki verilen hükmün tümü değil, sadece alternatif ilişkide, birbirinin unsuru olan hususlar bağlayıcıdır.

Ancak ilk davada hükümde bulunması gerekmeyen, yani tarafların talep etmediği ve dava ile ilgisi bulunmayan hususlar hakkında karar verilmişse, bu tespitler ikinci davada bağlayıcı olmaz.

Kesin hükmün aksine, müdahalenin etkisi mutlak değildir. Fer’î müdahil davaya etki edebildiği ölçüde müdahalenin etkisine tâbi olacaktır. Bu sebeple, müdahilin davaya katıldığı zaman çok önemlidir.

Çünkü fer’î müdahil davaya katıldığı andan itibaren, tarafa ait usulî işlemleri yapıp tarafa yardım edebilecektir. Önceki işlemlere itiraz edemez ve onların tekrarını isteyemez.

Eğer müdahil davaya geç katılmışsa, geç katılmasının taraftan kaynaklandığını, asıl tarafın davayı iyi yürütemediğini, eksik veya yanlış iddia ve savunmada bulunduğunu, bu nedenle davanın kısmen veya tamamen kaybedilmesine neden olduğunu ileri sürebilir.

Fer’î müdahilin işlemleri, asıl tarafın işlemlerine aykırı olamayacağından, eğer asıl tarafça onun bazı işlemleri engellenmişse, yine müdahil, müdahalenin etkisine tâbi olmadığını ileri sürebilir.

Örneğin, müdahil, asıl tarafın ikrarı sebebiyle bazı savunma vasıtalarını ileri sürememişse veya ileri sürdüğü işlem geçersiz ise müdahalenin etkisinin buna göre sınırlandırılmasını talep edebilir.

Bunların yanında, asıl taraf, müdahilin bilmediği iddia ve savunma vasıtalarını ve delilleri kasten veya ağır kusuru ile ileri sürmemişse, müdahil, ikinci davada ilk davanın iyi yönetilmediğini ileri sürebilir. Bunu ispat edebildiği ölçüde, müdahalenin etkisinden kurtulur.

Örneğin fer’î müdahilin bilmediği zamanaşımı def’ini, asıl taraf bilmesine rağmen kasten ileri sürmemişse ve bu sebeple dava asıl tarafın aleyhine sonuçlanmışsa, müdahil için bu hükmün bir etkisi olmamalıdır.

Müdahalenin etkisi, mahkeme tarafından kendiliğinden göz önünde tutulmalıdır. Çünkü, bu etki, çelişik kararların verilmesini önlemek, bu sayede tarafların mahkeme kararlarına güvenini sağlamak yanında, usul ekonomisi yönünden de önem taşımaktadır. Bu sebeple mahkemece kendiliğinden nazara alınmalıdır. (m.69 gerekçe)

Bilindiği üzere, feri müdahilinde dahil olduğu asıl davada verilen hüküm yalnızca tarafları bağlamaktadır. Feri müdahalenin etkisi ise, asıl davanın tarafı ile yanında davaya katılan feri müdahil arasında daha sonrasında görülecek olan davada -rücu ilişkisinde- ilk davada verilen hükmün yanlış olduğunu ileri sürememesidir.

Diğer bir anlatımla, feri müdahilin yanında davaya katıldığı taraf aleyhine sonuçlanan bir davadan sonra feri müdahil ve asıl davada yanında davaya katıldığı tarafla arasındaki hukuki ilişki itibariyle doğacak rücu ilişkisinde -ikinci davada- feri müdahil ilk davanın sonucunun yanlış olduğunu iddia edemez.

Zira, asıl davada verilen hüküm feri müdahil için hukuken bağlayıcıdır.

Ancak, asıl davada tarafların talep etmediği veya feri müdahili ilgilendirmeyen hususlar hakkında hüküm verilmişse bu tespit ve değerlendirmeler ikinci davada bağlayıcı olmayacaktır.

Feri müdahil etkisinin yalnızca kesin hüküm üzerinde değil o hükmün verilmesinde dayanak oluşturan vakıa ve deliller içinde geçerli olduğu belirtilmektedir.

Bunun yanında kanun koyucu, müdahalenin etkisini sınırlayan ya da ortadan kaldıran birtakım haller öngörmüştür.

Şöyle ki, feri müdahile karşı zamanında ihbar yapılmadığı için davaya geç katılan müdahilin yanında davaya katıldığı tarafın davayı iyi yürütmediğini veya yanında katıldığı tarafın iddia ve savunma imkanlarını kullanmasını engellediğini ya da kendisi tarafından bilinmeyen bir hususun tarafın ağır kusuru sebebiyle kullanamadığını belirterek ilgili tarafın yargılamayı doğru yürütmediğini ileri sürebilmektedir.

Örnek vermek gerekirse feri müdahil, asıl tarafın ikrarı sebebiyle bazı savunma imkanlarını ileri sürememişse bu durumun müdahalenin etkisine tabi olmayacağını ileri sürme hakkı bulunmaktadır.

Bir görüşe göre, müdahalenin etkisi kişisel yararın korunması sağladığından taraflarca ileri sürülmeli ve mahkeme tarafından resen dikkate alınmamalıdır.

Diğer bir görüşe göre ise müdahalenin etkisinin mahkeme tarafından resen göz önünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir.

Bunun sebebi ise mahkeme kararlarına duyulan güveni korumak ve usul ekonomisi ilkesini gözetmektir.

Asli Ve Fer’i Müdahale Arasındaki Farklar

Gerek kanun düzenlemesi gerekse de yerleşmiş Yargıtay kararları dikkate alındığında asli müdahale ile feri müdahale arasındaki esas farkın, müdahilin davanın konusu üzerindeki hakkının ve hukuki yararının niteliği olduğu görülüyor.

Müdahilin hukuki yararı, davanın taraflarından birisinin menfaatiyle uyum gösteriyorsa, müdahil bu tarafın yanında feri müdahil olarak davaya katılacak; davanın konusu üzerinde taraflardan her ikisinin menfaati ile çatışan bir hukuki yararı varsa asli müdahil olarak davasını, asıl davanın her iki tarafına (davacı ve davalıya) da yöneltecektir. Asli müdahilin davacı olduğu davasında, ilk davanın tarafları, birlikte davalı durumuna gelecektir.

Örneğin;
davacı A’ nın, davalı B üzerine kayıtlı bir gayrı menkulün kendi adına tescili ile ilgili açtığı bir davada; üçüncü kişi C, dava konusu gayrı menkulün davacı ve davalıya değil, kendisine ait olduğu iddiasında bulunursa, davaya asli müdahil olacaktır. C’ nin A ile arasında kira kontratı olduğundan bahisle davacı A’ nın yanında davaya katılması durumda ise C feri müdahil olacaktır. Asli müdahalede, asli müdahilin davası ayrı bir dava niteliğinde olduğundan, feri müdahaledekinden farklı olarak yargılama sonunda asli müdahille ilgili bağımsız bir hüküm kurulabilirken, feri müdahil hakkında asıl davadan bağımsız bir hüküm kurulamayacaktır.

Yargıtay HGK 2003/9-32 E, 2003/96 K, 26.02.2003 T Kararı:

Hukukumuza içtihat yoluyla giren asli müdahalede ise; iki kişi arasında belli bir şey veya hak üzerinde dava devam ederken, üçüncü bir kişi, taraflardan bağımsız olarak bu dava konusu olan şey veya hak üzerinde bir hak sahibi olduğunu iddia ederek asli müdahale talebinde bulunur.

Asli müdahale davası ilk davadan bağımsız olduğundan ayrı harç ödenir. Aslı müdahilin harç ödemesi ile asli müdahale tamamlanmış olur. Mahkemenin asli müdahale talebin kabulüne karar vermesine gerek yoktur. Asli müdahale ( davası ) bağımsız ( ayrı ) bir dava olduğundan bununla dava açılmasının bütün sonuçları doğar.

Mahkeme asli müdahale davası hakkında ayrı bir hüküm verir ve asli müdahil verilen hükmü taraflar temyiz etmese bile onlardan bağımsız olarak yalnız başına temyiz edebilir. Görüldüğü gibi, fer’i müdahale ve asli müdahale kurumlarının davadaki konumu ve sonuçları farklıdır.

Asli müdahilin davanın konusu üzerinde taraflardan her ikisinin menfaati ile çatışan bağımsız bir hukuki yararı vardır. Fer’i müdahilin hukuki yararı, davanın taraflarından birisinin menfaatiyle uyum gösterir.

Asli müdahil davacı sıfatıyla, derdest davanın taraflarını (bu davanın davalısı ve davacısını) birlikte davalı göstererek dava açar. Fer’i müdahil taraflardan birinin yanında davaya taraf yardımcısı sıfatıyla katılır.
Asli müdahale hüküm verilinceye kadar yapılabilirken, fer’i müdahale tahkikat sona erinceye kadar yapılabilir.

Asli müdahil, davanın taraflarından bağımsız hareket edebilir, diğer taraflardan bağımsız olarak mahkeme kararına karşı itiraz hakkı mevcuttur ve ayrıca delil sunabilir. Fer’i müdahil ise yanında katıldığı taraftan bağımsız hareket edemez, kendi adına karara karşı kanun yoluna başvuru hakkı yoktur. Ancak yanında davaya katıldığı taraf ile birlikte itirazda bulunabilir.

Asli müdahale hem çekişmeli hem de çekişmesiz yargıda mümkün iken, fer’i müdahalenin çekişmesiz yargıda görülmesi mümkün değildir.

Asli müdahale isteminde bulunandan başvurma, karar ve ilam harcı alınırken, fer’i müdahale isteminde bulunandan yalnızca katılma (başvuru) harcı alınır.

Asli müdahale davası ilk davadan bağımsız bir dava olduğu için mahkeme asli müdahil için ayrı bir karar verirken, deri müdahil için böyle bir şey söz konusu değildir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 26.02.2003 tarihli, 2003/9-32 E, 2003/96 K Sayılı kararında: ‘Hukukumuza içtihat yoluyla giren asli müdahalede ise; iki kişi arasında belli bir şey veya hak üzerinde dava devam ederken, üçüncü bir kişi, taraflardan bağımsız olarak bu dava konusu olan şey veya hak üzerinde bir hak sahibi olduğunu iddia ederek asli müdahale talebinde bulunur. Asli müdahale davası ilk davadan bağımsız olduğundan ayrı harç ödenir. Aslı müdahilin harç ödemesi ile asli müdahale tamamlanmış olur. Mahkemenin asli müdahale talebin kabulüne karar vermesine gerek yoktur. Asli müdahale (davası) bağımsız (ayrı) bir dava olduğundan bununla dava açılmasının bütün sonuçları doğar. Mahkeme asli müdahale davası hakkında ayrı bir hüküm verir ve asli müdahil verilen hükmü taraflar temyiz etmese bile onlardan bağımsız olarak yalnız başına temyiz edebilir. Görüldüğü gibi, fer’i müdahale ve asli müdahale kurumlarının davadaki konumu ve sonuçları farklıdır.’ denilmek suretiyle asli ve fer’i müdahale kavramının farkları belirtilmiştir.