Miras Hukuku Kavramları

6

Miras Hukuku-Kavramlar

Mirasçılar: Ölen kişinin hayatta bıraktığı kişilerdir ve mirası almaya hak kazanırlar. Mirasçılar, yasal mirasçılar ve vasiyetname ile belirlenen mirasçılar olarak iki gruba ayrılabilir.

Yasal Mirasçılar: Yasalar tarafından belirlenen mirasçılardır ve ölen kişinin kanuni mirasçılarıdır. Yasal mirasçılar arasında eş, çocuklar, torunlar, anne ve baba gibi kişiler bulunabilir.

Vasiyetname: Ölen kişinin, mal varlığının nasıl dağıtılacağına dair kişisel tercihlerini beyan ettiği belgedir. Vasiyetname, yasal mirasçıların dışında kalan kişileri de mirasçı olarak belirleyebilir.

Miras hukuku işleyişi genellikle aşağıdaki adımlardan oluşur:

Ölümün Bildirilmesi: Bir kişinin ölümü durumunda, ölümün ilgili mercilere (belediye, nüfus müdürlüğü vb.) bildirilmesi gerekmektedir.

Mal Varlığının Belirlenmesi: Ölen kişinin mal varlığı, miras hukuku açısından değerlendirilir. Mal varlığı, gayrimenkuller, banka hesapları, taşınır mallar ve diğer varlıkları içerebilir.

Mirasçıların Belirlenmesi: Yasal mirasçılar belirlenerek, mirasçılara miras payları tahakkuk ettirilir. Eğer bir vasiyetname varsa, vasiyetnamede belirtilen mirasçılar ve miras payları da dikkate alınır.

Mirasın Paylaşımı: Miras payları, yasal mirasçılar arasında veya vasiyetnameye göre belirtilen şekilde paylaştırılır. Bu işlem genellikle mahkeme veya noterlik tarafından gerçekleştirilir.

Mirasın Dağıtılması: Miras payları, mirasçılara dağıtılır. Dağıtım genellikle nakit para veya mal varlığının devredilmesi şeklinde gerçekleşir.

Miras hukuku

Ölen bir kimsenin malvarlığının kimlere, hangi oranda ve nasıl intikal edeceğini (geçeceğini) düzenleyen hukuk dalına miras hukuku denir.

Mirasbırakan (Muris) : Öldükten sonra malvarlığı mirasçılara geçecek olan gerçek kişidir.

Tereke: Murisin mirasçılara geçecek olan mal varlığına “tereke” veya “miras” denir. Tereke miras bırakanın parayla ölçülebilen hak ve borçlarını içerir.

Mirasçı (Varis) : Mirasbırakanın malvarlığının geçtiği gerçek veya tüzel kişilerdir. Medeni Kanunumuz iki tür mirasçı kabul etmiştir. Bunlardan birincisi doğrudan doğruya kanundan doğan mirasçılıktır ki buna “yasal mirasçılık” denir. İkincisi, miras bırakanın ölüme bağlı bir tasarruftan, yani iradesinden doğan mirasçılıktır ki buna “atanmış mirasçılık” denir. Yasal mirasçılar da kendi içinde türlere ayrılır.

Mirasçı Listesi
Mirasçı Listesi

A-Yasal mirasçılar:

Yasal mirasçılar, doğrudan doğruya kanunun mirasçı olarak belirlediği kişilerdir. Dolayısıyla bu kişiler mirasçılık sıfatını, miras bırakanın iradesinden değil, doğrudan doğruya kanun koyucunun iradesinden almaktadır.

Medeni Kanuna göre Yasal Mirasçılar; “kan hısımları”, “sağ kalan eş”, “evlatlık” ve “devlet” dir.

1-)Kan Hısımlarının Mirasçılığı

Zümre Sistemi: Kan hısımları arasında mirasçılık, zümrelere göre belirlenir. Buna “zümre sistemi” veya “parantel sistemi” denir.

Bir kişiden üreyenler o kişiyle birlikte bir “zümre”, baba ve ondan üreyenler bir zümre, dede ve ondan üreyenler bir başka zümre teşkil eder.

Önce gelen zümrede mirasçı varken sonra gelen zümredekiler mirasçı olamazlar. Örneğin miras bırakanın çocuğu veya torunu varsa, miras bırakanın ana-babası veya kardeşleri veya kardeş çocukları mirasçı olamazlar.

Bir zümrede miras bırakandan önce ölenler varsa, onun yerine halefiyet yoluyla alt soya geçer.

Medeni Kanunumuz ilk üç zümrenin mirasçılığını kabul etmiştir.

a) Birinci Zümre Mirasçılar: Altsoy- Miras bırakanın birinci zümre mirasçıları, onun altsoyudur. Altsoyun mirasçılığı sınırsızdır. Yani miras bırakanın çocukları, torunları, torun çocukları, torunlarının torunları miras bırakanın birinci dereceden mirasçısıdır. Çocuklar eşit olarak mirasçıdırlar. Miras bırakandan önce ölmüş olan çocukların yerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi altsoyları alır.

b) İkinci Zümre Mirasçılar: Ana-Baba- Miras bırakanın ikinci zümre mirasçıları, onun ana babasıdır. Diğer bir ifadeyle altsoyu bulunmayan miras bırakanın mirasçıları, ana babasıdır. Bunlar eşit olarak mirasçıdırlar.

Miras bırakandan önce ölmüş olan ana ve babanın yerlerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi altsoyları alır. Örneğin çocuğu veya torunu olmayan bir kişi ölürse, mirası hayattaysa ana babasına geçer. Ana baba ölmüş ise bu sefer mirası ana babasının alt soyuna, yani miras bırakanın kardeşlerine veya kardeş çocuklarına geçer.

c) Üçüncü Zümre Mirasçılar: Büyük Ana ve Büyük Baba- Altsoyu ve ana- babası ve onların altsoyu bulunmayan miras bırakanın mirasçıları, büyük ana ve büyük babalardır. Bunlar, eşit olarak mirasçıdırlar. Miras bırakandan önce ölmüş olan büyük ana ve büyük babaların yerlerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi altsoyları (mirasbırakanın dayısı, teyzesi, amcası, halası, kuzenleri ve bunların altsoyları…) alır.

2-) Sağ Kalan Eşin Mirasçılığı

Murisin sadece hısımları değil, sağ kalan eşi de yasal mirasçısıdır. Sağ kalan eşin miras hakkı onun tek başına veya birlikte mirasçı olduğu zümreye göre değişir.

Sağ kalan eş, birlikte bulunduğu zümreye göre miras bırakanın aşağıdaki oranlarda mirasçısı olur.

a) Sağ kalan eş, miras bırakanın alt soyu, yani çocukları veya torunlarıyla birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte birini alır.

b) Sağ kalan eş, miras bırakanın ana ve baba zümresi ile birlikte mirasçı olursa, mirasın yarısını alır. Örneğin miras bırakan ölmüş geriye eşi ve anası kalmış ise mirasın yarısını eşi, yarısını da anası alır.

c) Sağ kalan eş, miras bırakanın büyük ana ve büyük babaları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte üçünü alır. Örneğin miras bırakan ölmüş, geriye eşi ve dedesi sağ kalmıştır. Mirasın dörtte üçünü eşi, dörtte birini de dedesi alır. (Bunlar da yoksa eş mirasın tamamını alır).

3-) Evlatlığın Mirasçılığı

Evlatlık veya evlatlığın altsoyu (yani evlatlığın çocukları ve torunları), evlat edinene kan hısımı gibi mirasçı olurlar. Ancak kan hısımlığından farklı olarak evlatlığın mirasçılığı tek taraflıdır. Yani evlatlık evlat edinenin mirasçısı olur; ama evlat edinen evlatlığın mirasçısı olamaz.

Ayrıca, evlatlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder. (Evlatlık sadece evlat edinene mirasçı olmakta, evlat edinenin kan hısımlarına mirasçı olamamaktadır.)

4-) Devletin Mirasçılığı

Mirasçı bırakmaksızın ölen kimsenin mirası devlete geçer. Ölen kişinin birinci, ikinci ve üçüncü zümreden mirasçısı yoksa, eşi de yoksa veya hayatta değilse, veya tüm mirasçılar mirası reddetmişlerse, ve de ölüme bağlı tasarruf yoluyla mirasçı atamamış ise, mirası devlete geçer.

B-Atanmış mirasçılar

Mirasçılığın ikinci çeşidi “atanmış mirasçılık”tır. Yasal mirasçılar, doğrudan kanunla belirlenirken, atanmış mirasçılar ise, miras bırakan tarafından belirlenir. Bu da “ölüme bağlı tasarruflar” ile yapılır.

Ölüme bağlı tasarruflar

Ölüme bağlı tasarruf, miras bırakanın ölümünü düşünerek yapılmasını istediği hususları bir hukuki işlem ile bildirmesidir.

Diğer bir ifadeyle, ölüme bağlı tasarruf, hükümlerini miras bırakanın ölümünden sonra meydana getiren hukuki işlemlerdir.

Hukukumuzda “vasiyetname” ve “miras sözleşmesi” olmak üzere iki tane ölüme bağlı tasarruf vardır.

1- Vasiyet

Vasiyet, sadece miras bırakanın tek taraflı irade açıklamasıyla oluşan bir tek taraflı hukuki işlemdir.

Vasiyet yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip olmak ve on beş yaşını doldurmuş bulunmak gerekir.

Medeni Kanun, “resmi vasiyetname”, “el yazılı vasiyetname” ve “sözlü vasiyet” olmak üzere başlıca üç çeşit vasiyet türü öngörmüştür. Vasiyetin bizzat miras bırakan tarafından düzenlenmiş olması şarttır. (Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan, temsil yolu ile vasiyet düzenlenmesi mümkün değildir.)

a) Resmi Vasiyetname: İki tanığın katılmasıyla resmi memur (noter, sulh hakimi) tarafından düzenlenir.

b) El Yazılı Vasiyetname: Mirasbırakanın kendisi tarafından düzenlenir. El Yazılı Vasiyetnamenin geçerli olabilmesi için, yıl, ay ve gün gösterilerek başından sonuna kadar mirasbırakanın el yazısı ile yazılmış ve imzalanması gerekir. Düzenlendikten sonra saklanmak üzere açık veya kapalı olarak notere veya sulh hakimine bırakılabilir. El yazılı vasiyetname, masrafsız ve basit oluşu, içeriğinin gizli kalması gibi nedenlerle tercih edilebilir.

c) Sözlü Vasiyetname: Ancak istisnai hallerde söz konusu olan bir vasiyettir. Yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar nedeniyle resmi veya el yazılı vasiyetname yapma imkânının olmadığı hallerde, sözlü vasiyet yoluna başvurulabilir.

2- Miras Sözleşmesi

Miras sözleşmesi, miras bırakanın başka bir kimseyle kendi ölümünü düşünerek yaptığı bir sözleşmedir. İki taraflı bir işlem olarak miras sözleşmesinin oluşabilmesi için tarafların karşılıklı iradelerinin açıklanması ve uyuşması gerekir.

Miras sözleşmesinin geçerli olması için resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekir. Sözleşmenin tarafları arzularını resmi memura (noter, hakim) aynı zamanda bildirirler ve düzenlenen sözleşmeyi memurun ve iki tanığın önünde imzalarlar.

Miras sözleşmesi yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip olmak, ergin olmak ve kısıtlı bulunmamak gerekir. Miras Sözleşmesi, tarafların yazılı anlaşmasıyla her zaman ortadan kaldırılabilir.

Miras sözleşmesi ile mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişinin, miras bırakana karşı, sözleşmenin yapılmasından sonra mirasçılıktan çıkarma sebebi oluşturan davranışta bulunduğu ortaya çıkarsa, miras bırakan miras sözleşmesini tek taraflı olarak ortadan kaldırabilir.

Mirasın kazanılması

Mirasçılar, miras bırakanın ölümü anında derhal ve kanundan dolayı mirası bir bütün olarak kazanırlar.

Ölüm durumunda, başka bir işleme gerek olmaksızın miras bırakanın malvarlığı, mirasçılara bir “bütün” olarak, yani hakları ve borçlarıyla geçer. İşte terekenin bir bütün olarak kanundan dolayı mirasçılara geçmesine “külli halefiyet ilkesi” denir. Bu ilkenin sonuçları şunlardır:

1.Kendiliğinden Geçiş.- Miras bırakanın mirası, yasal ve atanmış mirasçılara kendiliğinden geçer. Bunun için mirasçıların bir işlem yapmasına, mahkemede karar almasına gerek yoktur.

2.Bütün Olarak Geçiş.- Miras, mirasçılara bütün olarak (eski tabirle “kül halinde”) geçer. Dolayısıyla miras bırakanın alacakları mirasçılara geçtiği gibi borçları da mirasçılara geçer. Mirasçıların, miras bırakanın alacaklarını kabul edip borçlarını reddetme gibi bir hakları yoktur. Ancak mirasçı miras bırakanın ölümünü öğrendiği tarihten itibaren üç ay içinde sulh mahkemesine yazılı veya sözlü olarak beyanla mirası bir bütün olarak hak ve borçlarıyla birlikte reddedebilir.

3.Kişisel Sorumluluk.- Mirasçılar miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. Bu şu anlama gelir: Mirasçılar miras bırakanın borçlarından sadece terekeye dahil mallarla değil, ama aynı zamanda kendi malvarlıklarıyla da sınırsız olarak sorumlu olurlar. Yani mirası reddetmemiş mirasçı miras bırakanın borçlarını ödemek için kendi mallarını dahi satmak zorunda kalabilir.

Eğer terekenin borçları alacalarından çok ise mirasçının yukarıdaki duruma düşmemesi için mirası reddetmesi gerekir. Bu sorumluluk ilkesinin iki istisnası vardır. Bunlar; bütün mirasçıların mirası reddederek terekenin resmi tasfiyesini istemeleri halinde terekenin borçlarından sorumlu olmamaları durumu ve devletin tereke borcundan kendisine intikal eden mallarla sınırlı olarak sorumlu olması durumudur.

4.Elbirliği Mülkiyeti.- Miras kendiliğinden ve bir bütün olarak mirasçıların hepsine birden geçer. Yani, birden fazla mirasçı miras üzerinde “elbirliğiyle sahip (iştirak halinde malik)” sıfatıyla hak sahibi olurlar.

Elbirliği mülkiyeti (iştirak halinde mülkiyet) nedeniyle miras paylaşılıncaya kadar mirasçılardan biri terekeye dahil bir mal üzerinde tek başına hak iddiasında bulunmaz. Kendi hissesi üzerinde de tasarrufta bulunamaz.

Bunun için bütün mirasçıların birlikte hareket etmeleri gerekir. Mirasın paylaştırılmasına kadar mirasçılar arasındaki bu ilişkiye “miras ortaklığı” denir.

5.Müteselsil Sorumluluk.- Mirasçılar tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar. Dolayısıyla miras bırakanın alacaklısı olan kişiler alacaklarını mirasçıların hepsinden payları oranında değil, alacaklarının tamamını mirasçılardan herhangi birinden isteyebilirler.

Bu şu anlama gelir ki, mirastan belirli oranda pay alacak bir mirasçı terekenin bütün borçlarını tek başına ödemek zorunda kalabilir.

Not: Atanmış Mirasçılar, aynen Yasal Mirasçılar gibi, “Külli Haleftir”, yani murisin ölümü anında tereke üzerinde doğrudan doğruya hak sahibi oldukları gibi, murisin borçlarından da sorumludurlar.

Oysa kendisine belirli bir mal bırakılan kişi (vasiyet alacaklısı), sadece kendisine bırakılan malın teslimini istemek hususunda bir hak kazanır ve murisin borçlarından da sorumlu değildir.

Mirasçılık sıfatının ispatı

Mirasçılar miras bırakanın ölümü anında, derhal ve kendiliğinden mirası kazanırlar. Ancak mirasçıların terekeye dahil mallar ve haklar üzerinde tasarrufta bulunabilmesi için kendilerinin miras bırakanın mirasçıları olduklarını ispat etmeleri gerekir. Bunu da ancak belge ile sağlayabilirler. İşte mirasçıların mirasçı olduklarını ispata yarayan bu belgeye “mirasçılık belgesi” veya eski tabirle “ veraset ilamı” denir.