Tenkis davasını kimler açabilir? Tenkis davası hangi durumlarda açılır?
Tenkis davası açma hakkına da sadece saklı paylı mirasçılar sahiptir. Miras bırakanın saklı payları dikkate almadan serbestçe sağlığında yaptığı tasarruflar ve kazandırmalar kendiliğinden hükümsüz hale gelmeyeceğinden bunları saklı pay hakkı bulunan mirasçılarca dava edilmesi gerekir. Bu davaya da “tenkis davası” denilmektedir. Tenkis davası, miras bırakanın saklı pay miktarlarını aşarak ölüme bağlı veya sağlar arası yaptığı karşılıksız kazandırmaların yasal sınırı aşan miktarına dair açılan ve önceki duruma etkili ve yenilik doğurucu bir dava türüdür. Burada tasarrufların iptali değil, yasal sınıra çekilerek kapsamının mahkeme kararı ile değiştirilmesi amaçlanır. Böylece saklı pay miktarları bakımından miras bırakanın yaptığı tasarruf işlemlerinde değişiklik meydana gelir.
Tenkis talebi, dava yoluyla veya def’i ileri sürülerek de yapılabilir. Davanın açılması için dört koşul aranır;
a) Miras bırakan ölmüş olmalı ve miras kalması söz konusu olması,
b) Miras bırakanın mirasta yapabileceği tasarruflarına ilişkin kanuni oranı aşması,
c) Saklı paylı mirasçıların haklarının zedelenmiş olması,
d) Kazandırma ve tasarruflar karşılıksız yapılmış olmalıdır. Tenkise tabi kazandırmaların bir kısmı ölüme bağlı bir kısmı da miras bırakanın sağlığında yapılmış olabilir.
Ölüme bağlı kazandırmaların tamamı mutlak anlamda tenkise tabi iken sağlar arası yapılanlar sınırlı bir şekilde tenkise tabi tutulur.
Mirasta Tenkis Davasında Harç Nedir?
Tenkise tabi miktar (saklı paya el atılan kısım) üzerinden nisbi harç ve vekalet ücretine tabidir. Dava “belirsiz alacak davası” olarak açılabilir. Asgari bir bedel ile sonradan ıslah edilmek üzere dava açılmalıdır.
Mirasta tereke nasıl hesaplanır? Miras bırakanın tasarruf edebileceği miktar ne kadardır?
Miras bırakan, terekesinde saklı pay toplamları dışında serbestçe tasarruf edebilir. Başka bir ifadeyle tereke toplamı ile saklı paylar toplamı arasındaki fark, tasarruf edilebilir kısımdır. Bu nedenle öncelikle terekenin miras bırakanın ölüm tarihindeki değerinin tespiti gerekir. Diğer bir anlamıyla Aktif ve Pasifler belirlendikten sonra Net Terekenin belirlenmesi gerekir. Tereke, miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. Miras bırakanın TMK’nin 564’üncü maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır.
Miras bırakanın hangi tasarrufları tenkise tabi olur?
Saklı payı zedeleyen miras bırakanın ölüme bağlı tüm tasarrufları mutlak olarak tenkise tabidir. Yani ölüme bağlı tasarrufların tenkise tabi olması için aranan tek bir şart vardır; o da saklı payın zedelenmiş olmasıdır. Ölüme bağlı tasarruflar kayıtsız ve şartsız tenkise tabidir. Kazandırmanın mirasçı ya da üçüncü kişiye yapılması arasında fark yoktur. Dolayısıyla yasal süresi içerisinde saklı payı ihlal edilen mirasçının talepte bulunması halinde ölüme bağlı tasarruflar tenkise tabi tutulacaktır.
Hemen ifade etmek gerekir ki vasiyetname ve miras sözleşmesi gibi miras bırakanın ölümüne bağlı bağışlamalar da kayıtsız ve şartsız tenkise tabidir.
Sağlar arası tasarruflarda ise durum farklıdır. Saklı payı zedelemiş olsalar dahi her sağlar arası tasarruf tenkise tabi olmaz. Kanunen bazı şartların gerçekleşmesi gerekir. Kanunun 565’inci maddesine göre; aşağıdaki karşılıksız kazandırmalar, ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tâbidir:
- Miras bırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış olduğu sağlar arası kazandırmalar ile geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi,
- Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar,
- Miras bırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar,
- Miras bırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar.
Tenkis davası ile muris muvazaası nedeniyle Tapu İptali ve Tescil davası arasındaki farklar nedir?
Tenkis davaları ile Muris muvazaası nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası arasında bir takım farklılıklar bulunmaktadır. Buna göre;
- Tenkis davaları, tek başına ayrı bir dava olarak açılabileceği gibi muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davaları veya vasiyetnamenin iptali davalarında terditli olarak da talep edilebilir. Hatta davacının dava dilekçesinde açıkça tenkis talebinde bulunmasına dahi gerek yoktur. Hukuken tenkis talebine denk gelen ifadelerde bulunması dahi tenkis talebinin dikkate alınması için yeterlidir.
- Yine tenkis talebi dava yoluyla ileri sürülebileceği gibi TMK’nın 571/son maddesi uyarınca def’i yoluyla da her zaman ileri sürülebilir.
- Muris muvazaası nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davasının davacısı Tüm Mirasçılar ve Tereke Temsilcisidir. Tenkis davasının davacısı sadece Saklı Pay Sahibi Mirasçılardır.
- Muris muvazaası nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davasında zaman aşımı ya da hak düşürücü süre yoktur. Tenkis davaları ise saklı payın zedelendiğinin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl ve her hâlükârda miras bırakanın ölümü veya vasiyetname açıldıktan sonraki 10 yıl içinde açılmalıdır.
- Her iki dava türü bakımından Sözleşme ve İşlemdeki İrade yönünden Muris muvazaası nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davasında gerçekte yapılmak istenen ile görünürde yapılan hukuki işlemin iradesi farklıdır. Tenkis davasında ise gerçekte yapılmak istenen ile yapılan hukuki işlemin iradesi aynıdır.
- Dava konusu bakımından Muris muvazaası nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası sadece taşınmazlar için açılır ve hukuki işlemin iptali (tapu iptali-tescil) istenir. Tenkis davası tüm taşınır ve taşınmaz mallar için açılabilir ve saklı payı aşan kısmın iptali ve düzeltilmesi talep edilir.
- Davanın sonuçları bakımından ise Muris muvazaası nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davasının sonucunda muvazaanın var olduğunun ispatlanması halinde tapu kaydının tamamen iptaline karar verilir. Tenkis davası sonucunda ise yalnızca saklı payı aşan kısım için yeniden düzenlenmesi kararı verilir.
Tenkis davasında yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiğinde sabit tenkis oranına göre dava konusu malın paylaşılmasının mümkün olup olmadığı araştırılır. Bu araştırma neticesinde tasarrufa konu malın bölünmesi mümkün ise bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilir.
Tenkis davası ile ilgili Yargıtay Kararları:
Faiz
“Faiz , tenkis alacağına ilişkin isteğin fer’i niteliğinde ayrı bir alacak olup; faiz alacağı, asıl davada istenebileceği gibi ayrı bir dava açılarak da istenebilir. Ancak; tenkis davasında faiz istemi de, asıl alacağın bağlı olduğu hak düşürücü süreye tabidir. Tenkis davasında hak düşürücü süre bir yıl olduğuna göre ,faiz isteğinde de, bir yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerekir. Tenkis davasında faiz istenilmemişse ,davacı faiz isteme hakkını saklı tutmuş olsa bile, bu dava ile faiz hakkındaki hak düşürücü süre kesilmiş olmaz. Bu itibarla, faiz isteğine ilişkin dava, mutlaka bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmalıdır. Davacılar, tenkis davasını 08.09.2005 tarihinde açtıklarına göre; en geç bu tarihte saklı paylarının zedelendiğini öğrendiklerinin kabulünün gerektiği ve dolayısıyla belirtilen tarih itibariyle faiz istemi yönünden de bir yıllık hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı açıktır. Diğer taraftan, tenkis davasının faiz alacağı için yapılacak takip yönünden hak düşürücü süreyi kesmediği de ortadadır. Bu durumda, faiz alacağına ilişkin takibin başlatıldığı 27.12.2012 tarihi itibariyle bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, faiz alacağının bir yıllık hak düşürücü süre içinde takip konusu yapılmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.”, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, Esas Numarası: 2016/10132, Karar Numarası: 2019/4189, Karar Tarihi: 27.06.2019.“
Davalının tercih hakkında dair bir karar
“Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmayacağından davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir. Tanık beyanları doğrultusunda mirasbırakan tarafından satış suretiyle devredilen taşınmazların temlikinin gerçek satış olmadığı ve anılan bu devirlerin saklı payı zedeleme amaçlı yapılmış olduğu açıktır. Tenkis konusunda inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.”, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2016/15970 Karar Numarası: 2017/7515 Karar Tarihi: 20.12.2017.”
Terditli dava hakkında
“Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir. Somut olaya gelince, mahkemece mirasbırakan tarafından yapılan temlikin saklı pay kurallarını zedeleme amacıyla yapılıp yapılmadığı açıklığa kavuşturulmamıştır. Hal böyle olunca, temlikin saklı pay kurallarını etkisiz hale getirmek için yapılıp yapılmadığının ismi bildirilen tanıklar da tekrar dinlenerek saptanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.”, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, Esas Numarası: 2016/10427, Karar Numarası: 2019/4022, Karar Tarihi: 20.06.2019.”
Seçimlik hak ve sabit oran
“Alt soyu baba ve anası erkek ve kız kardeşi yahut karısı veya kocası sağ iken vefat eden murisin, ölüme bağlı tasarrufları bu kimselerin saklı paylar miktarından fazla olan mallarından muteberdir. Tasarruf nisabını aşan ve saklı pay sahibi mirasçıların saklı paylarını ihlal eden tasarrufların tenkisi, saklı pay sahibi mirasçılar tarafından istenebilir. Miras bırakan ölüme bağlı tasarruflarla saklı pay kurallarını ihlal edebileceği gibi, sağlararası tasarruflarla da saklı pay kurallarını ihlal edebilir. O zaman bu tasarruflar da tenkise tabi olurlar. Saklı payları aşan tasarrufların tenkisinin nasıl yapılacağı ölüm günü itibariyle net tereke nakit olarak hesaplanacak, elde edilen parasal miktar, saklı pay sahibi mirasçıların saklı paylarına düşen miktar belirlenecek ve sabit tenkis oranı bulunacaktır. Tenkise konu olan mala sabit tenkis oranı uygulanacak, bu orana göre malın aynen tenkisinin mümkün olmadığı anlaşıldığı takdirde, davalıya seçimlik hakkı ihtar edilecek, davalı tenkisi lazım gelen miktarı vermeyi yani nakden tenkisi seçtiği takdirde yeniden temlik edilen malların değerleri seçimlik hakkın kullanıldığı güne göre saptanıp, ona sabit tenkis oranı uygulanmak sureti ile tenkis edilecek miktar bulunacaktır.”, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas Numarası: 2003/2-353, Karar Numarası: 2003/395, Karar Tarihi: 04.06.2003.“
Yargılamada tenkis anlamına gelebilecek iddia ve savunmaların dikkate alınması gerektiği
“Dava, dava dilekçesinde “tapu iptali suretiyle tenkis” olarak belirtilmiş; mahkemece “muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil” olarak nitelendirilmiş; Özel daire ise davayı “tenkis” olarak vasıflandırarak bozmaya konu etmiştir. Dosya içeriğine göre, davacıların miras bırakanı 12.06.1991 tarihinde, Yusuf Ziya E.’dan 2460 ada 1 parsel sayılı taşınmazı satış vaadi sözleşmesi ile satın almış; 22.05.2001 tarihinde ise aynı taşınmaz Yusuf Ziya E. tarafından davalı Mehmet A.’e satılmıştır. Davacılar aslında taşınmazın miras bırakanları adına tapuda tescilinin yapılacakken, davalı adına tescil edildiğini, oysa taşınmazın miras bırakanlarının yurt dışındaki çalışması sonucunda kazandığı para ile satın alındığını, saklı paylarının zedelendiğini ileri sürerek, tenkis istemişler; duruşmalarda da bu taleplerini açıkça dile getirmişlerdir. Öyleyse Yerel Mahkemece, davacıların talebinin tenkise yönelik olduğu gözetilerek, tenkis koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılmalı ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.”, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas Numarası: 2010/2-648, Karar Numarası: 2010/684, Karar Tarihi: 22.12.2010.“
Dava harçları
“Davacılar eldeki davayı açarken dava değerini üzerinden peşin nispi karar ve ilam harcını yatırmışlardır. Yargılama sırasında ise, yapılan keşif sonucunda çekişme konusu taşınmazın değeri artmış, ancak belirlenen bu değer üzerinden alınması gereken peşin nispi karar ve ilam harcı tamamlatılmadan davanın esası hakkında hüküm kurulmuştur. Harçlar Kanunu, harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış, değinilen yönün mahkemece re’sen gözetilmesini hükme bağlamıştır. Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler göz ardı edilerek, eksik harç tamamlatılmadan yargılamaya devamla davanın esası hakkında karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi harcı tamamlanmayan bu değer üzerinden davalı taraf yararına vekalet ücretine karar verilmiş olması da doğru değildir. Mahkemece yapılacak iş; davacılara anılan yargı harcını ödemesi konusunda usulünce önel verilerek, sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır.”, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas Numarası: 2014/1347, Karar Numarası: 2016/1034, Karar Tarihi: 09.11.2016.“
Tenkis davası ve mirasta iade hükümleri
“Mirasta iade tenkis davasına ilişkin olarak, miras bırakanın alt soyu dışındaki mirasçılarından birine sağlığında yaptığı karşılıksız kazandırmanın iadeye tabi olabilmesi için bunun miras payına karşılık yapılması ve bu konuda miras bırakanın açık bir irade beyanı olması gerekir. Açık bir irade beyanı yok ise yapılan karşılıksız kazandırmanın miras payına karşılık yapılıp iadeye tabi olduğunu genel kural gereği iddia edenin ispat etmesi gerekir. Oysa alt soy lehine yapılan karşılıksız kazandırmalarda kanunda belirtilen hallerde karşılıksız kazandırmaların miras payına mahsuben yapıldığı ve iadeye tabi olacağı yasal karine olarak kabul edilmiştir. Burada ispat yükü genel kuralın aksine lehine kazandırma yapılan kişiye düşer, yasal mirasçı yapılan kazandırmanın miras payına karşılık yapılmadığını ispat etmek zorundadır.”, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas Numarası: 2003/2-583, Karar Numarası: 2003/565, Karar Tarihi: 08.10.2003.”
İçtihadı Birleştirme Kararları
Miras bırakanın saklı pay kurallarını gidermek amacıyla yaptığı temliki tasarruftan sonra, bundan yararlanan kişinin, miras bırakanın bilgi ve talimatı dışında sırf saklı pay sahibi mirasçıları bu haklarından yoksun kılmak için, durumu bilen üçüncü kişilere taşınmazları devretmesi halinde, kötü niyetli bu kişilere karşı saklı pay sahibi mirasçılar tarafından tenkis davası açılabilir (13.5.1975 Tarih-1974/7 Esas, 1975/1 Karar saylılı İBK).
Miras bırakanın yaptığı temliki tasarruflara karşı bundan zarar gören mirasçılar tenkis davası ile birlikte kademeli olarak veya ayrı bir dilekçe ile muvazaa hukuksal nedenine dayanarak tapu iptal-tescil davası açabilirler (22.05.1987 tarih, 1986/4 E.- 1987/5 K. Sayılı İBK).
Belirli bir malın vasiyet edilip de bu malın tenkisinde bölünmesi mümkün olmayan hallerde lehine vasiyet edilen tarafın seçimlik hakkı gündeme gelecektir. Burada dilerse tasarruf nisabı miktarını nakden alır, dilerse de tenkis edilmesi gereken miktarı öder. Bu kanunda belirtilen bir kuraldır. İşte bu seçimlik hak gündeme geldiğinde burada ortaya çıkacak bu iki seçimlik hakkın miktarı belirlenirken bu hakkın kullanıldığı gündeki değeri esas alınacaktır ( 1994/4 E.- 1994/4 K. Sayılı İBK).
Tenkis Davası ve Terekenin Belirlenmesi
Tenkis davası, kural olarak saklı pay sahibi mirasçılar tarafından açılır. Ancak TMK’nın 562. maddesindeki hükme göre “Mirasbırakan, tasarruf edebileceği kısmı aştığında, saklı payı zedelenen mirasçı, iflâsı hâlinde iflâs dairesinin veya mirasın geçtiği tarihte kendisine karşı ellerinde ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklıların ihtarına rağmen tenkis davası açmazsa, iflâs idaresi veya bu alacaklılar, alacaklarının elde edilmesi için gerekli olan oranda ve mirasçıya tanınan süre içinde tenkis davası açabilirler. Mirasçılıktan çıkarılanın çıkarma tasarrufuna itiraz etmemesi durumunda da iflâs idaresi veya alacaklılar, aynı koşullarla tenkis davası açabilirler”. Bu hükümle, saklı paylı mirasçının alacaklılarından çekindiği veya farklı nedenlerle tenkis davası açmaktan kaçındığı hâllerde, alacaklılarına ve iflas dairesine belli koşulların bulunması hâlinde tenkis davası açma imkânı tanınmıştır. Yine kural olarak tenkis davası mirasbırakanın saklı pay kurallarını gidermek amacıyla yaptığı tasarruftan yararlanan kişi aleyhine açılır. Bu kişiler mirasçı olabileceği gibi mirasçılar dışında üçüncü kişiler de olabilir. Davalı gerçek veya tüzel kişi olabilir. Lehine kazandırma yapılan kişi ölmüşse onun mirasçılarına karşı da açılması mümkündür. Diğer yandan, tenkise konu kazandırmanın lehine tasarrufta bulunulan kişi tarafından daha önce üçüncü bir kişiye devredilmiş olması durumunda devralan kişiye karşı tenkis davası açılıp açılamayacağı 13.01.1975 tarih ve 7/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında tartışılmış ve sonuç olarak, mirasbırakanın saklı pay kurallarını gidermek amacıyla yaptığı temliki tasarruftan sonra, bundan yararlanan kişinin, mirasbırakanın bilgi ve talimatı dışında sırf saklı pay sahibi mirasçıları bu haklarından yoksun kılmak için durumu bilen üçüncü kişilere taşınmazları temlik etmesi hâlinde, kötü niyetli bu kişilere karşı saklı pay sahibi mirasçılar tarafından tenkis davası açılabileceğine karar verilmiştir. Ayrıca tenkis davasının açılabileceği belli süreler vardır. TMK’nın 571. maddesinin birinci fıkrasına göre “Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer”. Bu madde “Hak düşürücü süreler” başlığı altında düzenlendiğinden bahsi geçen bir ve on yıllık sürelerin hak düşürücü nitelikte olduğu tartışmasızdır. Ancak bu sürelerin işlemeye başlaması için öncelikli koşul murisin ölmesidir. Muris hayatta olduğu sürece tenkis davası açılamayacağı gibi hiçbir süre de işlemeye başlamayacaktır. Tenkis davasında ispat yükü ise TMK’nın 6. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesinde yer alan genel hükümler uyarınca anılan iddiayı ileri süren davacı tarafa aittir. Tenkis davası saklı paylı mirasçılar tarafından açılacağından davacı tarafın öncelikle saklı paylı mirasçı olduğunu, mirasbırakanın öldüğünü ve saklı payına el atıldığını ispat etmesi gerekmektedir. Mirasbırakanın ölümü ve mirasçılık gibi olguların nüfus kayıtları ve mirasçılık belgesi gibi delillerle ispatı mümkündür. Murisin saklı payı zedeleme kastı ise Hukuk Genel Kurulunun 07.07.2010 tarihli ve 2010/1-360 E., 2010/372 K. sayılı kararında belirtildiği gibi tanık dâhil her türlü delille kanıtlanabilir. Bu bağlamda, saklı payı zedeleme kastının yemin delili ile kanıtlanması da mümkündür. Ancak kazandırma ölüme bağlı bir tasarrufla yapılmış ise mirasbırakanın saklı payı zedeleme kastının varlığı karine olarak kabul edildiğinden bunun aksini iddia eden tarafın kanıtlaması gerekmektedir. Sağlararası kazandırmalarda ise böyle bir karine bulunmadığından bu kastın varlığını ileri süren tarafın ispat etmesi gerekmektedir. Somut olayda, tarafların mirasbırakanı … Arif Ertuğrul 10.08.2011 tarihinde vefat etmiş ancak daha önce … Noterliğinde düzenlenen 30.05.2006 tarih ve 1136 yevmiye numaralı vasiyetname ile bir kısım taşınmazlarını davacılar ile davalı oğluna vasiyet etmiştir. Davada ise ölüme bağlı tasarrufla davalıya yapılan kazandırma sonucunda davacıların saklı paylarının zedelendiği ileri sürülmüştür. Yukarıda açıklandığı üzere tenkis davasının öncelikli koşulu mirasbırakanın yaptığı kazandırma ile saklı paylı mirasçıların bu haklarını zedelemesidir. Yani tasarruf nisabını aşmasıdır. Bunun gerçekleşip gerçekleşmediği ise tasarruf oranın belinlenmesi ile mümkündür. “Tasarruf edilebilir kısmın hesabı” kenar başlığını taşıyan TMK’nın 507. maddesi “Tasarruf edilebilir kısım, terekenin mirasbırakanın ölümü günündeki durumuna göre hesaplanır. Hesap yapılırken, mirasbırakanın borçları, cenaze giderleri, terekenin mühürlenmesi ve yazımı giderleri, mirasbırakan ile birlikte yaşayan ve onun tarafından bakılan kimselerin üç aylık geçim giderleri terekeden indirilir” hükmünü taşımakta olup; bu hükme göre tasarruf oranının tespiti için mirasbırakanın tüm terekesinin, diğer bir anlatımla kazandırma konusu terekesi ile kazandırma (temlik) dışı terekesinin bilinmesi gerekir. Mirasbırakanın sağlararası karşılıksız kazandırmaları, tenkise tâbi oldukları ölçüde, tasarruf edilebilir kısmın hesabında terekeye eklenir (TMK m. 508). Tereke, ölen bir kimsenin mal, hak, alacak ve borçlarının tümünü ifade eder. Yani mirasbırakanın ölüm tarihine göre bırakmış olduğu, maddi veya maddi olmayan, genellikle para ile ölçülmesi mümkün aktif ve pasif değerlerin karşılığıdır. Miras ise terekeden daha geniş kapsamlıdır. Mirasbırakanın hak ve borçları da mirasçılara ve terekeye intikal edecektir. O hâlde, tereke; mirasbırakanın ölüm tarihine göre bırakmış olduğu tüm kıymetler ile mirasta denkleştirmeye konu iadeye tabi olarak yaptığı sağlararası, mirasçıların terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlü oldukları kazandırmalar terekenin aktifini, mirasbırakanın borçları, cenaze giderleri, terekenin mühürlenmesi ve yazımı giderleri, mirasbırakan ile birlikte yaşayan ve onun tarafından bakılan kimselerin üç aylık geçim giderleri, muvazaalı (danışıklı) ödemelerde alınan karşılıklar, yine eğitim ve öğrenimini tamamlamamış olan veya sakatlıkları bulunan çocuklara yapılacak hakkaniyete uygun ödemeler vb. gibi terekenin pasifini oluşturur (Özuğur, … İhsan, Tenkis, Mirasta Denkleştirme ve Muvazaa Davaları, 4. Baskı, …, s. 32,; HGK’nın 07.07.2010 tarihli ve 2010/1-360 E., 2010/372 K.). Net tereke, terekenin aktifinden pasifleri çıktıktan sonra kalan kısmı ifade etmektedir. Terekenin tasarruf edilebilir kısmı ise net terekeden saklı paylar toplamı çıkarıldıktan sonra geriye kalan değerlerdir. Tereke bu şekilde belirlendikten sonra mirasın açıldığı tarihteki, yani mirasbırakanın ölümü anındaki niteliklerine uygun fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespit edilmesi gerekir. Çünkü mirasbırakanın TMK’nın 564. maddesinde düzenlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tenkiste sıra ise TMK’nın 570. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre “Tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar, önce ölüme bağlı tasarruflardan; bu yetmezse, en yeni tarihlisinden en eskisine doğru geriye gidilmek üzere sağlararası kazandırmalardan yapılır. Kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernek ve vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve sağlararası kazandırmalar en son sırada tenkis edilir”. Mirasbırakan tenkise tabi olan tek bir kazandırmada bulunmuşsa, bu kazandırma saklı payın ihlali ölçüsünde tenkis edilir. Tenkise tâbi hem ölüme bağlı kazandırma hem de sağlararası kazandırma mevcut ise saklı pay tamamlanıncaya kadar öncelikle ölüme bağlı tasarruflar tenkis edilir. Ölüme bağlı tasarruflar, TMK’nın 563 ve 561. maddeleri uyarınca kendi içinde orantılı olarak tenkis edilir. Ölüme bağlı tasarruf yapılmamış veya ölüme bağlı tasarrufların tenkisi saklı paya tecavüzü ortadan kaldırmaya yetmemişse, sağlararası kazandırmaların tenkisine geçilir. Sağlararası işlemlerin kendi içindeki tenkis sırası da en yeni tarihlisinden en eski tarihlisine doğru olmak üzere belirlenir. Buna rağmen saklı paya tecavüz giderilememişse, kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernek ve vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve sağlar arası kazandırmalar tenkis edilir (Hukuk Genel Kurulu-K.2021/625).
Saklı Paylı Mirasçısını Mirasçılıktan Çıkarma
Miras bırakan saklı paylı mirasçısını tek taraflı ölüme bağlı tasarruf ile mirasçılıktan kısmen veya tamamen çıkarabilir. Çıkarma sebebi bu tasarrufta mutlaka ve açıkça gösterilmelidir. Ayrıca muris saklı pay dışında kalan pay için her zaman tasarruf hakkına sahip olduğundan saklı pay dışında kalan pay için çıkarma sebebi göstermek zorunda değildir. Çıkarılan mirasçı, miras bırakanın kanuni mirasçılarına ve varsa altsoyuna karşı dava açarak çıkarmaya itiraz edebilir. Çıkarma sebebi gösterilmemişse veya davalılar tarafından çıkarmanın haklı olduğu kanıtlanmamış ise çıkarılan saklı pay sahibi mirasçı tenkis talebinde bulunabilir ancak bu durumda dahi saklı payı aşan kısmı isteyemez ( Yargıtay 14. HD. 2015/1687 E.-2015/6049 K.).
Tenkis Davası-Miras bırakanın Ölüm Tarihi
Mirasçılık ve mirasın geçişi miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan kanun hükümlerine göre belirlenir. Miras bırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 Sayılı Eski Medeni Kanun, bu tarihten sonra ölmüşse 4721 Sayılı Türk Medeni Kanun Hükümleri uygulanır. Tenkis davası, miras bırakanın saklı payları ihlal eden ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmalarının yasal sınıra çekilmesini sağlayan, öncesine etkili yenilik doğuran bir davadır. Bu davanın dinlenebilmesi için miras bırakanın saklı payları ihlal eden ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmalarda bulunmuş olması gerekir. Saklı payların ihlal edildiğini tespit etmek için de kazandırma konusu tereke ile kazandırma dışı terekenin tümüyle bilinmesi gerekir. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalarıdır. Bunlar terekenin aktifini oluştururken; miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifini oluşturur. İşte aktiflerden pasiflerin çıkarılması bize net terekeyi verecektir. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki parasal değeri belirlenir. İşte bulunacak bu rakam üzerinden saklı paya tecavüz edilip edilmediği belirlenecektir (1. HD. 2014/4351 E.-2015/3639 K.).
Tenkis Davasında Hesaplama
Mahkemece yapılan hesaplama hükme yeterli ve elverişli değildir. Zira tenkis davalarında öncelikle kazandırma konusu tereke ile kazandırma dışı terekenin tümüyle tespit edilmesi gerekirken mahkemece bu konuda yeterli araştırma yapılmadan ve gerekçe gösterilmeden pasif terekenin takdiren belirlenmiş olması da doğru değildir. Ayrıca terekenin, mirasın açıldığı tarih olan miras bırakanın ölüm tarihi itibari ile değerinin belirlenmesi, kazandırmaların, net terekenin ve sabit tenkis oranın bu tarih itibari ile parasal değerlerinin tesbiti gerekir. İşte bu ilkeler doğrultusunda gerekli inceleme ve araştırma yapılarak tenkis kuralları doğrultusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekir (1. HD. 2014/9116 E.-2014/12262 K.).
Mirasta Tenkis Konusu Malın Bölünmezliği/Tenkis Hesaplama
Bilindiği üzere; Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (TMK m.565) Miras bırakanın TMK’nin 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK’nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK’nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir. Somut olayda, çekişme konusu taşınmazın ¼’er payının 19.10.1976 tarihli akitle yaşları küçük olması sebebiyle davalıları temsilen anne ve babası tarafından, kalan payın ise 16.11.1982 tarihli işlemle davalılar tarafından bizzat satın alındığı, bedellerin miras bırakan tarafından ödendiği sabittir. Bu durumda tenkis hesabı yapılırken 1339 ada 25 parsel sayılı taşınmazın miras bırakanın ölüm tarihindeki değeri değil de davalılar adına satın alındığı 19.10.1976 ve 16.11.1982 tarihlerindeki miras bırakan tarafından ödenen bedeller üzerinden yapılması gerektiği kuşkusuzdur. Ne var ki mahkemece, tenkis hesabının doğru yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki; tenkis hesabında, davalılara kazandırıldığı iddia olunan taşınmazların ölüm tarihindeki değerleri keşfen belirlenmiş, miras bırakanın ölüm tarihindeki aktif ve pasif terekesi tam olarak tespit edilmeden sonuca gidilmiştir. Hal böyle olunca, davacılar tarafından davalılara kazandırıldığı iddia olunan taşınmazların akitte gösterilen bedelden daha yüksek bir bedel ödenerek temlik alındığı hususu ispatlandığı takdirde bu bedeller, aksi takdirde akitte gösterilen satış bedellerinin dikkate alınması miras bırakanın taşınmazlar alınırken verdiği bedellerin (paraların) mirasın açıldığı tarihte ulaştığı değerinin, paranın satın alma gücündeki değişimlerin usulünce belirli kriterler dikkate alınmak suretiyle hesaplanması, net terekenin saptanmasında murisin temlik dışı kalan taşınmazlarının tespiti, saklı pay ve tasarruf nisabının yeniden belirlenmesi, murisin ölüm giderlerinin tespitiyle pasif terekesi içeresinde gösterilmesi, bu şekilde belirlenen pasif terekenin aktif terekeden indirilmesi suretiyle bulunan net tereke üzerinden tenkis hesabı yapılması suretiyle açıklanan hususları da kapsayacak şekilde uzman bilirkişilerden hükme ve denetime elverişli rapor alınması hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir (Yargıtay 1. HD – Karar : 2017/7130).
Tapu İptal ve Tescil Davasıyla Tenkis Davasının Birlikte Açılması
Mahkemece, davacıların ilk talebi olan tapu iptali-tescil isteklerinin kabulüne karar verilmiş; terditli olarak talep edilen tenkis isteği bakımından ise davanı reddine karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden açılan davada öncelikli isteğin “tapu iptali ve tescil” olduğu anlaşılmaktadır. Davacıların ilk sıradaki talebi olan tapu iptali-tescil istekleri mahkemece yerinde görülmediği takdirde terditli talep olan “tenkis” isteği üzerinde durulması gerekirken; tapu iptal-tescil talebi kabul edildiği halde, terditli talep olan tenkis isteği yönünden de davanın reddine karar verilmesi ve tenkis talebi reddedildiği gerekçesiyle davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru değildir (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi – Karar: 2020/4501).
Mirasçılık ve mirasın geçişi
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Mirasçılık ve mirasın geçişi, miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. ( 4722 S.K. md.17 )
1-Tenkis ile ilgili dava yönünden; davalılar zamanaşımı defi’inde bulunmuş, davacı buna açıkça karşı çıkmamıştır. Miras bırakan 20.03.1994 tarihinde ölmüş, dava 19.09.1997 tarihinde açılmıştır. Bir yıllık zamanaşımı süresi geçtiğinden ( TKM. md. 513 )davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerekirken davaya devamla yazılı şekilde tenkis hükmü kurulması bozmayı gerektirmiştir.
2-Kabule göre de; taşınmazların devrinin muvazaalı ve bedelsiz olduğu kanıtlanmadığı halde kazandırmalar bedelsiz kabul edilerek tenkise karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.06.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2004/6790 K. 2004/7742 T. 14.6.2004)