Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası Nedir?

37

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası Kime Karşı Açılır?

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası, muhdesatın davacıya ait olduğunu kabul etmeyen tüm tapu kayıt maliklerine karşı açılmalıdır.

Muhdesatın davacıya ait olduğunu açıkça beyan eden ortaklar veya tapu kayıt malikleri aleyhine muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılamaz. Hemen belirtelim ki; muhdesatın davacıya ait olup olmadığı konusunda açık bir beyanda bulunmayan tüm tapu kayıt maliklerine karşı bu dava açılmalıdır.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davasında Görevli Mahkeme

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasına bakmaya görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olarak belirlenmiştir.

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında yetkili mahkeme, muhdesatın bulunduğu yerdeki mahkemedir.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Kararı Kesinleşmeden İcraya Konamaz

Muhdesatın aidiyetinin tespitine ilişkin ilam kesinleşmeden icraya konulamaz. Aynı şekilde ilamda yer alan yargılama giderleri ve vekalet ücreti de ilamın fer’i niteliğinde olduğundan kesinleşmeden icraya konulamazlar.

Yargıtay bir kararda “Borçlu vekili, takibe konu ilamın kesinleşmediğini, kesinleşmeden takip konusu yapılamayacağını ileri sürerek takibin iptali istemiyle icra mahkemesine başvurmuş, mahkemece, takibe dayanak ilamdaki talebin, 324 parsel üzerinde bulunan binaların davacı tarafından yapıldığının tespitine ilişkin olup, gayrimenkulün aynına ilişkin olmadığı, kesinleşmeden infaz edilebileceği gerekçesi ile şikayetin reddine karar verilmiştir. Borçlunun icra mahkemesine başvurusu, takibin dayanağı olan ilamın, mülkiyet (muhdesat) tespitine ilişkin olduğu ve dolayısı ile kesinleşmeden icraya konulamayacağına ilişkindir. Takibin dayanağı olan ilam incelendiğinde; borçlunun mülkiyetin (muhdesatın) tespitine ilişkin talebinin mahkemece reddedildiği görülmektedir. Bu durumda, takibe konu ilam borçlu yönünden mülkiyet tespitine ilişkin olup, kesinleşmeden icraya konulması mümkün olmadığı gibi, ilamın fer’i niteliğindeki alacaklar da ilam kesinleşmeden icraya konulamaz (Y12HD-Karar:2019/6660).” demiştir.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti İle İzaleyi Şüyu Davası İlişkisi

Öğretide ve Yargıtay’ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir .

Bir kararda “Somut olayda, davaya konu taşınmaz hakkında açılmış bulunan Hendek Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/207-550 numaralı ortaklığın giderilmesi davasının açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup ilgili mahkeme hükmü 01.12.2015 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleşmiş bulunduğu, derdest izale-yi şuyu davası bulunmadığı için davacının tespit davası açmasında güncel hukuki yararının bulunduğundan söz edilemez. Mahkemece hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine (HMK mad. 115) karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esası incelenerek kabul kararı verilmesi doğru görülmemiştir (Y14HD-Karar : 2018/589).” denildiği görülmektedir.

Muhdesatın ve Arazinin Değerinin Tespiti Usulü

Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir.

Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%…..) oran kurulmak suretiyle belirlenir.

Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.

Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir (Y14HD-Karar : 2014/9069). Muhdesat, kalıcı olmak amacıyla yapılan yapı veya dikilen bitki şeklinde karşımıza çıkar. Şu halde, muhdesat hukukî niteliği itibarıyla bütünleyici parçadır (TMK. m. 718/II)

Davada İspat Yükü

İspat yükü kural olarak davacıya aittir. Davacı, muhdesatın varlığını ispat etmek zorundadır. Bu kapsamda, davacı, yapının veya bitkinin kalıcı olmak üzere kendisi tarafından meydana getirildiğini de ispatlamalıdır (TMK. m. 6; HMK. m. 190). Bunun için davacı tanık dâhil her türlü delile başvurabilir.

İspat yükü davacıya ait olmakla birlikte, davalı meselâ yapının muhdesat niteliğinde olmadığını ileri sürebilirler. Aynı şekilde, yapı veya bitkinin taşınır niteliğinde olduğunun ispatlanması da söz konusu davanın reddini sağlar.

Görüldüğü üzere, davalı da çeşitli savunmalarda bulunabilir. KK. m. 19/II hükmü gereğince muhdesatın tapu sicilinde gösterilmesi bir karine oluşturur. Ancak, bu kesin karine değildir. Böyle bir durumda, söz konusu adi karinenin aksini ispatlamak ise, iddia edene düşer.

E. Davanın Süresi

Muhdesatın tespiti davası bakımından genel bir hak düşürücü süre kanunlarda açıkça öngörülmemektedir. Bununla birlikte, kadastro tespitinden önce oluşturulmuş bir muhdesat varsa, buna yönelik tespit isteminde bulunulması mümkündür. Ancak, kesinleşen kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere (haklara) dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz (KK. m. 12/III).

Başka bir deyişle, burada hak düşürücü bir süre söz konusudur. Doktrinde, 10 yıllık süre geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî sebebe dayalı olarak kişisel bir hakkın da ileri sürülemeyeceği kabul edilmektedir.

Meselâ, taşınmaz üzerindeki bina ve dikili ağaç gibi muhdesata ilişkin haklarda durum böyledir. Dolayısıyla, muhdesata ilişkin hak ancak bu süre içinde ileri sürülebilir. Keza, Yargıtay da aynı görüştedir. Buna göre, 10 yıllık hak düşürücü süreden sonra davalının muhdesatın varlığını kabul etmesi dahi sonucu değiştirmez

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında vekalet ücreti nispi mi?

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası, nispi harca tabidir. Davacı, muhdesatın toplam değerinden kendi payına isabet eden bölümün değeri oranında nispi harç ödemelidir.

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası kesinleşmeden icraya konulabilir mi?

Muhtesatın aidiyetinin tespitine ilişkin ilam kesinleşmeden icraya konulamaz. Aynı şekilde ilamda yer alan yargılama giderleri ve vekalet ücreti de ilamın fer’i niteliğinde olduğundan kesinlemeden icraya konulamazlar.

Muhdesatın aidiyeti nasıl ispat edilir?

Genel hukuk kuralı olan “iddia eden kişi iddiasını ispatlamakla yükümlüdür” ilkesinden hareketle sözünü ettiğimiz taşınmazın üzerinde bulunan yapıların kendisine ait olduğunu iddia eden davacı taraf, bu iddiasını mahkemeye sunacağı deliller ile kanıtlamalıdır.

Muhdesat neleri kapsar?

Doktrindeki bir tanıma göre muhdesat, TMK. m. 724 ve m. 729 çerçevesinde taşınmaz üzerinde yer alan inşaat, bitki, bağ, bahçe gibi şeyleri ifade eder. Burada geçen TMK. m. 724 hükmü haksız yapılara ilişkindir. TMK. m. 729 hükmü de arazi üzerine dikilen haksız bitkileri kapsamaktadır.

Muhdesatın aidiyeti davası sonucunda ne olur?

Açtığınız muhdesatın aidiyetinin tespiti davası kabul edilirse muhdesatın mülkiyetinin davacıya yani dava açana ait olduğuna değil sadece bu muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğine karar verilir. Yani dava sonucunda bir tespit hükmü verilir. Bu nedenle dava sonucunda aldığınız hükümle ilamlı icra yoluna başvurma hakkınız yoktur. Davanızın kabul edilmesinin önemli sonucu tespit hükmünün kesin hüküm ve kesin delil teşkil etmesidir. Bu konu daha sonra yeniden davaya konu edilmez.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası Yargıtay Kararları

“Özellikle zeytin ağaçları için ağaçların sayısını belirtir zeytinlik tapuları oluşturulmuş, böylelikle zemine ayrı üzerindeki muhtesata ayrı tapular verilmiştir. Kısaca ifade etmek gerekirse medeni yasanın yürürlüğünden önceki dönemde ağaçlar bütünleyici parça sayılmamıştır… Hal böyle olunca, davacının 2497 parseli üzerindeki eski kanun zamanında dikildiği bilirkişi raporuyla anlaşılan zeytin ağaçlarının muhdesat olarak kabulü mümkün değildir. Mahkemece, zeytin ağaçlarının muhtesat olarak kabul edilmek suretiyle bedeli karşılığı şerhin terkini doğru olmadığından, karar bozulmalıdır…” 14.HD. T.10.4.2008, E.2008/4474 K.2008/4964

“…Somut olaya gelince; her ne kadar Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davacılar tarafından aidiyetinin tespiti istenen dava konusu kavak ağaçlarının niteliği itibariyle, belli bir süre arz üzerinde kaldıktan ve belli bir büyüme süresine geldikten sonra kesilecek ağaç türlerinden olduğu, ticari maksatla dikilen ve olgunlaştığında yani bir süre sonra kesilip yararlanılmak üzere dikilen kavak ve söğüt gibi ağaçların taşınmazın mütemmim cüzü yani tamamlayıcı parçası niteliğinde kabul edilmediği, 22/12/1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararında ise, muhdesatın, mütemmim cüz niteliğinde olduğu, bir başka deyişle geçici ve taşınabilir olmaması ve taşınmaza sıkı sıkıya bağlı bulunması gerektiğini söylemenin yanlış olmayacağının vurgulandığı, kavak ve söğüt gibi ağaçların ise muhdesat niteliğinde olmadığı, taşınır hükümlerine tabi mal niteliğinde olduğu, bu nedenle sorunun çözümünün TMK’nin 728. ve 729. maddelerinde aranması gerektiği karşısında, Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeler ile kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.” 8. Hukuk Dairesi 2016/2612 E. , 2019/2516 K.

“Davacılar Rafet ve Hatice K., kendilerinin miras bırakanı Nevriye ile davalıların miras bırakanı Veyis adına tapuda kayıtlı 491 ada 2 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki garaj, kömürlük, bahçe duvarı, kalorifer tesisatı ve aboneliğinin, meyve ağaçlarının mülkiyetinin derdest ortaklığın giderilmesi davası nedeniyle kendilerine ait olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmişlerdir. Ne var ki, davaya konu edilen taşınmaz üzerinde mevcut evin kalorifer tesisatı ve binanın ısıtılmasının temini için yapılan bağlantılar bağımsız muhdesat meydana getirme niteliğinde değildir. Bu gibi işlerin yapılması için harcanan giderler de mevcut muhdesattan faydalanmayı sağlayan ve artıran iyileştirici nitelikteki faydalı ve zorunlu giderlerdir. İyileştirme gideri niteliğindeki bu giderler, ancak yapan tarafından sebepsiz zenginleşme hükümlerine ve BK’nın 61 ve devam eden maddeleri hükümlerine göre ileride iyileştirme giderlerinden faydalanacak kişiler aleyhine açılacak eda nitelikli alacak davasında tartışılıp değerlendirilir.” 7. Hukuk Dairesi 2009/1615 E., 2010/240 K.

“Somut olayda; dava konusu 349 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan fabrika binası içerisindeki makine ve teçhizatlar fabrikadan ayrılıp götürülemeyeceğinden TMK’nın 684. maddesine göre bütünleyici parçadır. Bu itibarla dava konusu taşınmazdaki fabrika içerisinde bulunan bütünleyici parça (mütemmim cüz) niteliğinde olan makina ve teçhizatların uzman bilirkişi marifetiyle değeri tespit edilmeli, bu değer de dikkate alınarak davalı lehine oran kurulması gerekir.” 14. Hukuk Dairesi 2014/12691 E. , 2015/3040 K.

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Dava Dilekçesi Örneği

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası dilekçe örneği aşağıda yer almaktadır.

… ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE

DAVACI:

VEKİLİ:

DAVALILAR:

DAVA: Muhdesat Aidiyetinin Tespiti Davası

HARCA ESAS DEĞER: 10.000,00 TL (Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak şartıyla)

KONU: Muhdesatın Müvekkilimiz Tarafından İnşa Edildiğinin Tespiti istemimizden İbarettir.

AÇIKLAMALAR  :

Davalılardan A’nin … Sulh Hukuk Mahkemesinde 2020/111 E. sayılı açılan dosyasında görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davasında mahkemenin 19.02.2020 tarihinde, muhdesatın aidiyetinin tespiti için 1 aylık süre içerisinde dava açılması yönünde tarafımıza vermiş olduğu ara karar gereğince … İli … İlçesi … mah. … Mevkii 1/2 Parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan evin müvekkil tarafından inşa edildiğinin tespiti istemi ile mahkemenize başvurulması zorunluluğu hasıl olmuştur. Müvekkilimin muhdesatların kendisine ait olduğunun tespiti gerekmiştir.

Davacı müvekkilimiz, … İli … İlçesi … mah. … Mevkii ½ Parselde kayıtlı taşınmazda davalılar ile birlikte maliktir. Müvekkilim bu taşınmazı … tarihinde on yıllık süre ile kiralamış olup halen bu taşınmazda kiracıdır. (Ek-1 Kira Sözleşmesi) Bu kira sözleşmesi tapuya şerh verilmiştir. Müvekkilim, bu kira sözleşmesine güvenerek taşınmazın üstüne ev inşa etmiştir. Müvekkilim bu taşınmazda inşa ettiği evin bütün resmi işlemlerini yaparak ciddi anlamda masraf yapmıştır. Alınan bu evrakların birer suretini dilekçemizin ekinde sunuyoruz.

Dava konusu taşınmazları müvekkilim tek başına inşa ettirmiştir. Söz konusu binaların yapımına ilişkin faturaları dilekçemizin ekinde sunuyoruz. (Ek-3 Faturalar) İş bu taşınmazları müvekkilimin yaptığına ilişkin olarak, isim ve adreslerini daha sonra bildireceğimiz ve mahkeme huzurunda dinletilmek üzere tanıklarımız mevcuttur.

4721 sayılı medeni Kanunu’nun 684. Maddesinde; ” Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Bütünleyici parça, yerel âdetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır.” Kanunun 718. Maddesinde ise; “Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.”

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 09.07.2009 T. 2009/3121 E. 2009/3053 K.

“4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 684 ve 718. maddesi hükümlerine göre taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların mülkiyeti kural olarak arzın mukadderatına tabidir. Muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Aksine bir hüküm bulunmadıkça da muhdesatların mülkiyetinin taşınmaz malik veya maliklerinden başka birisine veya maliklerden bir veya birkaçına ait olduğunun tespiti istenemez ve mahkemelerce de bu sonucu doğuracak şekilde hüküm verilemez. Ne var ki, böyle bir istemle dava açılması halinde çoğun içinde azı da vardır kuralı gözetilerek diğer koşulların da varlığı halinde davanın kısmen kabulü ile muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilebilir.” (Ek-4 Yargıtay İlamı )

Müvekkilim iş bu muhdesatlar için gerekli yapı kullanım izin belgesini Tavas belediyesinden xxx tarihinde almıştır. (Ek- 7 Yapı Kullanıma İzin Belgesi) Dosyaya sunduğumuz faturalardan  anlaşılacağı üzere müvekkilim bu muhdesatlar için ciddi yatırım yapmıştır. Bu yüzden … İli … İlçesi xxx mah. xxx Mevkii 1/2 Parselde kayıtlı taşınmaz üzerindeki muhdesatın tespiti davası açıyoruz.

HUKUKİ NEDENLER: 4721 S.K m. 684,698,699,722 6100 S.K. m.322

HUKUKİ DELİLLER: Tapu Kayıtları , … Sulh Hukuk Mahkemesi 20../….. E. Sayılı dosyası, Yargıtay 7. H.D. Emsal nitelikte kararları, Binaların inşasında yapılan masrafları gösterir faturalar, Kira Sözleşmesi, Tanık( isim ve adresleri daha sonra bildirilecek), Keşif, Bilirkişi incelemesi.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıkladığımız nedenlerden ve mahkemece resen gözetilecek hususlardan dolayı,

… İli … İlçesi xxx mah. xxxx Mevkii 1/2 Parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan evin mülkiyetin (muhdesatın aidiyetinin) müvekkil adına TESPİTİ ile Davamızın KABULÜNE,

Yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini, müvekkilim adına talep ederim. …/…./…….

DAVACI VEKİLİ

 

EKLER:

Kira Sözleşmesi,

Yapı kullanım izin belgesi,

Faturalar,

Vekaletname,

Yargıtay İlamı