Silahların Eşitliği Ve Çelişmeli Yargılama İlkeleri

37
Silahların Eşitliği Ve Çelişmeli Yargılama İlkeleri
Silahların Eşitliği Ve Çelişmeli Yargılama İlkeleri

Silahların Eşitliği Ve Çelişmeli Yargılama İlkeleri ne demek?

çelişmeli yargılama ilkesi, mahkemenin kararını etkileyebilmek amacıyla dava dosyasına sunulan ya da mahkemece kendiliğinden ortaya çıkarılan görüş ve deliller hakkında tarafların bilgi sahibi olması ve bunlar hakkında görüş bildirebilmesi imkânı olarak tanımlanabilir.

Silahların eşitliği, uyuşmazlığın taraflarının usuli haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir. Silahların eşitliği ilkesi sadece ceza muhakemesi ile sınırlı değildir. Kavram olarak “taraf” ceza muhakemesi sistemimizin tercih ettiği bir kavram değildir.

Esas itibariyle anglo-amerikan sistemindeki taraf muhakemesi bakımından bu kavram daha uygundur. Bu nedenle taraf yerine “makam” kavramı tercih edilmektedir.

Ceza Muhakemesinde iddia makamı ile savunma makamı arasında haklarda eşitlik, yetkilerde denge olmasını gerektiren bu ilke, savunma aleyhine bir hukuki durumun yaratılmamasını ifade eder.

Savunma makamının savunmayı hakkıyla yapabilecek yetkilerle donatılması önemlidir. İddia ile savunma arasında (özellikle yargılama aşamasında) denge sağlanması hakkaniyet gereğidir. Bu denge “silahların eşitliği” olarak ifade edilmektedir. Buna yetkilerde denge veya usuli eşitlik de denebilir.

Bu dengenin hakkaniyet gereği oluşu, silahların eşitliği ilkesini adil (hakkaniyete uygun) yargılama ilkesinin bir unsuru haline getirmektedir. Çelişme, hüküm verme faaliyetine katılacakların düşüncelerini karşılıklı olarak bildirebilmelerinin sağlanmasıdır. Böylece bütün süjeler birbirlerinin fikirlerini öğrenecekler, hep birlikte düşüneceklerdir.

Çelişme, muhakeme yapmanın yani kolektif hüküm vermenin metodu, bu imkanı sağlayan sistemdir. Çelişme bir çekişme, bir mücadele, zıtlık anlamında bir çelişiklik değil, bir fikir alışverişidir, bir kolokyumdur. Çelişme, karşılıklı görüşlerin iki veya daha fazla kişilerce ortaya konmasıdır.

Anayasa Mahkemesi Kararlarında Silahların Eşitliği Ve Çelişmeli Yargılama İlkeleri

Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usul hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir.

Çelişmeli yargılama ilkesi ise taraflara dava dosyası hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını, bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir.

Dosyaya Erişim Hakkı:

Silahlarda eşitlik ilkesi (ve çelişmeli yargılama ilkesi) her şeyden önce dosyaya erişim hakkını (CMK m. 153) gerekli kılmaktadır. Yargılama aşamasında özel bir önem taşımayan bu husus (CMK m. 153/4), soruşturma evresinde son derece önemlidir (CMK m. 153/1-3).

Ancak bazen uygulamada yargılama aşamasında da dosya içeriğine, delillere erişim sorunu yaşanabilmektedir.

Delillerin Ortaya Konması ve Tartışılması:

Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri; iddianameden haberdar olma, hazır bulunma, delil sunabilme ve ortaya konan deliller hakkında değerlendirme yapabilme imkanına sahip olma … gibi birçok imkanı gerekli kılmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanununun duruşma hazırlığı ve duruşmaya ilişkin birçok hükmü bu konularla ilişkilidir.

Anayasa Mahkemesine göre; “Mahkemenin, mahkumiyet kararına gerekçe gösterdiği olguların varlığı yönünden sadece müşteki beyanlarını ve iddia makamının gösterdiği delilleri dikkate alması, buna karşılık başvurucunun aynı olguların aksini ispat için gösterdiği tanıkları dinlememesi ve diğer delilleri toplamaması, onu, müştekiler ve iddia makamı karşısında önemli ölçüde dezavantajlı duruma düşürmüştür. Bu durum, yargılamayı bir bütün halinde adil olmaktan çıkarmıştır”.

Talep veya İtirazların Duruşmalı-Duruşma Dışı İncelenmesi ve Taraflardan Görüş Alınması:

Öncelikle, çelişmeli yargılama ilkesinden, her talep veya itirazın duruşmalı yapılması gerektiği sonucu çıkarılmamalıdır. Bu ilkeler, duruşma yapmayı gerektirecek özel bir durum olmadığı sürece, (tutuklulukla ilgili) talep ve itirazların her durumda duruşmalı incelenmesini zorunlu kılmamaktadır.

Bir Tarafın Görüşünün, Tebliğnamelerin Karşı Tarafa Bildirilmesi:

İtirazda, tutuklulukla ilişkili olarak (CMK m. 101 ve 105 uyarınca) itiraz yapılmış ve Cumhuriyet savcısından görüş alınmışsa, bu görüşün savunma tarafına bildirilmesi gerekmektedir (CMK m. 270/2).

Anayasa Mahkemesi, tıpkı Ceza Muhakemesi Kanunu m. 297/3 ile ilgili değerlendirmesinde olduğu gibi bu hüküm bakımından da, örneğin sadece “itirazın reddedilmesi” şeklindeki bir görüşten ibaret olan Cumhuriyet savcısının yazısında, savunma makamının ayrıca cevap vermesini gerektiren daha önce ileri sürülmemiş herhangi yeni bir olgudan söz edilmemesi ve ayrıca merciin de Cumhuriyet savcılığının bu görüşünde yer alan herhangi bir olguya atıf yapmamış olması halini, önemli bir zarara uğranılmamış olması ve dolayısıyla bireysel başvurunun “anayasal ve kişisel önemden yoksun” olması nedeniyle ortada bir hak ihlali bulunmaması olarak değerlendirmektedir.

AYM, mahkeme önüne gelen bir kararında şu ifadelere yer vermiştir. Çelişmeli yargılamanın bir amacı da dosyaya bir görüşün/talebin girmesini sağlamakla sınırlı olmayıp onun mahkemece dikkate alınarak bir sonuca ulaşılmasını sağlamaktır. Çelişmeli yargılama ilkesi, sanığın aleyhindeki delillerin çelişmeli bir usul ile mahkemeye sunulmasını ve sadece tanık beyanlarının değil diğer delillerin de tartışılmasını gerektirir. Böylelikle sanıklar delilin davayla ilgisini ve ağırlığını değerlendirerek güvenirliği hususundaki iddialarını ve itirazlarını dile getirebilecektir (Cezair Akgül, § 28).

Silahların eşitliği ve çelişmeli yargı hakkının ihlaline karar veren AYM şu hususlara vurgu yapmıştır; somut olayda Mahkeme, müştekinin para yatırdığı hesaba ait banka kartını başvurucunun kaybettiğine ve dolandırıcılık eyleminin üzerinde şifre yazılı bu kart ile başkaca şahıslar tarafından gerçekleştirildiğine yönelik savunmasına karşılık; “sanığın şifresini arkasına yazdığı kartını kaybettiği yönündeki savunmasının hayatın olağan akışına aykırı ve suçtan kurtulmaya yönelik olduğu, bu tip suçlarda sanıkların bu yönde savunma yaptıkları” şeklinde bir gerekçe ile başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı vermiştir. Başvurucunun kullandığı telefonun olay tarihine ait baz istasyonu verileri ve bu olaya benzer şekilde başvurucunun aynı banka kartı hesabına para yatırılması sağlanarak gerçekleştirilen başka bir dolandırıcılık eylemine ilişkin Konya 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki dosyanın getirtilmesine rağmen, Mahkeme gerekçeli kararda bu belgelere ilişkin olarak lehe veya aleyhe bir değerlendirme yapmamıştır.

Silahların Eşitliği-Müdafiin Dosya İnceleme Yetkisi

Ceza muhakemesi süreci, suç işlendiği izlenimi veren bir hâlin varlığının öğrenilmesi ile başlayan ve bu şüphenin yenilmesi sonucunda maddi hakikate ulaşılmasıyla sona eren bir süreçtir. Bu sürece, iddia, savunma ve yargılama olmak üzere üç makam katılır.

Yargılama sonucunda verilen kararın, Anayasa’nın 36’ncı maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6’ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına uygun olabilmesi için, muhakeme sürecinde silahların eşitliği ilkesinin hayata geçirilmiş olması gerekir.

Silahların eşitliği, muhakeme süjelerinin hak ve yetkilerini kullanırken eşit imkânlara sahip olmasını ifade eder. Bu ilke özellikle iddia ve savunma makamlarının sahip olduğu yetkiler bakımından önem arz eder.

Cumhuriyet savcısı tarafından işgal edilen iddia makamı, savunma makamına göre oldukça güçlü konumdadır. Nitekim bu makamda bulunan Cumhuriyet savcısı soruşturma aşamasının en yetkili kişisi olması sebebiyle, başta delil araştırma yetkisi olmak üzere birçok geniş yetkiyle donatılmıştır.

Cumhuriyet savcısı ayrıca hukuk bilgisine sahip bir kişidir. Savunma makamında bulunan şüpheli ve sanık ise bu yetkilere ve hukuk bilgisine sahip olmadığı için iddia makamına göre güçsüz konumdadır. Bu iki makam arasında silahların eşitliğinin sağlanmasının en önemli yollarından birisi, şüpheli ve sanığın müdafi yardımından yararlanmasıdır.

Nitekim müdafi de Cumhuriyet savcısı gibi hukuk bilgisine sahip bir kişi olup, ceza muhakemesi sürecinde kendisine çeşitli yetkiler tanınmış önemli bir süjedir. Şüpheli ve sanık müdafi yardımından yararlanarak iddia makamı karşısındaki konumunu güçlendirecek, daha etkili bir savunma yapma imkânına sahip olacaktır.

Ancak şüpheli ve sanığın müdafi yardımından yararlanması silahların eşitliğinin sağlanması noktasında tek başına yeterli değildir. Müdafiin ayrıca soruşturma ve kovuşturma dosyalarını inceleyebilmelidir.

Nitekim müdafi ancak bu yolla şüpheli ve sanık hakkındaki isnatları öğrenip, bu isnatlara karşı bir savunma yapma imkânına sahip olabilir. Bu sebepledir ki müdafiin dosya inceleme yetkisi ceza muhakemesi kanunlarında düzenlenmektedir.

Müdafiden yararlanma hakkının bir parçasını oluşturan müdafiin dosya inceleme yetkisi, ceza muhakemesinde şüpheli ve sanığın sahip olduğu savunma hakkının müdafi aracılığıyla etkili bir şekilde kullanılabilmesi için oldukça önem arz eden bir yetkidir.

Müdafiin dosya inceleme yetkisinin hukuki dinlenilme hakkı ile de yakından ilişkili olduğu belirtilmelidir.

Müdafiin kovuşturma aşamasında dosya inceleme yetkisini kullanabilmesi için vekaletname ibrazının gerekli olup olmadığına bakıldığında, ne CMK’nın 153’üncü maddesinin dördüncü fıkrasında ne de Kanun’un başka bir hükmünde dava dosyasının incelenmesi için vekaletname ibraz etmenin aranmadığı görülmektedir.

Uygulamada müdafilerin soruşturma dosyalarını inceleyip örnek almaları için vekaletname ibrazının aranması, dosya ile ilgisiz müdafilerin soruşturma dosyalarını inceleyip örnek almalarının önlenmesi suretiyle soruşturmanın gizliliğinin korunması amacı ile yapılsa dahi, bunun mutlaka kanuni bir düzenlemeye kavuşturulması gerekmektedir.