Yapay Dölleme Yöntemleri ve Taşıyıcı Annelik

32
Yapay Dölleme Yöntemleri ve Taşıyıcı Annelik
Yapay Dölleme Yöntemleri ve Taşıyıcı Annelik

Yasal döllenme ve taşıyıcı annelik

Hukukumuzda yasal döllenme ve taşıyıcı annelik hakkında kanun düzeyinde henüz yasal bir düzenleme bulunmamakla birlikte, 30.09.2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları Ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Hakkında Yönetmelik (ÜYTE) konuya ilişkin en güncel mevzuat olma niteliğini taşımaktadır.

İlk maddede yönetmeliğin amacı açıklanmış olup bu amaç; “…Çocuk sahibi olamayan evli çiftlerden, tıbben uygun görülenlerin üremeye yardımcı tedavi metotları vasıtasıyla çocuk sahibi olmaları için yapılacak uygulamanın esaslarını, bu uygulamayı yapacak merkezlerin açılması, çalışması ve denetlenmesi ile ilgili usul ve esasları düzenlemektir.” şeklinde açıklanmıştır.

Bu durumda yönetmelik ile yalnızca çocuk sahibi olamayan evli çiftlerin yapay döllenme ile çocuk sahibi olması meselesi hukuka uygun kabul edilmiş, evlilik dışı yapay döllenme ve taşıyıcı annelik ise yönetmelik ile yasaklanmıştır.

Zira bu yasaklama açıkça gösterilmiş olup; ilgili hüküm ile evli çiftler haricinde yapılacak uygulamalar, birtakım hukuki ve cezai yaptırımlara tabi kılınmıştır.

ÜYTE uygulanacak eşlere sadece kendilerine ait üreme hücreleri uygulanır. Herhangi bir şekilde donör kullanılması, donör kullanılarak embriyo elde edilmesi, adaylardan alınan yumurta ve spermler ile elde edilen embriyoların başka adaylarda, aday olmayanlardan alınanların da adaylarda kullanılması ve uygulanması yasaktır. Bu yasaklara aykırı olarak elde edilen gebeliklerin herhangi bir aşamada tespit edilmesi durumunda, merkezin ruhsatı/faaliyet izni ve bu işlemi yapan kişilerin sertifikaları iptal edilir. Ayrıca bu kişilerin bir daha merkezlerde çalışmasına izin verilmez ve adli yönden işlem yapılmak üzere cumhuriyet savcılığına bildirilir.

Mevzuatımızda yapay döllenmeye ilişkin yer alan bir diğer mevzuat ise Avrupa Konseyi nezdinde imzaya açılan ve Türkiye’de 01.11.2004 tarihinde yürürlüğe giren Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi: İnsan Hakları ve Biyo-Tıp Sözleşmesi olup, tümüyle biyoetik konusunu içeren ve bağlayıcı özelliğe sahip ilk sözleşmedir.

Sözleşme taraf devletleri bağlamakla birlikte devletlere çeşitli yükümlülükler de getirmektedir.

Bu yükümlülüklerin başında ise taraf devletlerin sözleşme hükümlerine paralel yasal düzenleme yapma ve yargısal koruma sağlamaları gerektiği hususu gelmektedir.

Yapay döllenme ve taşıyıcı annelik konularında mevzuatımızdaki eksiklik göz önünde bulundurulduğu takdirde sözleşme bağlamında yeni bir yasal düzenleme yapma gerekliliği olduğu da ortadadır.

Yapay Dölleme -Tüp Bebek

Yapay döllenme tıbbi müdahale çeşitlerinden biridir.

Esasında yapay döllenme cinsel ilişki olmaksızın hamileliğin sağlanmasını hedefleyen bir uygulamadır.

Sperm hücrelerinin, kadının yumurta kanalına veya rahmine yerleştirilmesi yani inseminasyon; embriyonun bir kadının rahmine aktarılması, yani embriyo transferi; yumurta hücrelerinin, sperm hücreleriyle bir kadının vücudu dışında birleştirilmesi, yani tüpte dölleme; ve üreme hücrelerinin bir kadının yumurta kanalına veya rahmime yerleştirilmesi, yani üreme hücresi transferi gibi, çeşitli üremeye yardımcı yöntemlerin kullanıldığı bir müdahaledir.

Türk Hukuk mevzuatında, 2014 tarihli, ‘Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları ve Yardımcı Tedavi Merkezleri Hakkında Yönetmelik’ te düzenlenmiştir. Doğal yollardan çocuk sahibi olamayan birçok insan için tek çare olarak görülen bu uygulamanın halk arasındaki ismi, Tüp Bebek uygulamasıdır. Yönetmeliğin çeşitli maddelerinde, yapay döllemenin hangi şartlarda yapılacağı düzenlenmiştir.

Bu şartlardan ilki;

1-Çiftlerin normal yoldan çocuk sahibi olamaması, üreme hücrelerinin buna elverişli olmamasıdır. Kastedilen çiftlerin, ilişkiye girememeleri değil, ilişki yaşamalarına rağmen, çocuk sahibi olamamalarıdır. Tersi durumda olan, yani çocukları olabilecekken, çeşitli nedenlerle cinsel ilişki yaşayamayan çiftler bakımından bu fıkrada arana şartın yerine geldiği söylenemez. Mesela, hapis cezası aldığı için eşiyle cinsi münasebet kuramayan biri yapay döllenme isteyemez. Bu tedavi türü için Yönetmelikte yaş sınırı tayin edilmemiştir. 35 yaş sonrası için bile embriyo transferine müsaade edilmektedir. Buna karşın, mesela, KKTC’nde, 45 yaş üstüne embriyo transferi yasaktır.

2-Müdahalenin kadın hastalıkları ve doğum uzmanı bir hekim tarafından gerçekleştirilmesi esastır.

3-İşlemi yaptıracak kişilerin evli olması bir diğer yasal zorunluluktur. Evli olmayan kimselerin, bu uygulamadan Türkiye sınırları içindeki merkezlerde yararlanması mümkün değildir. Buna karşılık, bekar olarak, yurt dışında embriyo nakli yaptırm, kadın açısından, çocuk burada doğmuş olsa dahi, bir cezai sorumluluğa yol açmaz. Nitekim, ülkemizde sperm ve yumurta bağışı da yasaktır. Sadece, evli çiftlerden üremeye yardımcı olmak amacıyla alınan sperm ve yumurta hücreleri saklanır ve sadece vericiler için kullanılabilir.

4-İşlemin yapılacağı çiftler, hangi yöntemin kullanılacağına ilişkin ayrıntılı bilgilendirilir ve yazılı muvafakatleri alınır.

5-Sadece başvuru yapan eşlerin kendilerine ait üreme hücreleri, yapay dölleme için kullanılır. Tüp bebek uygulamasından arta kalan embriyoların çocuğu olmayan ailelere bağışı yasak kapsamındadır.

Bu anlamda, yumurta ve sperm hücrelerinin, Organ Ve Doku Nakli Kanunu çerçevesinde bağışı da mümkün değildir. Her ne kadar, yapay dölleme için yaş sınırı tayin edilmemiş olsa da, kural olarak birden fazla embriyo transfer edilmemesi esastır.

Ancak, 35 yaşa kadar 1. ve 2. Uygulamada tek embriyo, 3. Ve sonraki uygulamalarda 2 embriyo ve 35 yaş ve üzeri tüm uygulamalarda, en fazla 2 embriyo transfer edilebilir. Kalan embriyolar, ya dondurulmakta ya da imha edilmektedir. Bu üreme hücrelerinin, ticarete konu edeni yani satan, bilerek nakleden hekimler Türk Ceza Kanunu madde 91 de yer alan, Organ ve Doku Ticareti suçundan sorumlu tutulur.

Bununla birlikte, doğacak çocuğun cinsiyetini belirleme amaçlı embriyo seçimi ya da transferi de düzenlemeye göre yasaktır.

Ancak uygulamada bu yasağa uyulduğunu söylemek mümkün olmadığı gibi, herhangi bir şikayet halinde, söz konusu olan sadece, idari yaptırım, yani merkezin bir süreliğine faaliyetten men edilmesi olarak kendini gösterir.

Yine çoğul gebeliklerde, ceninlerden bir veya birkaçının öldürülmesini ifade etmek üzere kullanılan, “embriyonal-fetal redüksiyon” işlemi de Yönetmeliğe göre yasaktır. Ancak, bu işlemin yapılmasında tıbbi zorunluluk olduğunu söyleyen ve Tıp fakültesi Hastaneleri ile Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’na bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinden alınacak sağlık kurulu raporu sayesinde çoğul gebeliklerde fetal redüksiyon yapılabilir.

Tıbbi endikasyon olmaksızın fetal redüksiyon yapan merkezler de, idari yaptırımla karşılaşır. Nitekim, gerek Nüfus Planlaması Kanunu, gerekse Türk Ceza Kanunu 10 haftaya kadar gebeliklerin kayıtsız şartsız sonlandırılmasına izin vermektedir. Bu süreden önce yapılacak redüksiyon, suç oluşturmayacak, sonraki bir tarihte yapılması sorun yaratabilecektir.

Uygulamada, embriyon transferinin alındığı tarihten itibaren en geç 5 gün içinde implantasyonu yapılmalı, yani yumurtalığa veya rahime transfer edilmelidir. Çünkü bu embriyonların, araştırma amaçlı alınması, depolanması veya kullanılması yasaktır.

Yapay Dölleme konusunda Yönetmelik, yasaklı olan uygulamaları, olmayan uygulamalara göre daha ayrıntılı düzenlemiştir. Buna göre, gerek evli, gerekse evli olmayan kimseler yumurta ve sperm bağışı yapamaz.

Bu hücrelerin araştırma amaçlı alınması yada üretilmesi yasaktır. Ölen kişilerden yumurta ve sperm alınması ve kullanılması yasaktır.

Rıza olmadan yumurta ve sperm hücresi alınması, nakli, satın alınması, satılması, kullanılması Türk Ceza Kanun anlamında da suçtur. Ürem hücrelerinin saklanmasını gerektiren tıbbi zorunluluk halleri de, Yönetmelikte yer verilmiştir.

Bunlar ise, erkekler açısından, cerrahi yöntemlerle sperm elde edilmesi halinde, kemoterapi ve radyoterapi gibi gonad hücrelerine zarar veren tedaviler öncesinde, üreme fonksiyonlarının kaybedilmesine yol açacak ameliyatlarda (erkekler için testis karsinomu – kadınlar için yumurtalıkların alınması), erkekler için çok az sayıda sperm olması, kadınlar için düşük over rezervi olup, henüz doğum yapmamış, veya aile öyküsünde erken menopoz hikayesinin 3 uzman hekimden oluşa sağlık kurulu raporu ile belgelenmesi durumunda, bu hücreler saklanır. Bu nedenle alınan numuneler en az 5 yıl süreyle saklanır.

5 Yıldan fazla süreyle saklanmak istenmesi halinde, Bakanlığın izni de gerekir.

Yapay döllenme nasıl yapılır?

Heterolog döllenme (evlilik dışı tüp bebek) yoluyla meydana gelen yapay döllenmede; kocanın üreme hücresi başka bir kadının üreme hücresi ile laboratuvar ortamında döllenmekte ve meydana gelen embriyo karının döl yatağına yerleştirilmektedir.

Taşıyıcı anne yöntemi nedir?

En basit biçimiyle taşıyıcı annelik, evli bir çiftin gametlerinin yani yumurta ve sperm hücresinin vücut dışında döllendirilmesi (IVF) sonrası embriyonun gönüllü veya ücret karşılığı başka bir kadının rahmine transfer edilmesidir.

Türk Hukukunda İzin Verilen Yapay Döllenme Çeşitleri

Üremeye yardımcı tedaviler, yetkili bir merkezde tedaviyi icra etmeye yetkili personeller tarafından anne adayının üreme hücresi ile eşinin üreme hücresinin çeşitli yöntemlerle döllenmeye elverişli hale getirilmesi, gerektiğinde vücut dışında döllenmesinin sağlanması ile bu hücrelerin transferinin gerçekleştirildiği uygulamalardır.

Bunun yanı sıra üremeye yardımcı tedavi, ÜYTE Yönetmeliğinde belirlenen şartlar doğrultusunda üreme hücreleri ve gonad dokusu ile embriyonun dondurulmasını ve saklanmasını da kapsamaktadır.

Yapay döllenmenin, evlilik birliği içerisinde gerçekleşip gerçekleşmemesine bağlı olarak homolog döllenme ve heterolog döllenme olarak iki görünüm çeşidi vardır.

1. Homolog Döllenme

Homolog döllenme, aynı evlilik birliği içerisindeki kadın ve erkeğe ait üreme hücreleri kullanılarak gerçekleştirilen ve ÜYTE Yönetmeliği kapsamında ve dolayısıyla Türk mevzuatı uyarınca, uygulanmasına izin verilen döllenme çeşididir. ÜYTE Yönetmeliği, m. 4/ğ’de yer alan “anne adayının yumurtası ile kocanın spermi” ifadesi ile üremeye yardımcı tedavinin homolog döllenme ile gerçekleştirileceği belirtilmiştir. Ayrıca ÜYTE Yönetmeliği EK-17 m. 3’te, kendilerine ÜYTE uygulanacak eşlerden alınan yumurta ve spermler ile bunlardan elde edilen embriyoların ÜYTE Yönetmeliğinde belirlenen esaslar dışında her ne maksatla olursa olsun bulundurulması, kullanılması, nakledilmesi ve satılması yasaklanmış; yani adaylara sadece homolog döllenmeye ilişkin tedavilerin uygulanabileceği belirtilmiştir. Homolog döllenme yönteminde üreme hücreleri evlilik birliği içerisinde bulunan anne ve babaya aittir dolayısıyla ile dünyaya gelen çocukların, doğal döllenme ile dünyaya gelen çocuklardan hiçbir farkı yoktur.

2. Heterolog Döllenme

Heterolog döllenme, evli olmayan eşlere ait üreme hücrelerinin yapay yollarla döllendirilmesidir. Bu yöntemde evli olmayan kadına evli olmayan bir erkeğin ya da evli kadına eşi haricinde bir erkeğin üreme hücreleri cinsel ilişki dışında yapay yollarla aktarılmaktadır.

İnfertilitenin durumuna göre, erkeğe ait üreme hücresi ya da kadına ait üreme hücresi bunun yanı sıra üçüncü bir kişi olan donöre ait üreme hücresi kullanılmaktadır.

Evli bir yumurta donörü tarafından bağışlanan yumurta ile kime ait olduğu bilinmeyen ve sperm bankasından alınan bir spermin döllendirilmesi sonucu oluşan embriyonun, çocuk sahibi olmak isteyen bir kadına yerleştirilmesi heterolog döllenmeye örnektir. Heterolog döllenme miras, soybağı, velayet, kişilik hakları gibi hukuksal ve toplumsal bakımdan tartışmalıdır ve bu yöntem Türk hukukunda yasaklanmıştır.

ÜYTE Yönetmeliği gereği eşlerden alınan üreme hücrelerinin belirlenen esaslar dışında her ne maksatla olursa olsun bulundurulması kullanılması nakledilmesi ve satılması yasaktır. Yine Organ ve Doku Nakli Kanununda üremeye yardımcı tedavi yöntemlerinin sadece evli olan eşler arasında gerçekleştirileceği, eşlerden biri veya her ikisinden alınan üreme hücreleri ve bu hücrelerden elde edilen embriyonun, başka kişilere uygulanması yoluyla çocuk sahibi olmak ve taşıyıcı annelik yapmanın yasak olduğu belirtilmiştir. Her ne kadar Türk mevzuatında heterolog döllenme ile çocuk sahibi olmak yasaklanmış ise de çocuk sahibi olmak isteyen bireylerin yurtdışına gitmeleri ve orada tedavi olmaları yasaklanmamıştır.

Nitekim bu uygulama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Avusturya için vermiş olduğu emsal karar uyarınca da yerindedir.

AİHM Kararı (Büyük Daire) T. 03.11.2011, E. 57813/00:

Dava, tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olmak isteyen Avusturyalı iki çift ile ilgilidir. Eşlerden birinin bir donörün spermini kullanması, diğerinin ise bağışlanan yumurtaları kullanması gerekmiştir. Avusturya hukuku, tüp bebek yöntemi için sperm kullanılmasını ve genel olarak yumurta bağışını yasaklamaktadır. Mahkeme, Avrupa’da tüp bebek işlemi için gamet bağısına izin verilmesi yönünde bariz bir eğilim olmasına rağmen, ortaya çıkan fikir birliğinin halen gelişme aşamasında olduğunu ve yerleşik yasal ilkelere dayandırılmadığını kaydetmiştir. Avusturyalı kanun koyucular, diğer hususlara ilaveten, iki kadının da aynı çocuğun biyolojik annesi olduğunu iddia etmesi olasılığını engellemeye çalışmışlardır. Kanun koyucular, karmaşık etik sorunları ortaya çıkaran ihtilaflı bir meseleye dikkatli bir şekilde yaklaşmış̧ ve kişilerin, Avusturya’da bulunmayan kısırlık tedavisi için yurtdışına gitmelerini yasaklamamıştır. Mahkeme, Sözleşme’nin 8. maddesinin (özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı) ihlal edilmediğine karar vermiştir. Ancak Mahkeme, yapay üreme alanındaki yasal ve hızla değişim gösteren bilimsel gelişmelerin yakından izlenmesinin önemini vurgulamıştır.